34,3257
36,3139
2.830,47
YÖN/FİKRET BİLÂ
İzmir’in Selçuk ilçesinde en küçüğü 1, en büyüğü 5 yaşında olan beş çocuk elektrik sobasından çıkan yangın sonucu dumandan boğularak can verdiler.
Bütün Türkiye’yi sarsan bu facia yürekleri dağladı.
Anne Melisa Sinem Akcan hurda toplamaya çıkmadan önce çocukları üşümesin diye elektrik sobasını yakmış, çocuklar dışarı çıkmasın veya dışarıdan giren olmasın diye kapıyı kilitlemişti.
Eve döndüğünde yangınla ve beş çocuğunun cansız bedenleriyle karşılaştı.
Baba Hakan Akcan‘ın ise cezaevinde olduğu öğrenildi.
Ev bir barakaydı.
Beş çocuğun ölümüne neden olan yoksulluktur.
Bir barakada barınabilen, geçinmek için çocuklarını evde bırakıp sabaha doğru hurda toplamaya çıkmak zorunda olan bir annenin beş çocuğunu bu şekilde kaybetmesi Türkiye’nin ayıbıdır.
Bu üzücü olay iktidarın bir türlü görmek istemediği yoksulluğu Türkiye’nin yüzüne vurmuştur.
Bu facia ilk değil. Maalesef son da olmayacak.
Yoksulluktan, soğuktan, hastalıktan çocuk ölümlerine çok kez tanık olduk.
Ülke kaynaklarını yandaş şirketlere ve iktidar kadrolarına aktarmaktan vazgeçmeyen iktidar yoksulları umursamadı.
Seçimden seçime dağıttığı kolilerle, öbür dünya vaatleriyle oylarını aldı.
Yoksullukla mücadele diye bir konusu hiç olmadı.
Hayatını derin yoksullukla mücadeleye adamış bir isim olan Hacer Foggo beş çocuğun hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak şu mesajı paylaştı:
“…Çünkü anne çocuklarını yokluğun kol gezdiği bir evde bırakıp hurda toplamaya gitmiş. Muhtemelen topladığı hurdayı satıp yiyecek alacak. 20 yıldır böyle hikayelere tanığım. Hiçbir şey değişmiyor. Bu çocukların da annenin de hayatı bir hiç. Çünkü görünmezler, yoksulluğu bir gıda kartından, bir koli erzaktan, bir ‘seçimden’ ibaret sanan bir politika anlayışı var. Hiçbir kamu kurumu bu durumla yüzleşmiyor.”
Yoksulluk Türkiye’nin gündemine bir türlü giremiyor.
Çünkü iktidar her defasında yapay gündem yaratmayı başarıyor.
Bu kez ortalığa terör korkusu salarak, ekonomik krizin, geçim derdinin, yoksulluğun gündem olmasını önledi.
Yarattığı beka sorunu algısıyla, muhalefet partilerinin, toplumun tüm kesimlerinin iktidarın arkasında birleşmesi çağrısında bulundu.
Ekonomik krizi “dışarıdan ekonomimize yapılan saldırılar”a bağladı.
Yoksulluğu ağzına bile almadı.
21. yüzyılı “Türkiye Yüzyılı” ilân etti!
Lider ülke olmakla övündü!
“Oyun kurucu Türkiye” sloganları attı.
Bütün bu çabalara karşın beş çocuğun feci ölümü gerçeği iktidarın da yüzüne çarptı.
Bu iktidarın yoksuldan, emekçiden yana tercih kullandığı hiç görülmedi.
Bütün uğraşı yandaşı şirketler ve iktidar kadrolarını zenginleştirmekti.
Hazine kaynaklarını bu şekilde sıfırladı.
Vatandaşın cebinden alıp zenginin cebine aktardı.
Bugün de aynı hazırlık içinde.
Asgari ücreti artırmayarak en alttaki gelir grubunu açlığa mahkum etti.
Bunu da “enflasyonun düşürmek için asgari ücreti düşük tutmalıyız” diye akla zarar bir yaklaşımla izah etmeye çalıştı.
Kâr marjlarını, yüksek fiyatları sınırlamayan iktidar, asgari ücreti sınırlayarak ekonomik krizi yine vatandaşın cebinden çözmeye çalışıyor.
Bu beş yavrunun ölümünün sorumlusu yoksulluk, yoksulluğun sorumlusu da bu iktidardır.