35,3532
36,7867
3.010,95
Başak Nur GÖKÇAM
Kentler, yeşil dönüşüm etkisiyle büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Bu dönüşüm rüzgârından en çok etkilenen alanlardan biri de yapılaşma. Çünkü artık gündemimizde kent değil ‘yeşil kent’, bina değil ‘yeşil bina’ çimento değil ‘yeşil çimento’ seçeneği var. Peki Türkiye yeşil bina varlığı konusunda nerede konumlanıyor? Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sami Kılıç ile ülkemizdeki yeşil yapılaşmayı konuştuk.
Türkiye’de yeşil sertifikalı bina adedinin 2024 yılı sonu itibarıyla 700 civarında olduğu bilgisini veren ÇEDBİK Başkanı Mehmet Sami Kılıç, “Bir diğer deyişle bu rakamın toplam bina stoğuna oranı yüzde 1’in bile oldukça altında ki bu durum ülkenin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir eksikliğe işaret ediyor. Yeşil bina oranının artırılması, yalnızca yeni inşaat projelerinde çevreye duyarlı uygulamaların hayata geçirilmesiyle sınırlı değil, aynı zamanda mevcut yapıların sürdürülebilir standartlara uygun şekilde dönüştürülmesini de kapsıyor.
Ancak bu süreç hem maliyet hem de lojistik açıdan ciddi zorluklara neden oluyor. Mevcut bina stoğunun büyük kısmı enerji verimliliği, su tasarrufu ve çevre dostu malzeme kullanımı gibi temel yeşil bina kriterlerini karşılamıyor. Bununla birlikte, sektörde bu konudaki farkındalığın yeterince gelişmediğini söylemeliyim” dedi.
Yüz milyarlarca dolarlık finansman ihtiyacı
Tamamen yeşil bir ülke olma hedefinin, Türkiye’nin 2053 yılına kadar karbon nötr bir ülke olma hedefiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyleyen ÇEDBİK Başkanı Kılıç, “Bu dönüşüm için gereken finansman ihtiyacının kesin bir rakam olmasa da 500 milyar dolar ila 1 trilyon dolar arasında olduğu öngörülüyor.
Her durumda yüz milyarlarca doları bulan bir finansman ihtiyacımız var. Söz konusu kaynak, uluslararası finans kuruluşlarından sağlanacak krediler, devletin sunacağı teşvikler, özel sektör yatırımları ve enerji performans sözleşmeleri gibi yenilikçi finansman modelleriyle sağlanabilir. Ancak, bu yatırımların doğru yönlendirilmesi ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için kapsamlı bir ulusal planlama stratejisine ihtiyaç var. Bu strateji, mevcut binaların yenilenmesini ve yeni inşaatlarda sürdürülebilirlik standartlarının uygulanmasını içeriyor olmalı” diye konuştu.
Tasarruf sağlayacak altyapı geliştirilmeli
Dönüşüm sürecinde enerji verimliliği yüksek yalıtım sistemlerinin mevcut binalara entegre edilmesi, yenilenebilir enerji sistemlerinin yaygınlaştırılması ve su tasarrufu sağlayan altyapının geliştirilmesi gibi adımların kritik öneme sahip olduğunu belirten Kılıç, “Aynı zamanda, toplum genelinde yeşil bina kavramına ilişkin farkındalığın artırılması ve bu alanda uzmanların yetiştirilmesi de süreç için hayati önem taşıyor.
Çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan büyük faydalar sağlayacak bu dönüşüm, uzun vadede hem çevrenin korunmasını hem de enerji maliyetlerinin düşürülmesini sağlayarak, yapılan yatırımları fazlasıyla karşılayacaktır. Ancak bunun başarılabilmesi için ulusal çapta bir seferberlik ve sürdürülebilir bir finansman modeli oluşturulması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’de inşaat sektörünün yeşil dönüşüm konusunda belirli bir farkındalık oluşturmayı başarmış olsa da uygulama açısından halen geliştirilmesi gereken birçok önemli alan olduğunu söyleyen Kılıç, “Orta vadede sektörün; yenilenebilir enerji entegrasyonu, enerji verimliliği ve sürdürülebilir malzeme kullanımı gibi kritik alanlarda daha çok yatırım yapacağına, uzun vadede ise daha entegre ve döngüselliği temel alan yapılı bir çevreye doğru ilerleyeceğimize inanıyorum.
Yeşil dönüşüm, sadece bir sektörün çabalarıyla gerçekleşecek bir hedef değil. Bu noktada kamu, özel sektör, STK’lar ve bireyler arasındaki ortak çalışma ve bilinçlendirme süreçleriyle gerçek dönüşümün mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.
Kentsel dönüşüm fırsat ama kriterlere dikkat edilmiyor
Depreme dayanıklılık konusunda farkındalık olmasına rağmen, bina stoğunun çok büyük bir bölümünün hala riskli durumda olduğunu belirten Kılıç, “Kentsel dönüşüm projeleri bu sorunun çözümü için bir fırsat olsa da, bu projelerde sürdürülebilirlik kriterlerine yeterince dikkat edilmediği görülüyor.
Depreme dayanıklı ve aynı zamanda enerji verimli yapıların inşa edilmesi, bu iki kritik sorunu bir arada ele alan çözüm modellerine odaklanılmasıyla mümkün olabilir. ÇEDBİK ve İBB iş birliği ile geliştiren BUILD4GREENIST projesi ile kentsel dönüşüm projelerinde yeşil dönüşüm kavramını eklemek amacıyla bir kılavuz hazırlığındayız” dedi.
Kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte büyük miktarlarda inşaat atığı oluştuğunu da vurgulayan Kılıç, “Bu atıkların büyük bir kısmını beton, metal, cam ve plastik malzemeler oluşturuyor. Atıkların dönüştürülmesine yönelik mevzuatlar bulunmakla birlikte, bu uygulamaların sahadaki etkinliği henüz istenen seviyede değil. Geri dönüşüm teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve inşaat atığı yönetimi konusundaki denetimlerin artırılması oldukça önemli” diye ekledi.
Sektörde bilgi eksikliği var
Sektörde yer alan küçük ve orta ölçekli işletmelerde yeşil bina uygulamalarının ekonomik faydaları ve uzun vadeli etkileri konusunda bilgi eksiklikleri olduğunu belirten ÇEDBİK Başkanı Mehmet Sami Kılıç, “Eğitim programlarının yaygınlaştırılması oldukça önemli” dedi.
Zorunlu mevzuatlar Yaygınlaştırılmalı
Kamunun yeşil dönüşüm konusunda çeşitli çalışmaları olsa da, bu çalışmaların etkinlik seviyesinin artırılması gerektiği yorumunu yapan ÇEDBİK Başkanı Mehmet Sami Kılıç, “Özellikle binalarda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımına yönelik zorunlu mevzuatların daha yaygın hale getirilmesi gerekiyor. Kamu projelerinde öncü niteliğinde yeşil bina standartları uygulaması yaygınlaştırılabilir. Diğer yandan finansal destek mekanizmalarının yeşil dönüşüm projelerine ayrılacak ödeneklerle daha etkili hale getirilmeli gerekiyor” diye konuştu.
En büyük sorun finansman yetersizliği
Finansman kaynaklarının yetersizliği ve sürdürülebilir projeler için özel teşvik mekanizmalarının eksikliği karşılaşılan en büyük sorunlar arasında yer aldığını belirten ÇEDBİK Başkanı Mehmet Sami Kılıç, “Yeşil dönüşüm için gerekli olan yenilikçi malzeme ve teknolojilerin yüksek maliyetleri ise sektörün bu dönüşümü benimsemesini zorlaştırıyor. Bununla birlikte, uzman insan kaynağının yetersizliği ve mevzuat uyum süreçlerindeki zorlukları dönüşümün önündeki engeller olarak sıralayabiliriz. Bu noktada finansman arayışının özel sektörü, daha az maliyetli fakat sürdürülebilir olmayan seçeneklere yönlendirdiğini söylemek mümkün” dedi.