34,5002
36,1780
2.972,70
“…Uykulu ve korkulu gözlerle, avludaki iki aile dostumuz kadını, Şahver Hanım’la İclal Hanım’ı ayırt etmiştim. Sağ ellerinde tuttukları tabancaları ateşliyorlar ve avluyu mermi sesine, dumana boğuyorlardı. Bir ara İclal Hanım’ın (Mazhar Müfit’in karısıydı) gözleri gözlerimle karşılaştı; “Korkma yavrum! Cumhuriyet!” diye bağırdı. (…) Ankara Kalesi’nin oralardan bir gümbürtü geldi. Pencereye yaklaştım. Bir şenlik, bir bayram gecesiydi. Olağanüstü bir şeyler oluyordu.”(1)
Evet, o gece olağanüstü bir şey oluyor ve 101 pare top atışıyla Cumhuriyet ilan ediliyordu. Bize yukarıdaki satırları aktaran ise o tarihi gecenin tanığı dört yaşındaki Ceyhun Atuf Kansu’dur. Peki Cumhuriyet fikri ilk ne zaman ortaya çıkmıştı?
‘1906 ŞAM’
1905 senesinin ilk aylarında Mustafa Kemal Harp Akademisi’nden mezun olarak Şam’daki 5. Ordu’ya atanır. Burada arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin kurar. Cemiyetin amacı meşrutiyetin yeniden teşkil edilmesidir. Mustafa Kemal 1906’da Şam’daki bir sohbette arkadaşı Halil Bey’in “Peki memleketi nasıl idare edeceğiz” sorusuna “Neden mutlaka padişah fikrine saplanıyorsun Halil! Cumhuriyet yaparız!”(2) karşılığını vererek bu fikri ilk kez dile getirmiş olur.
‘31 MART VAKASI VE CUMHURİYET DÜŞÜNCESİ’
13 Nisan 1909’da gerçekleşen ve tarihe “31 Mart Vakası” olarak geçen olayları bastırmak için Hareket Ordusu Selanik’ten İstanbul’a ilerlerken Hadımköy’de toplanır. Mustafa Kemal Meclis-i Mebusan başkanı ile İttihat Terakki’nin ileri gelenleriyle Yeşilköy’de görüşür. Cumhuriyetin ilan edilmesi gerektiğini söyler.(3) II. Abdülhamid’in küçük kardeşinin oğlu Sami Bey de aynı günlerde benzer bir konuşmaya şahitlik eder. “Hareket Ordusu İstanbul’a girdikten sonra padişahın en yakınları, saray erkânı, o zamanın mümtaz paşaları Ayazoğlu (Ayazağa olmalı, T.A.) Kasrı’nda devletin idare şeklinin ne olacağını münakaşa ediyorlar. Konuşmaların en hararetli anında Hareket Ordusu Kurmay Başkanı (M. Kemal) kükreyen sesiyle haykırıyor; Cumhuriyet”!(4) Birkaç sene sonra 1913’te Sofya’ya askeri ataşe olarak gönderilmeden hemen önce de Kazım (Özalp) Bey’e “… yeni bir Türk devleti kurmak ve bu devletin esasını da Cumhuriyet prensiplerine göre hazırlamak lazımdır” diyecektir.(5)
‘MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE’
Milli Mücadele döneminde ise Mazhar Müfit (Kansu) Bey yaşananları günbegün kaleme alırken cumhuriyet fikri o notlarda da karşımıza çıkar:
“Paşa ‘Mazhar not defterin yanında mı?’ diye sordu. (…) ‘Öyleyse tarih koy’ dedi. Koydum: 7-8 Temmuz 1919 sabaha karşı…
‘Pekala yaz’ diyerek devam etti, ‘Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır”
Yine Erzurum’da 20 Temmuz günü Mazhar Müfit “Hükümet şekli ne olacak” sorusunu yöneltir. Mustafa Kemal de “Açıkça söyleyeyim: Şekli hükümet zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır” yanıtını verir.(6) Mustafa Kemal Sivas Kongresi’nde de aynı düşünce içindedir. Fakat acele etmek istemez. Mahmut Esat (Bozkurt) Bey, kongreye sunulmak için hazırlanmış bir önergeyi görür: “Önergede deniyor ki ‘İstanbul’daki padişahlık hükümeti çürümüştür. Anadolu’da yepyeni, cumhurluk mahiyetinde bir Türk devleti kuralım.’ Önergenin altında Atatürk’ün yazdığı şu cümleyi okudum: ‘Sırası gelecektir. Şimdi okunmasın!’(7)
‘TEK ÜMİDİM GENÇLİKTEDİR’
Yine Sivas’ta bulundukları dönemde Mustafa Kemal bin bir güçlükle mücadele ettiklerini ifade ederken “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır” cümlesini kurar. Mazhar Müfit o anı notlarına aktarır: “Çok gariptir ki, bu metin ve büyük adamın bu sözleri söylerken gözleri yaşarır gibi oldu. Ben de ‘Paşam, kim isterse unutsun, tarih ve gençlik bu yaratıcı dehanızı, bu vatana büyük ve tavsifi gayri kabil hizmetinizi asla unutmaz’ dedim. Paşa ‘Mesele ben değilim, vatandır, gittiğimiz yoldur, unutulmaması lazım gelen cumhuriyet ve rejimdir’ (…) ‘Bütün ümidim gençliktedir’” diyecektir.(8)
‘VE CUMHURİYET…’
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından sıra o beklenen ana gelir. 1906’dan itibaren dile getirdiği Cumhuriyet fikri 29 Ekim 1923 akşamı Meclis’te görüşülerek kabul edilir. Milletvekillerinden Rasih (Kaplan) Bey kürsüye çıkarak “Yaşasın Cumhuriyet” diye üç defa bağırır sonra diğer vekiller eşlik eder. O gecenin tanığı Enver Behnan Şapolyo ise “Cumhuriyetin ilanı için bir bayram yapılması hususunda hiçbir tarafta bir sözleşme olmadığı halde halk kendi kendine dükkânlarına bayraklar astı. Kale mahallelerinden kadınlar ve ellerinde bayraklar olduğu halde çocuklar bayramlık elbiselerini giymişler, Meclis’in önüne doğru akıyorlardı. (…) binlerce halk, asker, memur, esnaf, işçi, talebe, kadın ve çocuk sokaklara döküldü. Ankara’nın ve bütün Türkiye’nin candan kutladığı geceli ve gündüzlü böyle bir bayram görülmemişti.”(9) diye anlatır.
O gece Ankara Kalesi’nden 101 pare top atışı yapılırken bir şenlik, bir bayram gecesi yaşanır. Bugün, 101 pare top atışının üzerinden tam 101 sene geçti. Cumhuriyetin ve yüce Atatürk’ün kıymeti her geçen gün daha iyi anlaşılırken Gazi, Cumhuriyeti emanet ettiği gençlere şu cümleyi vasiyet eder: “Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir! Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz!” Bu sözün ağırlığını ve manasını kavrayarak Cumhuriyeti korumak ve ileriye taşımak hepimize düşen en önemli görevdir. Nice bayramlara.
(1) C.A. Kansu, Cumhuriyet Bayrağı Altında, Bilgi Yay., 1998, s.10.
(2) M. H. Egeli, Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, A.H. Yaşaroğlu Kitapçılık, 1954, s.34.
(3) F. Kızılkaya, Cumhuriyet gazetesi, 25 Temmuz 1948.
(4) A.B. Palazoğlu, age, 2006, s.63.
(5) K. Özalp, Milliyet gazetesi, 29.10.1963.
(6) M.M. Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, TTK Basımevi, I. Cilt, 1988, s.74-s.131
(7) A.B. Palazoğlu, age, s.102.
(8) M.M. Kansu, age, s. 472.
(9) E.B. Şapolyo, Ülkü Halkevleri Mecmuası, 1935, s.199.