34,5409
35,9771
3.005,53
İnsanlık tarihinin en vahşi, en ölçüsüz, en sınır tanımaz zulmü hız kesmeden, önü alınamadan birinci yılını doldurdu. Terör devleti siyonist israil, kanlı yüzünü şımarıkça göstermeye devam ediyor. Batılı yönetimlerin pek çoğu bu zulmün arkasında duruyor ve israil’e toz kondurmuyor. Ancak şükür ki, halklar devletlerinin yediği herzenin farkında, onlar sokaklarda bir yıldır bu zalimliği telin ediyor, zulme karşı isyan ediyor. Batılı yönetimlerin yıllardır bizlere ve kendi halklarına söylediği süslü yalanlar deşifre oldu. Evrensel değerler diye, demokrasi diye, özgürlük diye, hukukun üstünlüğü diye ballandırarak anlattıkları, uğruna ülkeler işgal edip kan döktükleri söylemlerinin koca bir yalandan ibaret olduğu aşikâr oldu. Bunu biz zaten biliyorduk, şimdi bütün dünyalılar biliyor. Batılı yönetimlerin maskesi düştü, büyük bir kısmının israil lobisinin elinde oyuncak olduğu anlaşıldı.
Filistin topraklarını zulümle karartan, toza dumana boğan, masum kanlarıyla boyayan bu benzeri olmayan zulüm, yeryüzünde yaşayan insanların kalplerini ve zihinlerini aydınlattı. Bugün, savaşın harareti içinde tam olarak görülemeyen gerçek şu; yeryüzünde yaşayanlar gerçeklerle yüzleşiyor, kendilerine söylenen yalanlardan zihinlerini ve kalplerini yavaş yavaş arındırıyorlar. Maşeri vicdan belki de daha önce hiç olmadığı kadar yaygın biçimde harekete geçiyor.
Gazze’nin imanlı, sebatkâr ve yiğit insanları hayatlarını feda ederek bütün dünyaya kötülüğün adresini gösterdi, gösteriyor. Büyük zihinsel işgali açık ediyor. Küreselleşmiş organize kötülüğü en sırıtkan ve cüretkâr haliyle gözler önüne seriyor.
Gazze’de yediden yetmişe her can bir yıldır yakıcı siyonist ateşi altında… Şimdi zulüm cephesini Lübnan’a doğru yayıyor, orada da aynı cinayetleri gözünü kırpmadan işliyor. Yetmiyor, planlı devlet cinayetleri gerçekleştiriyor, siyasi liderlere suikastlar düzenliyor. Bunları yaptığını da inkâr etmiyor, aksine bu cinayetleri örnek göstererek başkalarına da gözdağı veriyor. Ona dur diyen de olmuyor, aksine Batılı yönetimlerce sırtı sıvazlanıyor, biten cephanesinin yerine yenisi konuyor.
Her şey apaçık ve ibretlik biçimde yaşanıyor.
Geçen bir yıl kötülerin derin kötülüğünü gün yüzüne çıkardı ama bir şey daha yaptı: İslam ümmetinin dağınıklığını, parça parça oluşunu, birlikten uzak ve ne yazık ki hükümsüz olduğunu da gösterdi. Bu kadar da değil; tek başlarına devlet gibi görünen pek çok yapının aslında emperyalist Batılı güçlerin işgali altında olduğu, sindirildiği, sömürgeleştiği, uydulaştırılarak birer ileri karakol haline getirildiği görünür hale geldi. Tıpkı pek çok Avrupalı devlet yönetimlerinin olduğu gibi bu yönetimlerin de iradesinden mahrum bırakıldığı anlaşıldı.
Bizler bu bir yılı kahrolarak geçirdik, zulmün canavarlıklarını duyurmaya, mazlumun sesi olmaya çalıştık. Bu pek fazla bir şeyi değiştirmedi. Aslında günün belirli dakikalarını bu işe ayırmak dışında hayatımızda pek bir şeyi de değiştirmedik. Sosyal medyanın önümüze koyduğu basit, boş, maksatlı hazırlanmış kurusıkı gündem maddeleriyle birbirimizi yedik, itiştik kakıştık. Günlük meşgalelerimizin peşinde koşuşturmaya devam ettik. Alışverişlere çıktık, tatillere gittik, dizilerimizi izledik, paylaşımlarda bulunduk. Çoğu zaman Gazze’nin, Filistin’in arada kaynamasına göz yumduk. Sıkıldık bu konudan bir yönüyle ama bunu itiraf da edemedik. Pek azımızın uykusu kaçtı, sadece dili dönenler Gazze için gözyaşlarıyla dua etti. Cinayet gözler önünde işlendiği halde kurbanı suçlayanlar, katilin suçunu örtbas edenler de oldu. İçlerindeki nefret ve öfke yüzünden hakkaniyetini yitirenler, insaftan, izandan, insanca bir hassasiyetten uzaklaşanlar da çıktı bu topraklardan. Sayıları hiç de az değildi. Bu da ayrı bir kahır vesilesi oldu bizim için…
İnşallah bu bir yıl, sonraki yıllar için yeni bir insanlık şuuru, yeni bir idrak filizlendirir. Gaflette olanları bir şekilde uyandırır. Dünya halkları bu kökleşmiş kötülük organizasyonunu alaşağı edecek bir kararlılıkla hal çareleri arar, irade koyar ve yeni bir çağ başlar. İslam ümmeti uyanır, yönetimlerini adam eder ve büyük bir diriliş yaşayarak birleşir. İnşallah bugün acıyla, utançla, kahırla kavrulan canlar, acziyetin ihmalin büyüttüğü bir netice olduğu gerçeğinin idrakine vararak boşa vakit geçirmeyi bırakır ve güçlü olmak için gereken iştiyakı, şuuru, azmi ortaya koyar. Kendimize güvenecek durumda değiliz belki ama Allahtan ümit kesilmez.