34,5352
35,9984
3.009,47
TÜRKİYE’de ortalama yaşam süresi 2000 yılından bu yana, OECD verilerine göre yüzde 12,46’lık bir artışla 78,1’e yükseldi. Türkiye‘nin artık yaşlı bir ülke olduğunu söyleyen İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Prof. Dr. Alper Şener, bazı aşıların yaşlılarda unutulmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Yaşlılarımıza ne kadar fazla yatırım yaparsak onları ne kadar el üzerinde tutarsak, aşılamalarla ne kadar uzun süre korursak birlikte yaşamaya devam ederiz” dedi.
Türkiye‘de 2000 yılında 69,45 ortalama yaşam süresi günümüzde 12,46’lık bir artışla 78,1’e yükseldi. Güney Afrika, yüzde 12,97’lik artışla ilk sırada yer alırken Türkiye ise yaşam süresinin uzadığı ikinci ülke oldu. Dünyada genel anlamda pek çok ülkede beklenen yaşam süresinin uzadığına dikkat çeken İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 65 yaş üstünü yaşlı, 75 yaş üstünü ise ileri yaşlı grup olarak ayırdığı için beklenen yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşlı popülasyonun, normal popülasyona oranının da matematiksel olarak arttığını ifade etti. Türkiye’nin yaşam süresi en çok artan ülkeler arasında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Şener, “OECD ülkeleri ve Birleşmiş Milletler, 2000’li yıllarla bundan sonraki 20 yıllık periyodu düzenli olarak yaşlı popülasyon açısından takip ediyor. Bu bütün dünyaya has bir takip. Sistematik olarak baktığınızda, 65 yaş üstündeki beklenen yaşam süresi en fazla uzayan ülkeler içerisindeyiz. Bunun pek çok faktörü olabilir. Değişen yaşam şartları, iyileşen beslenme koşulları, beraberinde beklenen yaşam süresini Türkiye dahil pek çok ülkede uzattı. Ama Türkiye’yi diğer ülkelerle kıyasladığınız zaman dünya klasmanında ilk ikideyiz. Bizim önümüzde Güney Afrika Cumhuriyeti var. Türkiye’de yüzde 12 civarında bir artış olmuş. Bu aslında büyüklerimiz açısından iyi. Sağlık açısından iyi mi kötü mü? Bu tamamen büyüklerimize yapacağımız yatırımla ilgili. Yaşlılarımıza ne kadar fazla yatırım yaparsak onları ne kadar el üzerinde tutarsak, aşılamalarla ne kadar uzun süre korursak birlikte yaşamaya devam ederiz” dedi.
‘ERİŞKİN BAĞIŞIKLAMASI İÇİN STRATEJİ LAZIM’
Türkiye’nin gerek Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), gerek OECD gerekse de Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre yaşlı bir ülke olduğunu dile getiren Şener, “Sokakta gördüğümüz 10 kişiden bir tanesi 65 yaş üstündeyse bu artık yaşlı bir ülke olduğumuzu gösterir. Bunun dezavantajı var. Ciddi bir geriatrik ve yaşlı popülasyonumuz var. Bu yaşlı popülasyonun bakıma muhtaç olma durumu var. Ayrıca 65 yaşın üstünde bulaşıcı hastalıkların daha sık görülmesi durumu var. 65 yaş üstündeki grup bir ülkede ne kadar genişse dolayısıyla bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya kalma riski yüksek. Her ülkenin kendine göre her yaş grubu için bağışıklama, aşılama stratejisi var. Türkiye çocukluk çağı aşıları açısından kapsayıcılık oranı oldukça yüksek olan ülkelerden biri. Çocukluk çağı için bir projeksiyon ve hedefimiz var. Ama erişkin bağışıklaması için de bir strateji ve takviminizin olması lazım. Türkiye’de maalesef şu anda rutin olarak erişkin bağışıklaması diye bir kavram yok” dedi.
50 YAŞIN ÜSTÜNE ZONA AŞISI
Pandemi döneminde ileri yaş grubunun titizlikle korunmasına bağlı, hastaneye ve yoğun bakıma yatışı az olan grup olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şener, koronavirüs sürecinin durağan seyretmesine bağlı olarak ağır seyreden hastalıklar yönünden de strateji belirlenmesi gerektiğini belirtti. Mevsimsel influenza ve zatürre aşılarının ileri yaş grubuna, zona aşının ise 50 yaşın üzerindekilere yapılmasını öneren Şener, şöyle devam etti:
“Zonanın özellikle 50 yaşın üstünde ağır seyretme riski çok fazla. Zona baş boyun bölgesini tuttuğu zaman beyin, göz iltihabı, göz kayıpları, yüz felçleri gibi tablolara sebep oluyor. Zona hastalığı geçirdikten sonra yıllarca devam eden kas, eklem, cilt ağrıları ve uzun süren ağrıya bağlı psikolojik bozukluklar, uykusuzluklar yaşayanları görüyoruz. Bu atakları önlediği için zona gibi bir aşının da 65 yaş üstü grupta değerlendirilmesi lazım. Özet olarak 65 yaş üstüne korona aşılarının güncellenmesi gerekir. Grip aşılarının da mutlaka 15 Kasım’dan önce yapılması önemli.”