34,5012
36,1024
2.981,23
5 Kasım seçimini zaferle kazanan ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’un Ortadoğu politikası başta İsrail ve Amerika ve Avrupa olmak üzere ciddi anlamda merak ediliyor. Zira seçim öncesi Biden Gazze ve Lübnan’da 55 bini aşkın çoğunluğu kadın ve çocuk olan masum sivillere NETANYAHU ile birlikte soykırım uygulayarak havadan en modern uçaklarla binlerce ton bomba atmıştı, ağır yaralı sayısı ise100 bini geçmişti. İlahi adalet muhakkak tecelli edecek ancak Dünya halkları bu katiller güruhunun soykırım suçundan yargılanmasının önünü açacak bir büyük lideri bekliyor! ABD’nin eli kanlı Başkanı Biden Amerikalılara yaptığı konuşmada mağlubiyetin ekonomik nedenlerden geldiği yalanını açıklayıp mağlubiyetin en önemli faktörünün kendisinin Netanyahu ile birlikte insan kasabı ve katiller güruhunun ele başları ve soykırım suçlarının birinci derece sanıkları olmalarından kaynaklandığını asla örtbas edemez!
Trump’ın Suudi Arabistan ile anlaşma yapmak istediğini vurgulayan Haaretz yazarı, Suudilerin anlaşma için koşulunun Filistin devleti olduğunu belirtti. Bunun sonucu ise iki devletli çözüme karşı çıkan Netanyahu hükümetinin devrilmesi olarak gösterildi. Trump’ın Netanyahu’yu hor gördüğünü belirten Haaretz yazarı, yeni başkanın, Netanyahu’nun Joe Biden ile bağlantılarından rahatsız olduğunu yazdı. Küresel çetenin başını çeken Biden ve Kamala ’Trump’u hapse attırmak için ciddi faaliyetler ve kumpaslar kurmuşlardı. Trump’un bu seçimi sağ salim kazanması şüphesiz kendisinin de itiraf ettiği gibi Tanrı’nın bir lütfu sanki. Seçim öncesi 3 suikasta uğrayan Trump için bu sefer kiralık katil tutulduğuna yönelik güçlü iddialar var. Trump’ın bu suikastların arka planını herkesten iyi bildiği kanaatindeyim. O nedenle CIA içinde bu tetikçilerin uzantılarını iyi tespit edip bunları göreve başlayana kadar kendinden uzak tutacak stratejiler izlemesi zorunda sanırım. Öncelikle de Küresel Çete elebaşlarından uzak durulması şart!
Trump daha önce defalarca dile getirdiği Suriye’den çekilme kararını bir kez daha yineledi. Trump bu kararı da üstelik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmesi sırasında açıkladı. Karar Washington’ı karıştırırken Pentagon isimsiz üst düzey yetkililerle, Kongre de Trump’ın üzerinde önemli etkisi bulunan senatör ve temsilcilerle başkana baskı yapmaya çalıştı. Savunma Bakanı Jim Mattis Suriye’den çekilme kararı üzerine istifa etti. Buna karşın Pentagondan üst düzey subaylar da ABD medyası üzerinden Trump’ın kararının aleyhine kamuoyu oluşturmak için çabaladı. Çekilme sürecinin altmış ila yüz günde tamamlanacağı basına sızmıştı. Trump da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı ikinci bir görüşmede çekilme sürecinin “yavaş ve koordineli” olması konusunda mutabık kalmıştı.
Ancak bu süreye bu sefer şartlar eklenmeye başladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Suriye’den ayrılırken ülkedeki müttefiklerinin yani YPG’nin korunması teminatından bahsetmeye başladı. Trump, DEAŞ’ın yenildiğini ve kalıntılarının da Türkiye ve Rusya tarafından temizleneceğini ilan etmesine rağmen ABD’li yetkililer DEAŞ’ın tamamen bitirilmesini ön koşul olarak ortaya attı. Diğer bir ifadeyle Trump yönetimi Pentagon’un da içinde bulunduğu ABD müesses nizamının baskısı altında çekilme konusunda tutarsız bir yol izlemeye başladı. Öyle ki Trump çekilmeye ilişkin ilk paylaşımlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEAŞ’ın kalıntılarını bitireceğini ifade ederken en son gelinen noktada ise YPG’ye yönelik bir harekat icra etmesi durumunda Türkiye’yi ekonomik olarak mahvetmekle tehdit etti.