34,5460
36,0303
2.997,91
Konya, Sultanhanı ve Aksaray’dan başladığımız Anadolu’ya tohum ekme yolculuğumuz Tekirdağ’a uzandı, oradan Ege’ye açıldı: Bodrum, Milas ve Muğla’nın bilinmeyen, gizli kalan, bastırılan İslâmî yönlerini keşfetmemize imkân tanıdı.
Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya açıldık: Van, Bitlis, Tatvan, Siirt, Bingöl, Adana, Urfa ve Malatya’ya kadar uzanacağız pazartesiye kadar inşallah…
Bugün Muğla, Milas ve Bodrum izlenimlerimizi bu şehirlerimizin güzide isimleri üzerinden anlatıyor MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşim. Sizleri bu güzel yazıyla baş başa bırakıyorum.
***
Ege’ye vardığımız andan itibaren, bizi karşılayan her yüz, her mekân, her adım; aslında yüzeyde görünenin ötesinde bir hakikati keşfetme arayışımıza açılan kapılar gibiydi. Milas’ta sabahın ilk anından beri yanımızda olan, bizi yönlendiren Oktay Açıcı Bey’in rehberliğinde adım attığımız bu toprakların tarihi dokusuna, ruhuna ve maneviyatına dair bir şeyler fısıldayan izlerin peşine düştük. Bu kadim şehir, yalnızca bir coğrafya değil; her köşesi asırların bilgisini, öyküsünü, insanlık tarihine ve ahlâkî değerlere dair saklanmış hazineyi barındıran bir başka âlemdi. Oktay abinin bize olan sıcak rehberliği, adeta bir yoldaşlığın en saf haliydi ve bu yolculuğun derin izlerini kavramamıza büyük katkıda bulundu.
Cemal Demirtaş Bey’in, en başından beri bizlere samimi ve içtenlikle sunduğu misafirperverlik ise bu yolculuğun duygusal derinliğine bir kapı araladı. Cemal abi, yalnızca bizi ağırlamakla kalmıyor, varlığıyla bu toprakların yüce gönüllü insanlarının izlerini yansıtıyor, derinlerde saklı olan o saf duyguları gün yüzüne çıkarıyordu. Onun öncülüğünde sadece bir misafir değil, bir dost gibi ağırlanıyorduk. Sanki her yüzleşmemizde, her sohbetimizde bize anlattığı hikâyelerle kalbimize işleyen bir bilgi sunuyordu; adeta bir kardeşlik destanı yazılıyordu o anlarda. Bu samimiyet, modern dünyanın kaybolan değerlerini hatırlatır gibiydi; bizden bir parça olan, bizde saklı kalan tüm duyguları yeniden harekete geçiren, insani sıcaklığıyla yüreğimize dokunan bir paylaşımdı.
Muğla il merkezinde temsilci kardeşimiz Bilal Gürçay’ın bu organizasyonun ardındaki görünmez emekleri, fedakârlıkları ve ince düşünceleri, bize yalnızca bir program sunmaktan öte, bu yolculuğun ruhunu kavramamız için özenle ördüğü bir maneviyat örgüsü gibiydi. Bilal kardeş, şehir merkezindeki programların gizli mimarıydı; onun varlığı, her anımızı zenginleştirip, ilmek ilmek işlenmiş manevî bir dokunun üzerinde yürüyormuşuz hissini veriyordu. Onun emekleri, bizleri yalnızca fizikî anlamda değil, aynı zamanda ruhî bir yolculuğa da davet eden bir anlam taşıyordu. Her şey onun hassasiyetleriyle tasarlanmış, her detay düşünülmüştü.
Bu programlar sırasında Muğla Uluslararası Gençlik Merkezine vardığımızda, burada bizi bekleyen Oktay Tavas Bey’in gençlerin gönüllerine, zihinlerine nakşettiği projelere şahitlik etme fırsatı bulduk. Gençlerin kalplerine adeta hikmet tohumu eken bu merkez, bir neslin manevi eğitimi için sabırla işlenen, büyüyen bir tohumun meyveye durması gibiydi. Selçuk Bayraktar’ın himayesinde gelişen bu projeye tanıklık ederken, yalnızca gençlerin değil; geleceğin değerli fikirlerine, bu toprakların genç dimağlarında filizlenen ideallere dokunuyor gibiydik. Oktay Bey’in öncülüğünde yürütülen bu proje, ideallerin sadece düşüncelerde değil, genç yüreklerde yeşermesi gerektiğini, bu coğrafyanın gençlerinin ise her birinin birer cevher olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Programın başından beri, her anında hocamız Yusuf Kaplan’ın yanında olan, yorulmak nedir bilmeyen, her anını adeta bir adanmışlıkla ona ve bu davaya harcayan Şehmus Kızmaz’ın emekleri, gençlik enerjisinin nasıl doğru bir şekilde kanalize edilip daha büyük hedefler uğruna sarf edilmesi gerektiğine dair bir örnekti. Şehmus’un varlığı, bu yolculukta bize gençliğin dinamik gücünü, enerjisini ve adanmışlıkla yoğrulan azmini hatırlatan bir meşaleydi. Yusuf Kaplan Hoca ise, yalnızca bir öncü değil; bu toprakların medeniyet damarlarını yeniden harekete geçiren, gençlerin zihinlerinde yepyeni ufuklar açan, onlara düşünmenin ve sorgulamanın önemini anlatan bir bilge gibiydi. Hoca’nın her cümlesinde, her kelimesinde, geçmişle bugün arasında kurduğu köprülerin titizlikle dokunduğunu, geleceğe uzanan bir ışık gibi yansıdığını görüyorduk.
Bu derinlikli yolculuğun sabah ilk durağı, Milas Arasta’daki Ümit Usta’nın sıcak bir karşılamayla bize sunduğu ciğer lezzetiyle şekillendi. Ancak bu lezzet sadece damaklarımızı değil, aslında ruhlarımızı da doyuruyordu.