35,3569
36,4659
3.000,38
Rusya lideri Vladimir Putin, 19 Aralık’ta düzenlediği yıl sonu basın toplantısında “Durumun çarpıcı şekilde değiştiğini söylemeliyim. Cephe hattının tamamında hareket var. Her gün” demişti.
Ukrayna’nın doğusunda Moskova’nın savaş makinesi, Donbas’ın açık ovalarında kilometre kilometre ilerliyor, kent ve kasabaların etrafını sarıyor.
Bazı siviller, savaş ulaşmadan kaçıyor. Bazılarıysa, taşıyabilecekleri eşyalarını toplayıp, otobüs ve trenlerle daha batıya gitmeden önce etraflarında top mermilerinin patlamasını bekliyor.
Kiev’in güçlü komşusuna karşı giriştiği, kamuoyundo çok fazla yer eden etkileyici asimetrik saldırılarına kaşın, Rusya Şubat 2022’de topyekûn işgale başlamasından bu yana en hızlı oranda toprak kazanıyor.
İşgalin üçüncü yılın sonuna yaklaştığı bu günlerde şu ana dek bir milyon kişinin ölümü ve yaralanmasına yol açtığı tahmin edilirken, Ukrayna savaşı kaybediyor gibi görünüyor.
Bu arada, uzakta, Washington’da ise pek de Ukrayna’ya ya da liderine duyduğu sevgiyle tanınmayan, ne yapacağı tahmin edilemeyen Donald Trump, Beyaz Saray’ı devralmak üzere.
Bir dönüm noktasına gelmiş gibiyiz. Peki, 2025 gerçekten bu yıkıcı Arupa savaşının nihayet sona erdiği yıl olabilir mi? Savaş biterse, nihai sonuç neye benzeyecek?
‘Müzakere lafları bir illüzyon’
Trump’ın iktidara geldiği ilk 24 saat içinde savaşı sona erdirme vaadi, tipik bir cafcaflı böbürlenme. Ancak savaş ve Amerika’nın maliyetli müdahalesinden bıkmış birinden geliyor.
Trump geçtiğimiz günlerde “Cephede, ortalıkta yatan genç ölü asker sayısı sarsıcı. Olanlar bir çılgınlık” demişti.
Fakat Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan Michael Kofman’a göre görev başına gelecek Amerikan öynetimi iki farklı sorunla karşı karşıya kalacak.
“Birincisi, durumu istikrara kavuşturmak için çok fazla zaman kalmamış bir durumda, çok negatif bir düzlemde ilerleyen bir savaşı miras alacaklar. İkincisiyse savaşı net bir başarı teorisi olmadan miras alacaklar.”
Donald Trump, son günlerdeki söyleşilerinde savaşa nasıl yaklaşmayı düşündüğüne dair bazı ipuçları verdi.
Time dergisine, Biden yönetiminin Kasım ayında aldığı Kiev’e Rusya içlerindeki hedeflere uzun menzilli Amerikan füzeleri atma izni verilmesi kararına “”şiddetle” karşı çıktığını söyledi.
“Savaşı sadece tırmandırıyoruz ve daha da kötüleştiriyoruz” dedi.
8 Aralık’ta NBC News’in Ukrayna’nın daha az yardıma hazırlanıp hazırlanmaması gerektiği sorusuna “Muhtemelen, büyük olasılıkla tabii” yanıtını verdi.
Ancak, birçok kişi gibi Amerika’nın yeni liderinin Ukrayna’yı terk edip, gideceğinden korkanlara, bir güvence kırıntısı da verdi. Trump “Benim fikrime göre terk ederseniz, bir anlaşmaya ulaşamazsınız” dedi.
Gerçek şu ki, Trump’ın niyetleri hiç de net değil.
Ve şimdilik Ukraynalı yetkililer baskı ya da Trump’ın gelişinin barış görüşmelerinin derhal başlaması anlamına geldiği çıkarımlarını reddediyorlar.
Ukrayna lideri Zelenski’nin danışmanlarından Mihaylo Podolyak “Çok fazla müzakare lafı var ama bir illüzyon” diyor.
“Rusya bu savaş için yeterince yüksek bir bedel ödetilene dek, herhangi bir müzakere süreci söz konusu olamaz.”
Zelenskiy’nin ‘akıllı stratejisi’
Kiev’in müzakere ihtimalini reddetmesine karşın, Rus güçleri doğudaki önlenemez ilerleyişlerini sürdürürken, Ukrayna lideri Zelenskiy’nin kendisini Trump’ın iş yapabileceği bir lider gibi konumlandırma kaygısı duyduğu net.
Ukrayna lideri, Trump’ın seçim zaferini vakit kaybetmeden kutladı ve kısa süre içinde üst düzey yetkililerini Trump’ın ekibiyle görüşmeye yolladı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sayesinde, Notre Dame Katedrali’nin yeniden açılış törenine katıldığında Trump ile görüşme fırsatı da buldu.
ABD Dışilişkiler Konseyi’nden eski Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba “Şu an gördüğümüz, Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin çok akıllıca bir stratejisi” diyor.
Kuleba, Zelenkiy’nin “Başkan Trump ile temas kurma konusunda yapıcılık ve hazır olma sinyalleri veriyor” diyor.
Kremlin’in benzer jestlerde bulunduğuna dair pek açık işaret yokken, Kiev yönetimi net bir şekilde öne geçmek istiyor.
Düşünce kuruluşu Chatham House’daki Ukrayna Forumu’nun başındaki Orisia Lutseviç “Trump, ne yapacağını tam olarak açıklamadığından, Ukraynalılar Trump’a kendisininmiş gibi sunabileceği bazı fikirler vermeye çalışıyor” diyor.
“O egoyla nasıl birlikte çalışabileceklerin biliyorlar.”
Zafer Planı: Savaşın muhtemel sonları
ABD’deki seçimlerden önce bile, Zelenskiy’nin ülkesinin Trump gibi al- ver doğalı ve Avrupa güvenliğinin masraflarını ödemekte isteksiz biri için çekiciliğini artırma yolları aradığına dair işaretler vardı.
Zelenskiy, Ekim’de açıkladığı “Zafer Planı”nın bir parçası olarak, Rusya ile savaştan sonra, Avrupa’daki ABD güçlerinin yerini, savaş tecrübeli Ukrayna birliklerinin alabileceğini söylemişti. Ayrıca, Ukrayna’nın uranyum, grafit ve lityum gibi doğal kaynaklarını çıkarmak için ortak yatırım önerisinde bulunmuştu.
Zelenskiy, böylesine stratejik kaynakların “ya Rusya’yı ya da Ukrayna ve demokratik dünyayı güçlendireceğini” söylemişti.
Ancak Ukrayna liderinin Zafer Planı’nın diğer unsurları, NATO üyeliği ve “kapsamlı bir nükleer olmayan stratejik caydırıcılık paketi, Kiev’in müttefiklerinde pek sıcak bir karşılık bulmadı.
Özellikle NATO üyeliği, Rusya’nın topyekûn işgalinin öncesinden beri bir anlaşmazlık konusu.
Kiev için, Ukrayna’ya boyun eğdirmeye kararlı Rus düşmanı karşısında, ülkenin gelecekte var olmasını garanti altına almanın tek yolu bu.
Ancak Ukrayna’nın “NATO üyeliği de dahil, tam Avrupa-Atlantik entegrasyonuna varacak geri dönülmez yolda olduğu” söylenmesine karşın, ABD ve Almanya böyle bir daveti çıkarmakta şimdilik isteksizken ittifak bölünmüş bir halde.
Ukrayna lideri Zelenskiy, Ukrayna’nın uluslararası alanda tanınmış sınırları içinde tüm ülkeye bir davet yapılması halinde, başta sadece Kiev’in denetimi altındaki topraklarda geçerli olmasını kabul etmeye istekli olduğunu belirtti.
Zelenskiy, Kasım’da Sky News’e konuşurken, bunun savaş haline son verebileceğini ve Ukrayna’nın nihai sınırlarını belirleyecek diplomatik sürecin önünü açacağını söylemişti. Ancak Zelenskiy, henüz böyle bir davetin gelmediğini de ekledi.
Kiev’in sallantılı pozisyonu
Peki NATO üyeliği olmazsa, ne olacak? Trump öncülüğündeki barış görüşmeleri ihtimali yakınlaşır ve Ukrayna cephede toprak kaybederken, uluslararası tartışmanın odak noktası Kiev’in sallantılı pozisyonunu düzeltmek.
Cumhurbaşkanı Zelenskiy’nin danışmanı Andriy Yermak 12 Aralık’ta Ukrayna kamu televizyonuna “Güçlü hukuki ve fiili garantiler almak kritik önemde” dedi.
Yermak, Ukrayna’nın yakın geçmişinin acı hatıralarla dolu olduğunu belirtti. Ukraynalı yetkili “Maalesef deneyimlerimize göre, daha önce aldığımız bütün garantiler güvenlikle sonuçlanmadı” dedi.
Gözlemciler, NATO kurucu anlaşmasının 5. maddesi gibi bir kollektif savunma konseptine benzer bir mekanizma olmadan, bir başka Rus saldırısını önleyecek herhangi bir şey bulunmamasından korkuyor.
Orisia Mütseviç “Zelenskiy, sadece bir ateşkes anlaşmasıyla olmayacağını biliyor. Ateşkes üzerine bir şeyler daha olmalı. Sadece bir ateşkes kabul etmek ve Ukrayna’nın nasıl korunacağına dair bir yanıt almamak Zelenskiy için intihar olur” diyor.
Avrupa siyaset forumlarındaki uzmanlar, Avrupa’nın bu ağır sorumluluğu nasıl omuzlayabileceğine dair yöntemleri inceliyor.
Bu fikirler arasında ilk olarak Macron’un geçen Şubat’ta gündeme getirdiği barış gücü konuşlandırılması ya da sekiz Kuzey ve Baltık ülkesi ile Hollanda’dan asker toplayacak, ingiltere’nin öncülüğündeki bir keşif gücünün kullanılması var.
Ancak Kofman şüpheli. “ABD’nin bir garantör olarak katılmadığı güvenlik garantileri ortasında dev bir delik bulunan bir simit gibi olur” diyor.
Bu görüş Kiev’de de destek görüyor.
Podolyak “Başka ne alternatif olabilir? Bugün başka bir seçenek yok” diyor.
Ukrayna’nın Sovyetler Birliği sonrası sınırlarıyla ilgili 1994 Budapeşte Momeradrumu ya da Donbas Savaşını sona erdirmeyi amaçlayan 2014-2015 Minsk anlaşmaları gibi kağıt parçalarının askeri caydırıcılık bulunmadan kıymeti olmayacağını söylüyor.
“Rusya saldırıyı başlatır başlatmaz, karşılık olarak önemli sayıda saldırı olacağını anlamalı” diyor.
İngiltere, Biden ve Batı’nın rolü
Ukrayna’nın uzun vadeli geleceği konusunda bir anlaşma olmadan, müttefikleri ülkenin savunmasını güçlendirmek için ellerinden geleni yapıyor.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte geçtiğimiz günlerde, kısmen Rusya’nın koordineli füze ve SİHA saldırılarına maruz kalan Ukrayna’nın enerji altyapısını korumak için, ek hava savunma sistemleri tedariki de dahil “her şeye” bakıldığını söyledi.
Ukrayna asker sayısı anlamında da büyük sıkıntılar çekmeye başlarken, İngiltere Savunma Bakanı John Healey hükümetin Ukrayna’ya eğitim için İngiliz askerleri yollayabileceğini belirtti.
Biden yönetimi de görevi bırakmadan önce Ukrayna’ya mümkün olduğunca çok Kongre onaylı askeri yardım göndermeye kararlı gibi görünüyor. Ancak her şeyi göndermeye zaman yetmeyebileceği belirtiliyor.
21 Aralık’ta Trump’ın Ukrayna’ya askeri yardım vermeye devam edebileceği söylenmişti. Ancak NATO üyelerinin savunma harcamalarını büyük ölçüde artırmalarını talep edeceği vurgulanmıştı.
Kiev’in müttefikleri şu ana dek inatçı bir şekilde dayanıklı olan Rusya’nın savaş ekonomisine darbe vurmak için Moskova’ya yönelik ambargoları da sıkılaştırdı.
Adının açıklanmasını istemeyen ABD Kongresi’nden bir kaynak “Ambargoların Rus ekonomisini tamiri imkansız bir şekilde bozmaması nedeniyle bir öfke var” diyor.
Ancak son göstergeler Kremlin için giderek daha kötü bir tablo çiziyor. Faiz oranları % 23’te, enflasyon % 9’da seyrederken, rublenin değer kaybı ve büyümenin bu yıl büyük oranda yavaşlayacağı beklentisi, Rus ekonomisi üzerindeki yük büyüyor.
Putin ise etkilenmemiş görünüyor. Rus lider yıl sonu basın toplantısında “Ambargoların etkisi oluyor ama çok önemli değil” dedi.
Rusya’nın cephedeki büyük kayıpları, Batılı yetkililer Moskova’nın her gün ortalama ölü ve yaralı 1500 asker kaybettiğini tahmin ediyor, henüz savaşın maliyetini Putin’i müzakere masasına yönlendirmeye yetmedi.
Peki, bu noktaya gelinmesi için Ukrayna’nın daha ne kadar çok toprak kaybetmesi ve daha ne kadar çok insanın ölmesi gerekiyor?