35,3239
36,5019
3.034,43
“Ben hayatımda, babamla amcam kadar birbirine muhabbetle bağlı iki kardeş daha görmedim. Bollukta da darlıkta da birbirlerine eşlik ettiler. Yürüyüşleri ortaktı. 13 yıl boyunca hicret onları Medine-i Münevvere’de bir arada tuttu. Sonra yine 13 yıl, İstanbul hicretinde birlikteydiler. Şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, hakka tutunmakta birbirlerini desteklediler. Böylece nice sıkıntıdan ve bekleyişten sonra zafer müyesser oldu.
Amcam Şeyh Usâme, hamd olsun, bugün onurlu bir şekilde Şam’a döndü. Bir insan için, çalınmış bir vatanı tekrar elde etmekten ve gasp edilmiş hakkını geri almaktan daha kıymetli ne vardır?
Yakında Şam’da buluşacağız. Babacığım için de Mevlâ’dan hızlı ve acil bir şifa niyaz ediyorum.”
Suriyeli gazeteci ve televizyoncu Ammar Rifâî, birkaç gün önce sosyal medya hesabından paylaştığı bir videoya bu notu düşmüştü. Videoda, Şeyh Usâme Rifâî, yıllar sonra yeniden Şam’a dönmek üzere İstanbul’dan hareket etmeden evvel, yaklaşık iki aydır komada yatan kardeşi Şeyh Sâriye Rifâî’yi hastanede ziyaret ediyor ve ona şifa niyazında bulunuyordu.
Görüntüleri izlemişsinizdir: Şeyh Usâme Rifâî, hicrette geçen 13 yılın ardından, Şam’da babası Şeyh Abdulkerîm Rifâî’nin (1904-1973) adını taşıyan camiye ve evine yeniden döndü. Şeyh Usâme’nin dönüşü, Şamlılara tam bir bayram havası yaşattı. 2011’in Ramazan ayında Beşşâr Esed’in ordusunun camiye yaptığı ve bizzat Şeyh’in de yaralandığı kanlı baskın, hâlâ hatırlardaydı çünkü. Şeyh Usâme, hutbeden defalarca rejimi açıkça uyarmış, halka uygulanan baskıyı kınamış ve sözünü de sakınmamıştı. Nihayet Şam’da barınma imkânı ortadan kalkınca, ülkeden ayrılmak mecburiyetinde kalmıştı. Şeyh’in dönüşü, Suriye yakın tarihinde bir dönüm noktası olarak, görünenden çok daha fazlasıydı şüphesiz.
Gözler ve gönüller Şam’daki bu manzarayla mesrur iken, Ammar Rifâî, pazartesi günü yaptığı kısacık bir paylaşımla acı haberi verdi: “Hep korktuğum gün… Babacığım rahmete kavuştu.” Baas rejiminin devrilmesinden önce hastalanıp komaya giren Şeyh Sâriye Rifâî, Bilâdüşşâm’dan gelen müjdeli haberleri işitemeden dâr-ı bekâya irtihal eylemişti.
77 yaşında vefat eden Şeyh Sâriye Rifâî, -ağabeyi Şeyh Usâme ile birlikte- Şam’ın önde gelen âlimlerindendi. Ağabeyi Şam’ın Kefer Sûse semtinde babalarının adını taşıyan camide imam ve hatiplik yaparken, Şeyh Sâriye, merkezdeki Zeyd bin Sâbit Camii’nde görevliydi.
Babasından aldığı temel eğitimin ardından İslâmî ilimler sahasında derinleşmek için Ezher’e intisap eden Şeyh Sâriye, yüksek lisansının ardından 1977’de Suriye’ye döndüğünde, Hâfız Esed rejimi de bütün gücüyle Müslüman Kardeşler Teşkilâtı’nı (İhvân) ezmekle meşguldü. Esed için İhvân sadece bir paravandı, tüm muhalif şahsiyetler ve yapılanmalar aynı torbaya dolduruluyordu. 1980’de Şeyh Sâriye, Şeyh Usâme ve Şam ulemâsının diğer bazı seçkin üyeleri, ülkede yaşanan sürece dair kendisine nasihat etmek üzere Hâfız Esed’le bizzat görüştüklerinde,
rejimin açık tehdidiyle karşı karşıya kaldılar.
Verilen mesaj açıktı: Baas yönetimi, kendisine itaat etmeyen herkesi İhvân parantezine alıp yok etmeye kararlıydı. Rifâî kardeşler, bunun üzerine hicreti seçerek -sonraki 13 yıl boyunca kalmak üzere- Medine-i Münevvere’ye yerleştiler.
Aile kökenleri Hama’ya dayanan Şeyh Sâriye Rifâî, 1993’te Suriye’ye geri döndükten sonra, ilmî çalışmalara ağırlık verdi. Bilhassa Şamlı zenginlerle ve tüccar sınıfıyla kurduğu bağlar sayesinde çok sayıda vakıf ve dernek kurdu, eğitim bursları oluşturdu, talebe yetiştirmeye odaklandı. Bu sebeple kendisi “Şeyhu’t-Tüccâr” (tüccarların şeyhi) unvanıyla hafızalara yerleşti.
Şeyh Sâriye’nin, içli ses tonu ve tesirli hitabetiyle 2011’de Şam’da yaptığı konuşmalar ve irat ettiği hutbeler, bugün hâlâ hatırlarda. Ağabeyi gibi hakkı haykırmaktan ve rejimi uyarmaktan hiç kaçınmayan Şeyh Sâriye, o konuşmalardan birinde şunları söylüyordu: “Eğer ordu şehirlerimize uyguladığı kuşatmaları kaldırıp çekilmezse ve tutuklananlar serbest bırakılmazsa, bütün Suriye ayağa kalkacaktır. Ordu, bizden sakin olmamızı istiyor, oysa asıl sakin olması gereken kendileridir. Gençlerimizi ayaklanmak ve sokaklara çıkmak için tahrik eden, rejim ve ordudur. Şam, binlerce sahabenin medfun bulunduğu aziz bir vatandır. Burada yaşananlara sessiz kalırsak, Rabbimiz bize gazap eder! Susmamız ve bu zalim rejime yardımcı olmamız caiz değildir!”
Tarihte şerefli bir iz ve ardında gür bir sadâ bırakan Şeyh Sâriye Rifâî’ye rahmet olsun.