34,9194
36,7004
2.974,72
İktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez, makroekonomi görümü ve enflasyonun düşüşüne ilişkin kendi blog sayfasında bir yazı kaleme aldı.
Yazısında harcamalara etki eden Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) denklemini hatırlatan Eğilmez, enflasyonla mücadelede Merkez’in politika faizini ve zorunlu karşılık oranını yükseltme ya da piyasaya değerli kâğıtları satıp karşılığında para çekme gibi alt politikaları takip edebileceğine işaret etti.
Gelir/tüketim dengesi
‘Tüketim gelirin bir fonksiyonudur’ diyen Eğilmez, “Gelir arttıkça tüketim de artar. Ne var ki artış oranı her zaman aynı olmayabilir. Düşük gelir düzeylerinde tüketim harcamaları gelirin neredeyse tamamını kapsar ve tasarrufa para ayrılamaz. Gelir yükseldikçe tüketimin gelir içindeki payında azalma olur” ifadelerini kullandı.
‘Gelir ve faizler arttıkça tasarruf da artar’
“Kişinin geliri arttıkça tasarruf oranı artacağı gibi faiz oranlarındaki artış da tasarruf oranının artmasında etkili olur” diyen Eğilmez, gelir ve faizler arttıkça tasarrufun da arttığını belirterek, “Tasarruflar genellikle gelir arttıkça tüketimden daha hızlı artar” dedi.
Enflasyonun denetim altına alınması
“Merkez bankasının para politikasının en etkin aracı olan faiz politikasını kullanarak enflasyona müdahale kararı aldığını ve bu çerçevede politika faizini artırdığını” düşünelim diyen Eğilmez, yazısını şöyle sürdürdü:
“Bu durumda merkez bankası, bankalara ödünç vereceği paranın faizini artırmış olacağı için bankaların kaynak maliyetleri de yükselir. Hatta bu şekilde faiz artışı mevduat sahiplerinin de tasarruflarını bankada tutmaya devam etmek için daha yüksek faiz talep etmeleriyle, bu da bankaların mevduat faizlerini artırmalarıyla sonuçlanır. Kaynak maliyetleri bu şekilde artan bankalar zarar etmemek ya da en azından kârlılıklarını koruyabilmek için kredi faizlerini artırmak zorunda kalırlar. Mevduat faizlerinin artması tüketim harcamalarının kısılmasına ve tasarrufların artmasına yol açarken kredi faizlerinin artması daha az kredi kullanılmasına ve tüketim ve yatırım harcamalarının azalmasına neden olur. Böylece tüketim ve yatırım harcamalarında talepte ortaya çıkan düşüş talep yönlü fiyat artışlarının yavaşlamasını ve enflasyonun denetim altına alınmasını sağlar.
Zorunlu karşılıkların oranının artırılması
Bankalar, kabul ettikleri mevduat için, merkez bankası tarafından belirlenmiş bir oranda zorunlu karşılık ayırarak bunu merkez bankasına yatırmak zorunluluğundadır. Merkez bankasının karşılıklar politikası aracılığıyla enflasyona müdahale etmesi demek bu zorunlu karşılıkların oranını artırması demektir. Bu durumda bankaların kaynak maliyetleri yükselmiş olur. Zorunlu karşılık oranları artırıldığında bankalar mevduatın daha az bir bölümünü daha yüksek faizle kredi olarak kullandırabilecekler demektir. Bunun sonucu olarak gerek tüketim gerekse yatırım harcamaları ve dolayısıyla talep düşer ve talep etkili enflasyon düşüşe geçer.
Likidite yönetimi
Enflasyonla mücadelede likiditenin yönetimi de önemlidir. Piyasada likiditenin azalması demek harcamaların da az yapılması demektir. Merkez bankaları bu amaçla açık piyasa işlemlerine (APİ) başvururlar. Merkez bankası piyasadaki fazla likiditeyi çekmek için elindeki senetleri ve tahvilleri piyasaya satar ve piyasadan para çeker. Bu yolla da piyasadaki satın alma imkânlarını azaltacağı için enflasyonu denetim altına alır. Günümüzde açık piyasa işlemleri enflasyonla mücadele politikası olarak kullanılmaktan çok bir likidite düzenleme aracı olarak kullanılmaktadır.
Merkez bankaları ayrıca reeskont kredisi adı altında özel kesim şirketlerine kullandırılmak üzere bankalara kredi açarlar. Özel kesim şirketleri ellerindeki senetleri bankalara iskontolu olarak verirler bankalar da bunları merkez bankasına ikinci kere iskonto ettirerek (reeskont) verir ve karşılığında aldığı parayı da özel kesim şirketine kredi olarak kullandırır. Bu işlem vade sonunda ters şekilde işler, şirket senedini geri alır banka ve merkez bankası da faiz kazanmış olur. Merkez bankası reeskont kredisinin miktarını ve faizini değiştirerek enflasyona dolaylı yönden müdahale edebilir.”
Talep ve maliyet enflasyonu dengesi
Bu politikalara başvurulurken talep ve maliyet enflasyonu dengesininin iyi kurulması gerektiğini belirten Eğilmez, “Merkez bankası enflasyonla müdahale için politika faizini artırırken kamu kesimi vergileri düşürüyor ya da harcamalarını artırıyorsa merkez bankasının çabası boşa gider” dedi.
Eğilmez, para ve maliye politikasında kararlılığın enflasyonu düşüreceğine işaret ederken, iç tasarruf dengesi, hukuk ve sosyal alt yapının da iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.