34,5473
36,3054
2.917,16
Yıllardan 680 idi, aylardan Muharrem…
1344 yıldır yürekler sızım sızım sızlar.
Güneş, o gün bağrını yaka yaka karardı.
Ay, kendinden utandı.
Turnalar, Kerbela semalarında inim inim inledi.
Şah Hüseyin’in aşkı aylar ve yıllar geçse de sineleri daha çok dağladı.
Ve onun kanıyla sulanan topraklarda gönüller sel oldu.
Çöller mateme boğuldu.
Ve Kerbelâ, Hüseyin aşkıyla dile geldi:
“Lanet Yezid’e…”
Hicri 10 Muharrem 61, Miladi takvime göre de 10 Ekim 680 tarihinde gerçekleşen ve İslâm tarihinin en büyük kırılma noktası olan bu katliam, günümüzde Kerbelâ katliamı adıyla insanlığın yüreğini hala yakmaya devam ediyor.
Kerbela, Anadolu Alevileri’nin toplumsal yaşam inancına yön vermiş ve onun nesilden nesile aktarılıp yaşanmasına öncülük etmiştir. Bu nedenledir ki, Anadolu’da unutulmaz bir direnişin acısını içinde barındırarak her yıl aynı özlem ve saygıyla anılır.
HÜSEYİN DE, YEZİD DE İÇİMİZDE
İnsanlık tarihi boyunca mazlum ile zalim, haklı ile haksız, iyi ile kötü, sömürülen ile sömüren, ezen ile ezilen hep var olmuştur.
Her devirde Hz. Hüseyin de, Yezid de vardır.
Her kişinin içinde de Hz. Hüseyinler, Yezidler vardır.
Hüseyin aşkı, boyun eğmemeyi, teslim olmamayı, biat etmemeyi, zalime zalim demeyi temsil eder. Her türlü iyilik, güzellik, kardeşlik ve doğruluk duyguları Hz. Hüseyin’dir.
İçimizdeki sevgi, saygı, şefkat, cömertlik, yardımseverlik, alçak gönüllülük Hüseyin’dir.
Aşırı hırs ve ihtiraslar, zalim, kötü duygu ve düşünceler Yezid’i temsil eder.
İçimizdeki kin, kibir, garez, haset, öfke, çekememezlik, gurur ve vahşice duygular birer Yezid’dir.
Kerbelâ, Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in akrabaları ve sevenleri ile birlikte siyasi ihtiras uğruna şehit edildiği, inanananlar arasında yüzyıllardır unutulmayıp hüzünle anılan katliamın adıdır.
Kerbela, mazlumların temsilcisi Şah Hüseyin ve Zeynep Ana ile zalimlerin temsilcisi Muaviye ve Yezid arasındaki derin farklılığın adıdır.
MUHARREM AYI MATEM AYIDIR
Alevi canlar, Matem ayında Hz. İmam Hüseyin ve yoldaşlarına sevgisini, saygısını, hürmetini ve itikadını gösterirken, Kerbela’nın verdiği mesajları toplum olarak bilince çıkarmak için muhabbetlerde demlenirler.
Anadolu insanı ne zaman Şah Hüseyin adını ansa içindeki çeşmeler sel olur çağlar.
Ağıtlara tutunarak yol bulmaya çalışır.
Ne zaman orucunu açsa kendinden utanır.
İlk lokmayı Şehitler Serdarı Şah Hüseyin’in ve yoldaşlarının canına değsin diyerek yer, lakin yine utanır.
Hüseyin, yiğitliğin sembolü; cömertliğin, baş eğmezliğin timsalidir.
Anadolu insanı ne zaman yere düşse, toprak Hüseyin’i ona hatırlatır.
Her ölüm acıdır. Lakin çoluk çocuk dahil 72 sahabeye 15 bin kişilik orduyla saldırmak, çöl sıcağında açlık, susuzluk ve çaresizlik içinde kıvranırken onları katletmek bir vahşettir.
Bu alçakça vahşetin izahı için kelimeler kifayetsizdir.
Bakın, Hakk Aşığı Kağızmanlı Cemal Hoca’nın duygularının dili ne diyor:
“Medine dağlarında, süsenle sümbül ağlar
Taksirat nedir, atmaz, esmez oldu yel ağlar
Dağlar ingil ingilder, sular sarhoş sel ağlar
Cümle kuşlar figanda, bak dertli bülbül ağlar
Viranede baykuşlar Hû çeker, yıl yıl ağlar
Kerbelâ’ya kulak ver, sahra ağlar, çöl ağlar
Biten otlar baş eğmiş, çiçek, çimen, gül ağlar
Lâlet ola Yezid’e, şâh u gedâ kul ağlar
Ey Murtaza, gel yetiş, binekte Düldül ağlar
Hasan’ın ağu içmiş, gözyaşları göl ağlar
Kerbelâ imdat ister, gözler seni, yol ağlar
Hüseyin attan düştü sahrâ-i Kerbelâ’ya
Cibrîl, kurban, haber ver, Sultan-ı Enbiyaya”
Sünni Müslümanlar da Peygamberimizin torununa ve hanedan soyuna yapılan zulümlerden, çektikleri çilelerden dolayı hüzün duyarlar.
KERBELA İNSANLIK DAVASIDIR
Batıni, tasavvufi Alevi toplumu ise 12 imamlara hürmeten 1 Muharrem’den 12 Muharrem’e kadar yas içindedir. Bu ayda su içmezler, et yenmezler, lüks sofralardan uzak durular. Zevk ve sefadan kaçınırlar, hiçbir canlıya bıçak sürmezler, hediyeleşmezler, düğün ve eğlence yapmazlar.
Kerbela, insanlık tarihinde yerini almış ibretlik bir direniş destanıdır!
Kerbela, yaşanmış acı bir olayın ötesinde, egemenliği elinde bulunduran siyasal gücün dinden, imandan, ahlaktan, insanlıktan uzaklaştığında nasıl zalimleştiğinin somut kanıtıdır.
Anadolu Alevileri, Hakk-Muhammed-Ali inancının yol önderi Pirlerinden aldığı batıni bilinçle, her türlü zulme karşı çıkıp, zalime teslim olmamayı düstur edinmiştir. Tıpkı Pir Sultanlar gibi haksızlık önünde eğilmemiştir. Bundandır ki bugünkü vahabi-selefi siyasal iktidar dahil, cumhuriyet tarihindeki egemen güçler tarafından hep örselenip, itilip, yok sayılmışlardır.
Aşk-ı muhabbetlerimle…