35,3569
36,4659
3.000,38
Geçtiğimiz Kasım ayında Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS), Dünya yörüngesindeki bir enkaz parçasından kaçmak için rotasını değiştirmek zorunda kaldı. NASA’ya göre, istasyonun bu tür kaçış manevralarını 2000 yılından bu yana onlarca kez gerçekleştirdiği bildirildi. Ancak uzaydaki enkazın sayısı her geçen yıl arttığı için bu tür olaylar daha sık yaşanıyor.
Avrupa Uzay Ajansı’na göre, 1957’den bu yana 650’den fazla “çarpışma, patlama veya parçalanma olayı” yaşandı. Bu olayların bazıları, ülkelerin gerçekleştirdiği silah testlerinden kaynaklandı. Örneğin, Rusya’nın 2021 yılında kendi uydusuna yaptığı bir füze saldırısı, 1.500’den fazla takip edilebilir enkaz parçası yarattı.
CNN’de yer alan habere göre; daha önceki büyük çarpışmalardan biri, 2009 yılında gerçekleşti. Bir Rus askeri uydusu, Amerikan şirketi Iridium’a ait bir iletişim uydusuna çarparak binlerce enkaz parçası oluşturdu. Uzaydaki her yeni enkaz parçası, diğer uydular ve uzay araçları için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
KESSLER SENDROMU NEDİR?
Kessler Sendromu, Amerikalı astrofizikçi Donald Kessler tarafından 1978’de ortaya atılan bir teori. Bu teori, yörüngedeki çöp miktarının kritik bir eşiği aşması durumunda çarpışmaların kontrol edilemez bir şekilde artacağını ve uzayın kullanılamaz hale geleceğini öngörüyor. Bilim insanları, bu senaryonun tam olarak ne zaman gerçekleşeceği konusunda fikir ayrılığı yaşasa da yörüngedeki yoğunluğun ciddi bir sorun olduğu konusunda hemfikir.
Gözlemlenebilir enkaz parçalarının yalnızca bir kısmı takip edilebiliyor. Çoğunlukla bir tenis topundan küçük olan nesneler, mevcut teknolojilerle tespit edilemiyor. Ancak bu küçük parçalar bile saatte binlerce kilometre hızla hareket ettikleri için bir uzay aracına ciddi zarar verebiliyor.
BİNLERCE YIL YÖRÜNGEDE KALABİLİYORLAR
Düşük Dünya yörüngesi (LEO), uzaydaki en kalabalık bölge. Burada internet sağlayan Starlink gibi binlerce uydu, hava durumu ve iklim gözlem araçları bulunuyor. 500 kilometre yükseklikteki bir enkaz parçası, atmosferin etkisiyle 25 yıl içinde Dünya’ya düşebilirken, 1.000 kilometre yükseklikteki bir enkaz binlerce yıl boyunca yörüngede kalabiliyor.
Bu durum, özellikle jeosenkron yörüngede (GEO) bulunan pahalı iletişim uyduları için ciddi bir risk oluşturuyor. GEO’daki enkaz temizleme yöntemleri hâlâ geliştirilebilmiş değil. Avrupa Uzay Ajansı’nın ADEO projesi gibi deneysel teknolojiler, atmosfer sürtünmesini artırarak enkazı daha hızlı yok etmeyi hedefliyor. Ancak bu yöntemler yüksek maliyetleri nedeniyle geniş çaplı bir çözüm sunamıyor.
‘UZAYI SONSUZ BİR KAYNAK GİBİ GÖRDÜK’
Uzmanlar, uzaydaki çöp sorununu çözmek için hem temizlik teknolojilerinin geliştirilmesi hem de uluslararası düzenlemelerin uygulanması gerektiğini belirtiyor. Birleşmiş Milletler, Eylül 2023’te “Uzayın Barışçıl Kullanımı Komitesi” kapsamında yeni kurallar üzerinde çalışılacağını duyurdu. Ancak bu tür düzenlemelerin etkili olabilmesi için bireysel ülkelerin liderlik etmesi ve sektördeki paydaşları sorumluluk almaya zorlaması gerektiği ifade ediliyor.
Michigan Üniversitesi’nden Dr. Nilton Renno, durumu okyanuslardaki plastik kirliliğine benzeterek, “Uzayı sonsuz bir kaynak gibi gördük. Ancak şimdi bu anlayışın sürdürülemez olduğunu anlıyoruz” dedi.