34,3335
36,3899
2.837,06
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nden (ZBEÜ) Afet Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurucusu, Geomatik Mühendisliği’nden Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, geliştirdikleri afet radar uydularından elde edilen Türkiye’nin yer kabuğu hareketleri haritasına göre, Kuzey Anadolu Fay (KAF) Hattı’nın geçtiği noktalardaki renk farklılıklarının hareket hızı farklılığından oluştuğunu belirtti.
Prof. Dr. Kutoğlu, “Bu hareket farkı, fayların enerji biriktirmesinin ana sebebi; bu da depremle sona eriyor. Haritada, İzmit’te KAF’ın denize girdiği bölge ile Tekirdağ’da karaya çıktığı bölgede, hareket hızlarının aynı olduğu görülüyor. Bu, Marmara Denizi’nin doğu yakasındaki hareket mekanizması ile batı yakasında, Tekirdağ’daki hareket mekanizması aynı. Bu mekanizma aktarım yapıyor. Hareket, enerji biriktirme olayı, Marmara Denizi içerisinde de aynı hızla devam ediyor. Marmara Denizi’nin içerisinde bir enerji birikiminden ortaya bir deprem çıkması söz konusu” diye konuştu.
“KIRILMAYA EN YAKIN, TEKİRDAĞ SEGMENTİ”
Geliştirdikleri yazılım ile hareket hızı farklılıklarından Marmara Denizi’ndeki gerinim değerlerini hesapladıklarını aktaran Prof. Dr. Kutoğlu, şunları söyledi:
“Adalar segmenti, Avcılar segmenti, Kumburgaz segmenti, Tekirdağ segmenti ve Ganos segmentini görüyoruz. Burada gerinimi en yüksek segment, Tekirdağ segmenti.
Haritaya baktığımız zaman en tehlikeli, kırılmaya en yakın segment, Tekirdağ segmenti olarak gözüküyor. Yaklaşık 50 kilometre boyu olan Tekirdağ segmenti tek başına kırılırsa; 7- 7.1 büyüklüğünde deprem üretebilir.
Ama 2 parça aynı anda kırılırsa o zaman 7.4 büyüklüğünde bir deprem karşımıza çıkar. 3 segmentin kırılması durumunda 7.6’lık bir depremle karşılaşabiliriz. Çok yakın bir ihtimal değil ama Ganos Fayı da onunla kırılırsa, kimse ihtimal vermiyordu ama Maraş depreminde böyle bir deprem yaşadık.
Marmara’da da 2-3 bin yılda 1 olacak deprem yaşanırsa, 4 kol birden kırılırsa; o zaman depremin 7.8 büyüklüğüne kadar ulaşması mümkün”
‘MÜSTAKİL EV’ ÖNERİSİ
Önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde çok yakın bir zamanda deprem beklemediklerini ifade eden Prof. Dr. Kutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu süreçte kentsel dönüşüme hız verebiliriz. Türkiye’nin karasal alanı, 769 bin kilometrekare. Hazine arazilerinin toplamı 358 bin kilometrekare. 2021 yılında TÜİK’in hazırladığı rapora göre, ikamet edilen konutların toplam sayısı 25 milyon civarında.
Bu 25 milyon konutu, yatay bir mimari ile hepsinin müstakil bir ev olduğunu düşünsek, hepsinin 300 metrekare genişliğinde, bol keseden bir hesapla 100 metrekare bahçesi olduğunu düşünsek; bir de her birinin etrafında 5 metre yol payı olduğunu düşünsek; toplam 625 metrekarelik bir parsel yapar.
Bunu 25 milyonla çarptığınız zaman da Türkiye’deki tüm konutları ülke geneline müstakil bina olarak yaydığımızda, 15 bin kilometrekare bir alan yapar. Türkiye’nin toplam yüzölçümünün yüzde 2’si, Hazine arazilerinin ise yüzde 4’ü eder”
“MÜSTAKİL EV İÇİN YETERLİ ALAN VAR”
Belediyelerin konut projeleri hazırlaması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Kutoğlu, şöyle konuştu:
“Bu anlamda da Hazine arazilerini bu şekilde alçak, yatay mimaride müstakil konutlar yapmak için bir sosyal proje geliştirebilirler. Bunu da çok hızlı yapabilirler. Ülkemizde bunun için yeterli alan var.
Bu riskli konutları rahatlıkla müstakil eve dönüştürebiliriz. İnsanın toprakla güçlü bir bağı var. İnsanı topraktan koparttığınız zaman, ruhen de birtakım sorunlar çıkabiliyor. Amerika’da insanların yüzde 88’i, İngiltere’de yüzde 85’i, Polonya’da yüzde 80’i, Fransa’da yüzde 69’u müstakil evlerde yaşıyor.
Bu oran bizde sadece yüzde 24. Aslında bir öğretilmiş çaresizlik yaşıyoruz. Anadolu kültürünün geleneğinde de müstakil evlerde yaşamak var. Ama nedense bu sonradan değişmiş ve apartman kültürü oluşmuş.
Bu şekilde ülkemiz coğrafyasını efektif kullanır, yatay mimariye geçer, Hazine arazilerinde bahçeli konutlara geçersek; deprem konusunu ülkenin gündeminden çıkartmış oluruz.”