34,5335
35,9418
3.001,95
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Erzurum mitinginde yapılan taşlı saldırıyla ilgili mahkeme, gerekçeli kararında olayın organize olduğunun tespit edilemediğini söyledi.
Duvar’Dan Emrullah Bayrak’ın haberine göre; İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik Erzurum mitinginde gerçekleştirilen taşlı saldırıyla ilgili açılan kamu davasında gerekçeli karar yazıldı. Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesi, tüm sanıkların atılı kasten yaralama suçunu işledikleri kanaatine varıldığını bildirdi. Ancak olayların sanıklar tarafından organize yapıldığına ilişkin yasal koşulların oluşmadığı ifade edildi.
Sanıkların birlikte hareket etmediğini savunan mahkeme kararında, ”TCK’nin 37. maddesinin gerekçesi ve Yargıtay uygulamaları da dikkate alındığında, mağdurların yaralanmalarından tüm sanıkların sorumlu tutulabilmesi ve sanıkların yaralı mağdur sayısınca cezalandırılabilmeleri için, yani sanıkların her birinin müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmeleri için; olayda yasal koşulların oluşmadığı, sanıkların yaralama eylemlerinin icrasındaki rolleri ve katkıları itibariyle sanıkların birlikte suç işleme kararının tespit edilemediği, sanıkların yaralama fiilleri üzerinde ortak hâkimiyet kurmadıkları ve dolayısıyla iştirak iradelerinin bulunmadığı sonucuna varılmış ve olayda iştirak hükümleri uygulanmamıştır. Yani sanıkların olayda tespit edilebilen ve sabit olan sadece bir kişiye yönelik kasten yaralama suçundan sorumlu tutulmaları gerekmiş ve bu doğrultuda cezalandırmaya gidilmiştir” denildi.
”Hangi mağduru kimin yaraladığı belirlenemedi”
Hedef gözeterek cisim atıldığına dair kesin bir tespit yada delil elde edilemediğini belirten mahkeme, kararın gerekçesinde şunları ifade etti: ”Hangi mağdurun kim tarafından yaralandığının dosya kapsamı itibariyle tespit edilemediği, mağdurların çok az bir kısmının ise protestocu grup tarafından yapılan fiili saldırı sonucu ve kolluk görevlilerince sıkılan gaz sonucu yaralandıkları ancak fiili saldırıyı gerçekleştiren kişilerin tespit edilemediği; yine olayda sanıklar, iki grup içinde bulunmasına rağmen olay yerinden rastgele geçen yaralı mağdurların hangi grup içindeki sanıklar tarafından yaralandığı da tespit edilememiştir. Sanık savunmaları ve diğer mağdur beyanlarına göre bir kaç sanık kendi aralarında tanışık iseler de sanıkların çoğunluğu birbirini tanımamaktadır. Ayrıca ortaya çıkan şüphenin de sanıklar lehine yorumlanması gerekmektedir. Katılanlar vekilleri tarafından dosyaya sunulan deliller, kamera görüntüleri, bilirkişi raporu, sosyal medya yayınları da bu konudaki şüpheyi giderecek nitelikte değildir.
Sanıkların HTS kayıtları getirtilse bile ortadaki şüphe giderilemeyecektir. Çünkü yukarıda da açıklandığı üzere protestocu grup içinde şiddet eylemlerine katılmayan çok sayıda kişinin de bulunduğu kamera görüntülerinden anlaşılabilmektedir. Dolayısıyla şiddet eylemlerine katılmayan bu kişilerin eylemlerinin suç oluşturmadığı ve eylemlerinin yasal protesto hakkının kullanılması mahiyetinde olduğu kabul edilmelidir. Aksi takdirde şiddet eylemine katılmamasına rağmen protesto amaçlı olay yerinde bulunan, slogan atan, afiş taşıyan, afiş asan vb. şekilde fikirlerini toplu yada bireysel olarak ifade eden herkesin cezalandırılması gerekecektir ki, bu da yürürlükte olan ceza hukuku yönünden mümkün değildir.”
”Kasten öldürme değil, yaralamaya teşebbüs”
Mağdurlar hakkında düzenlenen doktor raporlarının içeriği de gerekçeli kararda yer aldı. Buna göre şu ifadelere yer verildi: “Bu raporlarda tarif edilen yaraların özelliği, kamera görüntülerine göre mağdurları yaralayan cisimlerin özelliği dikkate alınarak sanıklar tarafından atılan cisimler TCK’nin 6. maddesi kapsamında silahtan sayılan eşya kabul edilmiş ve sanıklar hakkında TCK’nin 86/3-e maddesi uygulanmıştır.
Sanıkların eylemlerinin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi talep edilmişse de, Yargıtay kararlarında, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmaktadır. Sayılan bu kriterler olayımıza uygulandığında sanıkların eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs değil yaralamaya teşebbüs suçunu oluşturduğu tartışmaya gerek olmaksızın açık ve tespit edilebilir olduğundan görevsizlik kararı verilmemiştir.”