35,3212
36,3650
3.001,57
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlenen çiftlerin boşanması halinde, evlilik hayatı boyunca tarafların elde ettiği tüm mallar eşit şekilde bölünmekte.
Buna karşın evlenmeden önce sahip olunan taşınmazlar ya da ziynet eşyalar, boşanma sonrasında da herhangi bir paylaşıma konu olmaksızın ilk sahibinin kullanımında kalmakta. Bir başka deyişle taraflar, boşanma öncesinde sahip oldukları malları, ayrılık sonrasında eski eşleri ile paylaşmak zorunda değil.
MAHKEMEDEN DİKKAT ÇEKEN TAPU KARARI
Buna karşın geçtiğimiz yıllarda basında gündem olan bir boşanma davası, yerel mahkemenin bu emsal nitelikleri bozacak koşullar oluştuğunda farklı kararlar verebileceğini gözler önüne serdi. Bir davacı vekili dava dilekçesinde; davalının eşiyle oturduğu evi terk ettiğini ve şu anda başka bir kadınla birlikte yaşadığını, davalının taşınmazlarını satma girişiminde bulunduğunu, bu şekilde ailenin ekonomik varlığının tehlike altına girdiğini, bu nedenle davalının her iki taşınmazda bulunan tasarruf yetkisinin Türk Medeni Kanunu’nun 199’uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına karar verilmesini dava ve talep etti.
İlk Derece Mahkemesi, taşınmazlarda davalının tasarruf yetkisinin Medeni Kanun’un 199’uncu maddesi uyarınca sınırlanmasına, bu taşınmazlara yönelik tasarrufların ancak davacının rızası ile yapılabileceğine, bu hususun tapu kütüğüne şerh edilmesine, ilgili tapu müdürlüklerine şerh için yazı yazılmasına karar verdi. İlk Derece Mahkemesi’nin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulundu.
Mahkeme ayrıca bu hususun tapu kütüğüne şerh edilmesine, ilgili tapu müdürlüklerine şerh için yazı yazılmasına karar verdi. İlk Derece Mahkemesi’nin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulundu.
İSTİNAF KARARI BOZDU
Bölge Adliye Mahkemesi, tarafların ayrı yaşadıkları süreçte davalı erkeğin ailenin ekonomik birliğini tehlikeye düşürecek mahiyette herhangi bir tasarrufunun davacı tarafça ispat edilememesi hususu dikkate alındığında ailenin ekonomik varlığının korunması gereği veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi gibi bir durum söz konusu olmadığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verdi.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulundu.
YARGITAY SON KARARI VERDİ
Temyiz talebini ele alan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozdu. Verilen kararda şu ifadelere yer verildi:
“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların fiilen ayrı yaşadıkları, davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu hale göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiş olup, Medeni Kanun’un 199’uncu maddesi şartları oluşmuştur. Buna göre; Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulü kararının doğru olduğu kabul edilerek davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”