Post truth’u alt orta sınıf hissiyatlar kuvvetlendiriyor. Aslında bu,
alt ve orta orta sınıflarla üst orta sınıflar arasında hüküm süren bir sınıf içi savaş.
Burjuvalar, aristokratik değerlerin sun’iliğine karşı, dinî veyâ dünyevî fark etmez, püritan bir eksende sâhiciliği koyuyorlardı.
bu sâhiciliğin merkeziydi. (Tabiatlı Tanrı ise tercihliydi). Sanâyi kapitalizminde bu bakış, duygusal(romantik) motorlarını susturdu; soğudu; hem profesyonelleşti hem de bürokratikleşti. (Burjuva târihlerden orta sınıf târihlere geçiş). Üst orta sınıflar, disiplin toplumları üzerinden yaptı bunu. Orta orta ve daha aşağı orta sınıflar, bu süreçlerin rutinleştiği, tıkırında işlediği zamanlarda ses çıkaramadılar. Sanâyi kapitalizmin ezici sistemik krizlerinde ise üst orta sınıflar, disiplin toplumundan kopar ve
gütmeye başlar. Bu marjinalizm, topyekûn kültüreldir ve ne toplumsalı ne de siyâsalı vurgular. Yâni başka hiçbir şeye adanmış değildir.
Kendi kendisinin amacıdır.
Devrimcilik de değildir bu. Olsa olsa
avangardlık ve biteviye kırılganlaşan bir incelmişlik fetişizmidir.
Orta orta ve alt orta sınıflara
olarak görünen de budur. Demokratlar, sosyalistler ve komünistler ile faşistlerin, nazilerin, falanjistlerin savaşı, aslında sürecin yanılsamalı ideolojik boyutunu ortaya koyar. Esas olarak, üst orta sınıf değerlerle, orta ve alt orta sınıf değerlerinin çatışmasıdır bu. Daha kültürel düzlemde bakıldığında, “sâhiciliğini kaybetmiş”, “yozlaşmış” orta sınıflara, daha alt katman orta sınıfların, aşağıdakileri de seferber ederek
vermesidir. Bugün Trump sempatisi etrâfında tuhaf bir şekilde seyreden de bu.. Unutmayalım ki bu durum tehlike saçıyor. Evet incelmişlik bir aşamadan sonra yozlaşır ve sâhiciliğe karşı insanlığı susuz bırakır. Ama, insanlığı kolayca kabalığa ve ölçüsüz bir tahripkârlığa vardıran da sâhicilik tutkusundan başkası değildir.