h Dolar 34,3054 % 0.31
h Euro 37,5445 % 0.31
h Altın (Gr) 2.925,56 %1,27
a İmsak Vakti 05:39
İstanbul 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 34,3054h

    34,2375

  • EURO 37,5445h

    37,4474

  • Gram Altın 1,27h

    2.925,56

a

Kes yapıştır kulaktan dolma bilgi ve ilmin bahçesi…

I- Erenköy İstasyon Caddesi’nde 70-80 yaşlarında bir kadın minik bir kasanın üzerine yerleştirdiği iki farklı ot demetine müşteri bekliyor. 35-40 yaşlarında iki kadın geliyor. Dereotu alacaklar. Satıcı kadın onun dereotu olmadığını söylüyor. Kadınlar inanmıyor: “Ama nasıl olur işte yaprakları tıpkı dereotu gibi.” Satıcı kadın sap kısmından bir miktar koparıp “koklayın” diyor. “A dereotu gibi kokmuyor.” Satıcı kadın “Bunun adı arapsaçı. Yabani rezene diye de bilinir” diye izah ediyor kadınlara. Rezene

Kes yapıştır kulaktan dolma bilgi ve ilmin bahçesi…
0

BEĞENDİM

I-

Erenköy İstasyon Caddesi’nde 70-80 yaşlarında bir kadın minik bir kasanın üzerine yerleştirdiği iki farklı ot demetine müşteri bekliyor.

35-40 yaşlarında iki kadın geliyor. Dereotu alacaklar. Satıcı kadın onun dereotu olmadığını söylüyor. Kadınlar inanmıyor:

“Ama nasıl olur işte yaprakları tıpkı dereotu gibi.”

Satıcı kadın sap kısmından bir miktar koparıp “koklayın” diyor.

“A dereotu gibi kokmuyor.”

Satıcı kadın “Bunun adı arapsaçı. Yabani rezene diye de bilinir” diye izah ediyor kadınlara.

Rezene adını duyunca bütün ilgilerini yitiriyorlar. Bu defa dikkatlerini benim elimdeki karahindiba demetinde yoğunlaştırıyorlar.

“Neye faydası varmış” diye soruyorlar acele acele.

“Her yeşillik kadar faydası vardır. Önemli olan lifli gıdaları mevsiminde tüketmek.”

Satıcı kadın karahindiba demetini sadece karahindiba olarak almak isteyişimi pek anlamlı bulmuyor. Tam da iki potansiyel müşterisinin beklediği şekilde bilgileri arka arkaya sıralıyor. Karaciğerden başlayıp kilo verdirme özelliğine kadar devam ediyor.

Kilo verdirme özelliğine inanıp kim bilir kaç kişi aşırı yüklenme ile midesini imha etti.

İnsanlar kilo vermek istiyor. Yiyerek kilo vermek. Canının istediği her şeyi bol bol yiyecek bir de üstüne bir şey içecek ya da bir şey yiyecek ki canının istediklerinden kazandığı kalori vücudunda yağ olmasın.

Günlük hayatta her şey kilo verdirme üzerinden pazarlanıyor. Sosyal medyada en çok tıklanan yemek ve içecek vidyoları bir haftada 15 kilo verdiren tariflerde yoğunlaşıyor. Gözünün gördüğünü akıl süzgecinden bir türlü geçiremiyor sosyal medya kullanıcıları.

Sosyal medya ortamında; kulaktan dolma bilgiler, kes yapıştır, iki doğru bilginin alakasız bir şekilde bir araya getirilişi ile 21. yüzyılın “çok bilen cahilleri” bakteri misali çoğalıyor.

II-

Felsefe tarihi boyunca bilginin kaynağı filozofları en çok ilgilendiren konu olmuştur.

Mevlana, Mesnevi’sinde bilginin ve sanatın kaynağını peygamberler vasıtasıyla halka ulaştırılan ‘vahiy’ olarak kabul eder.

Mesnevi’de Hz. Süleyman’ın sadece hayvanların değil bitkilerin dilinden de anladığı şu şekilde aktarılıyor:

“Süleyman her sabah Mescid-i Aksâ’ya gelir, öz temizliği ile Mescid’e girerdi.

Mescit’te yeni bir ot bittiğini gördü mü, ota, adını ve faydanı söyle derdi.

Ne biçim ilaçsın, nesin, adın ne; kime ziyansın kime faydalısın?

Her ot yaptığı işi, adını söyler, ona canım adeta, bunaysa zehirim derdi.

Buna zehirim derdi öbürüne şeker, adım da kader levhinde şu.

Derken hekimler de Süleyman’dan o otu öğrenirler, bilgi sahibi olurlar, kendilerine uyulur bir hale gelirlerdi.

Böyle böyle kitaplar yazdılar; bedenleri hastalıklardan arıttılar.

Bu yıldız bilgisi, bu hekimlik, peygamberlerin vahiyleridir; onlar kılavuz olmasalardı akılla duygu, nereden bunlara yol bulacak?

Cüz’î akıl, bir şeyden hüküm çıkaracak akıl değildir ki; ancak fen sahibinden bilgi alır, buna muhtaçtır.

Bu akıl beller, anlar; bu gücü vardır ama bunu da vahiy sahibi belletir ona. ”

(Abdülbaki Gölpınarlı, Mesnevi ve Şerhi 4/196-197)

III-

Bitkilerin şifa oluşu Hz. Süleyman’dan beri biliniyor. Ne ki sosyal medya kültürü her şeyi pazara düşürdüğü için gerçekte ne neye şifadır, neye ziyandır bilemiyoruz. Hâlbuki kadim tıp geleneğinde bu bilgi mevcut. Mesela Şemseddin Sivasi’nin Gülşen Âbâd’ında hangi çiçeğin hangi hastalığa şifa olacağına dair kıymetli bilgiler yer alıyor. Modern tıp bu kadim bilgilerden istifade etmeye henüz başladı.

26 Eylül 2024’te, Fatih Belediyesi Neslişah Sultan Kültür Merkezinde Dr. Gülnihal Şişman çiçeklerin şifa oluşuna dair bir sunum yaptı. Çiçeklerden şifa aramaya dair bu konuşmasında, immünoloji ve bakteriyoloji alanında uzman olan Doktor Edward Bach’ın tedavi yöntemini tanıttı. Dr. Bach’ın, 1930’lu yıllarda İngiltere’de çiğ damlasından esinlenmiş ve çiçekleri güneş ışığı altında saf suda bekleterek özellikle duygu kaynaklı hastalıkların şifasında kullanmış olduğunu, çoğu katılımcı büyük ihtimal ilk defa duydu.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP