h Dolar 34,3372 % 0.28
h Euro 37,1379 % 0.28
h Altın (Gr) 2.979,58 %0,13
a İmsak Vakti 06:08
İstanbul 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 34,3372h

    34,2973

  • EURO 37,1379h

    37,0610

  • Gram Altın 0,13h

    2.979,58

a
  • ONHaber.Net
  • Teknoloji
  • İnsanlar neden hatalı olduklarında bile haklı olduklarını düşünür?

İnsanlar neden hatalı olduklarında bile haklı olduklarını düşünür?

İnsanlar neden hatalı olduklarında bile haklı olduklarını düşünür?
0

BEĞENDİM

Bir arkadaşınız veya meslektaşınızla aynı fikirde olmadığınızda kendinizi beğenmişçesine haklı olduğunuza inanıyorsanız, araştırmacıların yeni çalışması neden aslında hatalı olabileceğinizi gösteriyor.

Araştırmacılar gerçekte öyle olmasa bile insanların bir karar vermek veya durdukları yeri desteklemek için ihtiyaç duydukları bütün bilgilere sahip olduklarını doğal biçimde varsaydıklarını keşfettiler. Araştırmacılar buna “Bilgi yeterliliği yanılsaması” adını veriyor.

Populer Science Türkçe’ye göre Ohio Eyalet Üniversitesinde çalışan ve üniversitenin Anlatı Projesi’nin bir üyesi olan İngilizce Profesörü ve makale eş yazarı Angus Fletcher, “Genel olarak insanların bir durup, daha bilinçli karar vermelerine yardımcı olabilecek daha fazla bilgi olup olmayabileceğini düşünmediklerini keşfettik” diyor.

“Eğer insanlara uyumlu görünen birkaç parça bilgi verirseniz, çoğu ‘bu kulağa doğru geliyor’ diyecek ve bunu kabul edecektir.”

Çalışma geçtiğimiz ay PLOS ONE bülteninde yayınlandı. Araştırmaya internet üzerinden 1.261 Amerikalı katıldı. Üç gruba ayrılan deneklere, yeterli suyu bulunmayan kurgusal bir okul ile ilgili makale okutuldu. Gruplardan biri, sadece okulun neden yeterli suyu bulunan başka bir okul ile birleşmesi gerektiğiyle alakalı sebepler sunan bir makale okudu. İkinci grubun makalesinde ise sadece ayrı kalmak ve başka çözümler ümit etmek için sebepler sunuluyordu. Üçüncü kontrol grubu ise okulların birleşmesi ve ayrı kalmasına yönelik bütün argümanları okudu.

Fletcher’ın aktardığına göre bulgular, hikayenin sadece yarısını (ya birleşme yanlısı ya da birleşme karşıtı argümanları) okuyan iki grubun iyi bir karar verecek kadar bilgi sahibi olduklarına inandığını gösteriyor. Bu kişilerin çoğu, okudukları makaledeki önerileri takip edeceklerini söylemiş.

“Aslında sadece yarım bilgisi olanlar, birleşme veya ayrı kalma kararlarında hikayenin tamamını bilenlere kendilerine daha fazla güveniyordu” diyor Fletcher. “Bilgilerin tamamına sahip olmasalar bile kararlarının doğru olduğundan epey eminlerdi.”

Ek olarak, bilginin yarısına sahip olan katılımcılar çoğu diğer insanın kendileriyle aynı kararı vereceğini düşündüklerini söyledi. Fletcher, çalışmada iyi bir şey keşfettiklerini de söylüyor. Hikayenin sadece bir tarafını okuyan katılımcılardan bazıları, daha sonra diğer tarafın argümanlarını okumuş. Ayrıca bu katılımcıların pek çoğu, bütün bilgilere ulaştıktan sonra kararlarıyla ilgili fikirlerini değiştirmek istemişler.

194130104 dusunmek

Fletcher, özellikle yerleşik ideolojik meselelerde bunun her zaman işe yaramayabileceğini söylüyor. Böyle durumlarda insanlar yeni bilgiye güvenmeyebilir veya önceden var olan görüşlerine uydurmak için bu bilgileri yeni bir çerçeveye oturtmaya çalışabilirler.

“Fakat kişiler arasındaki en fazla anlaşmazlık ideolojiyle ilgili değildi. Gündelik yaşamın gidişatındaki yanlış anlamalardı sadece” diyor Fletcher.

Fletcher bulguların, insanların bir durum hakkında anladıkları öznel şeylerin nesnel gerçek olduklarına inandıkları naif gerçekçilik adı verilen bir olguya yönelik yapılan araştırmalar bakımından tamamlayıcı bir nitelik sunduğunu açıklıyor. Naif gerçekçiliğe dönük araştırmalarda sıklıkla insanların aynı durumu nasıl farklı anladıklarına odaklanılıyor.

Fakat bilgi yeterliliği yanılsaması, insanların aynı anlayışı paylaşabileceklerini gösteriyor; tabii yeterli bilgiye sahiplerse.

Hikayelerin gücünün insanları nasıl etkilediği üzerinde çalışan Fletcher, bir duruş takınmadan veya bir karar vermeden önce insanların bir durum hakkındaki hikayenin tamamını bildiklerinden emin olmaları gerektiğini söylüyor.

“Bu çalışmada bulduğumuz üzere, insanların konuyla ilgili bütün gerçekleri bilmeseler bile bildiklerini düşündükleri böyle olağan bir durum var” diyor.

“Biriyle aynı fikirde olmadığınız zaman yapmanız gereken ilk şey, ‘Onların bakış açısını görmeme ve onların konumunu daha iyi anlamama yardımcı olacak, gözden kaçırdığım bir şey var mı?’ diye sormak olmalı. Bu bilgi yeterliliği yanılsamasıyla mücadele etmenin yolu budur.”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP