34,6806
36,7281
2.960,54
Ekonomi yönetimi ‘asgari ücreti dolayısıyla genel ücretleri baskılayarak’ talebi kısmayı amaçlarken, “Talebi yaratan gelir nerede?” sorusu gündeme geliyor. Bu soru da bizi Türkiye’nin kanayan yaralarından gelir ve vergi adaletsizliğine götürüyor.
Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp ve Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Refet Gürkaynak, TKYD’nin 4. Portföy Yönetim Zirvesi’nde katıldıkları ortak panelde, yüksek gelir gruplarının harcama davranışlarını düşürecek bir vergi reformunun aciliyetine dikkat çekti. Merkez Bankası politika faizini yükselterek talebi kısmayı amaçlarken, Maliye’nin genişlemeci politikalar uyguladığını belirten ve vergi reformunun önemine dikkat çeken Prof. Dr. Selva Demiralp, toplumun ‘acı reçetenin maliyetini’ öderken, ‘milli bir seferberlik’ beklediğini ifade etti. Toplumun, lüks harcamaların, özellikle kamu görevlilerinin harcamalarının kısıldığını görmek istediğini belirten Demiralp, ‘zengini daha çok, fakiri daha az’ vergilendirecek bir ‘ince ayar’ın gerekli olduğunun da altını çizdi.
SERVET TRANSFERİ YARATILDI
İç talebin kontrol edilemediğini, emeğin milli gelir içindeki payının yerlerde süründüğünü belirten Prof. Dr. Refet Gürkaynak ise konuşmasına “Talebi yaratan gelir nerede?” sorusu ile başladı ve 2021 sonrası uygulanan ekonomi politikalarıyla toplumun büyük bir bölümüne servet transferi yaratıldığını ve bu servetin talebi körüklediğine dikkat çekti. Gürkaynak, “Servet transferinden zengin olmuş büyük bir grup var ve şu anda bütün tüketimi sürükleyebiliyor. Hanehalkının büyük bir kısmının ise zaten eli mecbur gelirinin hepsini harcamak zorunda hayatta kalmak için o taraftan bir talep kısması beklemiyoruz. Talebi kısacak olanlar daha yukarıdakiler. Bir tür servet vergilendirmesinin gerektiğini düşünüyorum. Gelir Vergisi ile insanların alım gücünü elinden aldığınız için talebi azaltan dezenflasyonist bir vergi getirmiş olacaksınız” dedi.
‘Bir tane daha saray yapar mı?’ diye düşünürse
Prof. Dr. Refet Gürkaynak, servet vergisinin iktisatta olmayan en önemli kısmının ‘sosyal kontrat’ olduğunu ifade etti ve zenginden daha fazla vergi alınacaksa toplumu bu sosyal kontrata inandırmak gerektiğini savundu. Gürkaynak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha fazla vergi almak istersiniz ama karşı taraf bunu vermemek için kırk takla atabilir. Ancak bir sosyal kontratı içselleştirmesi, karşılığında hizmet alacağını düşünmesi, örneğin verdiği vergi ile ‘Türkiye’nin başka bir ucunda bir çocuk öğlen yemeği yiyecek’ diye düşünmesi gerekiyor. Ama onun yerine ‘bir tane daha saray yaparlar mı’ diye düşündür türseniz, o vergiyi vermek istemez.”
‘Ölüyoruz, bitiyoruz’ baskıları başladığı an Merkez havlu atıyor
Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yıllık yüzde 2.1 büyürken dönemsel bazda yüzde 0.2 daraldı. Büyüme rakamlarını değerlendiren Prof. Dr. Selva Demiralp, henüz ‘Büyümede iniş var, Merkez Bankası buna izin vermesin, faiz indirsin’ denebilecek bir noktaya gelinmediğinin altını çizdi. Demiralp, “Türkiye’de en ufak yavaşlamada, sesi çok yükselen gruplar var ve ‘ölüyoruz, bitiyoruz’ şeklinde baskıya başlıyorlar. Bu baskılar başladığı anda Merkez Bankası hemen havlu atıyor” dedi.