Haliyle
Şiilerin komplo teorileri
de yağmur gibi yağmaya başladı. En klişeleri şu: “Gördünüz mü Batı, adamı üzerinden bölgemizi dizayn ediyor.” Ancak, İran ve aparatlarının
kreş terk antipropagandalarına
vakit ayırmak dahi coğrafya için büyük zaman kaybı. Çünkü Lübnan ve Suriye’de batmaya yüz tutan Şii Hilali’ne karşı, İsmail Kılıçarslan’ın ortaya attığı
. Bu kavramın altını ve içini doldurmaya yoğunlaşmak elzem. Tabii
‘Siyasal Mezhepçilik’ tuzağına
asla düşmeden. Coğrafyamızda tüm dengeler değişirken; Şii, Nusayri ve kısmen de Alevilerin beslediği; mezhepçi, bölücü dil ve
her türlü mağduriyet haline
rağmen bu kapı bir kez daha aralanmamalı. Bakınız, Suriye’de bu zamana dek,
“istenen” ve “arzulanan” provokasyonlar
gerçekleşmemesine rağmen Samandağ’da yaşayan Nusayriler adına yapılan “Halk, Suriye’deki katliamlara karşı yürüyor” çağrısı bir
ydi. Esed’in yerle bir ettiği Yermük’ten kaçan binlerce insanın
afiş yapacak kadar da ‘malzemesiz’lerdi. Yapılan açıklama ise tam bir
ydi. Ama şu cümle dikkatimi çekti:
“Alevi inancı veya başka inançların, bir
rejimin uygulamaları üzerinden
hedef alınmasını asla kabul edemeyiz.”
Bu itiraz başından sonuna kadar doğru. Esed’in azılı, manyak ve nefret saçan bir Nusayri olması diğer Nusayrileri zan altında bırakamaz. Lakin, “Zalim Beşar Esed, göründüğü ve bilindiği kadarıyla 13 yıldır Suriye’deki sivilleri katlederken
?” sorusunu sormak ve “mezhepçilik yapılmasın” diye
yürürken bile mezhepçilik yaptıklarını
yüzlerine söylemek gerek. Suriye’de halk, 61 yıllık Baas rejiminin ölümcül yükünü üzerinden atmışken ve devlet sistematiği yeniden tesis edilirken
Samandağ’da sergilenen, tiyatrodan öte değil zaten.