34,5589
36,0316
3.138,59
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, dünyanın içinde bulunduğu durum üzerinden değerlendirmeler yaptı. Turan, şunları söyledi:
* “Uzunca bir süreden beri dünyamızı esir almış olan muazzam değişim ve dönüşüm sürecini takip ediyor, bu sürece ayak uydurmaya çalışıyoruz. Dünya ekonomisinde ve küresel güç mimarisinde önemli değişimler meydana geliyor. Küresel çapta ekonomide de, siyasette de önemli kırılganlıklar yaşıyoruz. Dünya ekonomisinde şokların sayısında ve sıklığında sürekli bir tırmanış görüyoruz. 2020 yılında bu yana baktığımızda salgınlar, finansal çalkantılar, enerji krizi, terör olayları, bölgesel savaşlar, büyük afetler gibi bir dizi felaket üst üste geldi. Bunların yanı sıra ikiz dönüşüm olarak tarihlenen bir süreç yaşıyoruz.
* Yeşil ve dijital dönüşüm dünyanın geleceğini yeniden şekillendiriyor. Bir yandan iklim değişikliği, olağanüstü hava olaylarının sıklığı ve şiddetlerindeki artış, biyoçeşitlilik krizi, ekolojik kriz bizi yeşil dönüşüme zorluyor. Diğer yandan düşük büyüme, genç işsizliği, gelir dağılımındaki bozulma, nüfus yaşlanması, göç dalgaları, gıda fiyatlarındaki artış, toplumsal gerilimler gibi zorluklarla da baş etmemiz bu alandaki değişimlere hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bütün bunları üst üste koyduğunuzda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçmemiz gerektiği ve bu geçiş sürecini sağlıklı bir şekilde yönetmemiz gerektiği ortaya çıkıyor. Bu sürecin doğru yönetilmesi önümüzdeki fırsatlardan yararlanarak hayalimizdeki Türkiye’ye ve kentlere ulaşmamızı sağlayacak.”
“YEREL YÖNETİMLERDE YÖNETİŞİM ALANINDA DÖNÜŞÜM GEREKİYOR”
“Sürecin iyi yönetilememesi büyüme, gelir dağılımı, istihdam yaratmak, sürdürebilir çevre ve toplum açısından baş etmesi zor bir sınavla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor” diyerek sözlerini sürdüren Turan, şunları kaydetti:
* “Nüfus yaşlanmasından göçlere, yeşil dönüşümden teknolojik dönüşüme, gelir dağılımının daha adaletli hale getirilmesinden, yeni istihdam olanaklarının yaratılmasına, birçok alanda karşı karşıya olduğumuz değişimler kentlerimizin de değişimini gerektiriyor. Karşı karşıya olduğumuz bu sorunların yerel düzeyde de çözümlerine akıl yormak zorundayız. Yaşamakta olduğumuz bütün bu değişimler nedeniyle günümüzde yerel yönetimler bundan 10-20 sene önceye oranla şimdi çok daha önemli bir işleve sahip oldu. Değişim yerel yönetimleri geçmişe kıyasla daha önemli hale getirdiği gibi değişime ayak uydurabilmek için yerel yönetimlerde de özellikle yönetişim alanında dönüşüm gerekiyor.
“YETKİYİ TABANA YAYMAK GEREKİYOR”
* Yaratıcılığı destekleyen, herkesin katkısını alabileceğimiz katılımcı ve yatay modellere ihtiyacımız var. Şimdi yetkiyi ve sorumluluğu merkezde toplamak değil, tabana yaymak gerekiyor. Bunun için de hesap verebilirliği nasıl daha fazla geliştirebileceğimiz üzerine de kafa yormalıyız. Bütün bunlar yerel yönetimleri çok daha önemli hale getiriyor. Yerel yönetimlere yepyeni bir bakış açısıyla bakmamız da gerekiyor. Karşı karşıya olduğumuz çoklu değişimleri yönetmek ve ihtiyaçlara cevap vermek için ilk koşul yerel bilgiye, tecrübeye ve vizyona değer vermek Pandemi süreci ve geçtiğimiz seneki deprem felaketi yerel kapasitenin kritik önemde olduğunu hepimize öğretti.
* Yerel yönetimlere özellikle de kent yönetimlerine büyük görev düşüyor. Yerele ait bilgiyi öne çıkartmalıyız. Değişim yönetmek için gereken yeni bakış açısının ikinci önemli özelliği ise yetkiyi, sorumluluğu ve hesap verebilirliği tabana yaymak. Hiyerarşik ve merkezi yaklaşımdan vazgeçmeliyiz. Yerel yönetimlere yeni bakış açısının üçüncü özelliği ise yerel ve merkezi idare arasında uyum ve iş birliği olmalı. Çünkü dünyada da Türkiye’de de çoklu krizleri yaşıyoruz. Artık dünyada bir pandemi sürecinde küresel işbirliklerinin artması gerekiyor. Ülkedeki ulusal problemlerde de ulusal iş birlikleri. Burada iş dünyası, özel sektör, sivil toplum örgütleri, kamu, devlet, üniversiteler iş birliği yapmak zorundayız.
“YENİ BİR İŞ BİRLİĞİ MODELİNE DE İHTİYACIMIZ VAR”
* Geçen haftalarda TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye nüfusunun yüzde 68’i yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşıyor. Yoğun kentlerde yaşayan nüfusun karşılanmayı bekleyen bir dizi talebi var. Bu taleplerin başında daha iyi barınma koşulları. Daha sağlıklı bir çevre, daha fazla istihdam, daha yüksek gelir. Daha zengin kültürel yaşam, daha gelişkin sportif olanakları, yaşlanan nüfusun sağlık ve diğer ihtiyaçları düzensiz göçlerin ekonomik, sosyal ve kültürel etkilerine karşı korunma. Çocuklar ve gençler için kaliteli eğitim, hızlı ve ucuz ulaştırma geliyor. Bu talepleri yerel yönetimler tek başlarına sağlayamaz. Ama bu talepler sadece merkezi bir perspektife dayanarak yerel bilgi ve tecrübe olmadan da sağlanamaz. Bu nedenle yerel ve merkezi idare arasında uyuma ve yeni bir iş birliği modeline de ihtiyacımız var.”