35,3569
36,4659
3.000,38
Başak Nur GÖKÇAM
İnsan sağlığı ve çevre üzerinde büyük risk oluşturan plastik krizi şiddetlenip, hiç olmadığı kadar büyüdü. Bu büyüme, ekosistemin kendi dengesini koruma kapasitesini aşma noktasına ulaştı. Hesaplamalara göre yıllık plastik üretimi 450 milyon tonu geçerken, günümüze kadar üretilen plastik miktarı ise 12 milyar tonu buldu. Ve bugüne kadar üretilen milyarlarca tonluk plastiğin yalnızca yüzde 9’u geri dönüştü.
Geri kalan ise kısa süreli kullanımların ardından atık haline gelerek ya çevreye karıştı ya da yanlış atık yönetimi uygulamaları sonucunda farklı formlara dönüştü. Ve plastikteki bu aşırı üretim, hem çevreyi hem de insan sağlığını tehdit eden başlıca unsurlardan biri haline geldi.
Plastik krizi bu denli büyürken plastik endüstrisinin planı ise önümüzdeki 20 yılda plastik üretimini üç kat artırmak. Buna karşılık endüstriyi bekleyen tehdit ise Plastik Anlaşması. Müzakereleri devam eden anlaşmanın önündeki engel ise plastik endüstrisi…2024 yılında Güney Kore’nin Busan kentinde gerçekleşen müzakerelerin, 2025 yılının başında imzalanması bekleniyordu.
Fakat anlaşma gelecek bahara kaldı. Plastik üreten devlet ve şirketlerin anlaşmayı önlemeye yönelik çabaları nedeniyle tıkandığını belirten Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Deniz Biyolojisi alanında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “Anlaşmanın imzalanması, Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir grup ülkenin ayak diretmesi nedeniyle sonuç bulamadı ve yeni seneye kaldı.
Anlaşma metninin son haline getirilmesi 2025’teki bir sonraki toplantıya ertelendi. Ancak kuvvetli adımlar talep eden ülkelerin de mücadelesi sürüyor. Zayıf bir anlaşmanın kabul edilmemiş olması, daha güçlü bir metin üzerinde uzlaşmanın mümkün olabileceğine işaret ediyor” dedi.
Plastik endüstrisi senelerdir hedef şaşırtıyor
Plastik üretimini kısıtlayacak küresel bir anlaşmanın müzakere edildiği bugünlere varmanın pek da kolay olmadığını söyleyen Gündoğdu, “Plastik kirliliği ile ilgili ilk çalışmaların yapıldığı 1970’lerde de, çalışmaların sayısının on binleri bulduğu 2010 sonrası dönemde de ana söylem; plastik krizinin atık yönetimi gibi ‘havza altı’ olarak nitelendirilen (yani sorunu önlemeye değil, oluşmasına müsaade ettikten sonra yönetmeye yönelik) yöntemlerle çözülebileceğiydi.
Hatta plastiğin insan sağlığı üzerine olan etkilerinin araştırılarak mikroplastiklerin insan vücudundaki varlığının ilk defa ortaya konulduğu 2020’lere kadar, kıymeti kendinden menkul deniz bilimcileri, plastik kirliliği ve etkilerine dair araştırma projelerine verilen desteklerden şikâyet ediyor ve plastik kirliliğinin o kadar da önemli bir sorun olmadığını ifade edebiliyorlardı.
Plastik Anlaşması müzakereleri, işte bu durumun sürdürülebilir olmadığının farkındalığıyla başlatıldı. Nitekim karşı karşıya olduğumuz bu büyük soruna rağmen plastik endüstrisi, önümüzdeki 20 yılda üretimini üç kat artırarak yılda 1,5 milyar tona çıkarmayı hedefliyor. Bu ihtimal, bugün bile yönetilemeyen kirlilik sorununun daha da büyüyeceğine işaret ediyor” ifadelerinde bulundu.
Müzakereleri tıkama çabaları ilk günden başladı
Kasım ayının sonunda Busan’da gerçekleşen müzakerelere, plastik endüstrisinin sabotaj girişimlerinin damga vurduğunu belirten Gündoğdu, ‘‘Plastik endüstrisi dendiğinde akla yalnızca şirketler gelmemeli; bazı durumlarda şirketlerin devletleri temsil ettiğini unutmamak gerekiyor. Bu çerçevede ilk akla gelenler; Çin, İran, Rusya, Suudi Arabistan gibi devletler ve sahip oldukları şirketler. Bu ‘benzer düşünen’ ülkeler grubu, Anlaşma’nın etkisiz olması ve ana omurgasını gönüllü faaliyetlerin oluşturması için yoğun çaba harcıyor.
Bunların yanı sıra ABD de, daha önce plastik üretiminin azaltılmasını destekleyen tutumunu, iktidar değişiminden kısa süre sonra değiştirdi. Benzer düşünen ülkelerin müzakereleri tıkamaya yönelik ilk önerisi, toplantının ilk gününde gerçekleşti. Her ne kadar kabul edilmemiş olsa da, bu önerinin yapılmış olması dahi, toplantının neden başarıyla sonuçlanamadığına dair çok şey anlatıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye müzakerede sessiz kaldı
Müzakerelerin ikinci günüyle birlikte, plastik üretimini azaltmaya ve plastiğin tüm yaşam döngüsünü dikkate alacak bir yaklaşıma yönelik güçlü hukuki yükümlülükler talep eden ülkelerin sesinin daha fazla duyulduğunu söyleyen Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “Panama, Kolombiya, İsviçre ve Avrupa Birliği, plastik kirliliği krizinin aciliyetini vurgulayarak daha hızlı ve etkili müzakereler için çağrıda bulundular.
Son genel kurul toplantısında Ruanda 85 ülke adına, Meksika ise 95 ülke adına güçlü açıklamalar yaptı. Çeşitli nedenlerle Türkiye’nin tavrı ise herhangi bir gruba katılmamak yönünde. Değerli yalnızlık tercihinde bulunan Türkiye, herhangi bir uzmanlık desteğine bile ihtiyaç duymadan, oldukça düşük profille müzakerelere katılım sağladı. Kıyıları tehdit altında olan Türkiye, müzakerede sessiz kaldı” diye konuştu.
Yasal yaptırım için Plastik Anlaşması kararı
Endüstrinin üretim hedeflerinin sürdürülebilir olmayışı nedeniyle Birleşmiş Milletler üye devletleri, Şubat 2022’de Kenya’nın Nairobi kentinde bir araya geldi. Plastik kirliliğinin ana nedeni olan plastik üretimini de kapsayacak, yasal yaptırımları olan bir anlaşmanın hazırlanması için fikir birliğine vardıkları sözleşmenin yayınlanması kararı verildi.