34,5340
36,0109
3.009,36
Türk Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Savunma sanayi işçisini bu kadar önemli ve kritik yapan nedir?
Her kesimin kendisine göre ürettiği bir değer var. Ancak biz çok özel bir sektörde çalışıyoruz. Öncelikle savunma sanayi işçisinin katma değeri çok yüksek.
‘100 MİLYONLARCA DOLAR ÜLKEMİZDE KALIYOR’
– “Katma değeri yüksek” derken, biraz daha açar mısınız?
Yalnızca bir örnek bile bunu anlatmaya yeterli; Bir milli mühimmatın jet uçaklarımıza entegrasyonu için uçak üreticisi yabancı firmalar 20 milyon dolara yakın ücret talep ediyor ve çok uzun takvimler belirliyor. Ancak üyelerimiz sahip oldukları bilgi birikimi ve yazılım değişikliği kabiliyeti ile bu entegrasyonları neredeyse yalnızca aldıkları maaşlar karşılığında tamamlıyor ve her yıl 100 milyonlarca doların yurt dışına çıkmasını önlemiş oluyorlar.
– Peki savunma sanayinde tecrübenin önemi…
Birçok sektör, piyasadan tecrübeye dayalı insan bulabilir ama burada tecrübe edinebilmek için sadece milli savunmada çalışmak zorundasınız ve en az 8-10 yıl gerekiyor.
– Tecrübe daha çok usta çırak ilişkisiyle mi kazanılıyor?
Evet. Mesela piyasaya çıktığınızda bir araba motoru tamircisini gidip sanayiden bulabilirsiniz ama bizim işçimiz piyasadan bulunabilir bir işçi değil.
– Neden?
Biz Eskişehir Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü’nde Hava Kuvvetleri’nin envanterinde bulunan bütün savaş uçaklarının bakım, onarım, modernizasyon işlerini yapıyoruz. Örneğin ASELSAN, ROKETSAN milli mühimmat üretiyor ve bunlar uçakta kullanılıyor. Bunun entegrasyonu ve o uçağa uygun olup olmadığının kararını bizim burada çalışan işçi arkadaşlarımız ve çalışanlarımız veriyor. Bunun yazılımı, güncellemesi ve entegrasyonunun yapıldığı tek yeriz.
– İHA ve SİHA’larda sizin etkiniz nedir?
Envanterdeki İHA ve SİHA’ların motor teknik yönetim sorumluluğu bizde. Jet motorlu İHA ve SİHA’lar Kızılelma, ANKA-3 envantere girerse onun gövde ve motor teknik sorumluluğu yine bizde, yani MSB’ye bağlı Eskişehir 1. Hava Bakım Fabrika Müdürlüğü ve bu iş yerlerinde çalışan işçilerde olacak. Sonuçta Hava Kuvvetlerinin tüm teknik sorumluluk hizmetleri hava bakım fabrikalarından karşılanıyor. Envantere giren her hava aracının bakım, onarım, kontrol, yenileme, modernizasyon, silah entegrasyonu, test hizmetleri ve uçuş ömürlerini belirleme -uzatma süreçleri hava bakım fabrikalarında yapılıyor.
– Tecrübe için neden 8-10 yıllık bir süre gerekiyor?
Örneğin İstanbul Teknik Üniversitesi, Makine Mühendisliği’nden birini alabilirsiniz ama hızlı bir şekilde buraya entegre edemezsiniz. Yeni bir uçak alındığında tecrübeli personelin adaptasyonu dahi 6 aydır. Ama sıfırdan bir personeli yetiştirmeniz en az 8 -10 yıl sürer. Uçak mühendisi mezunu bile en az 8 yıl dolmadan kaza kırıma gitmez. Ülkemizin ilk yerli uçağı olarak deneme uçuşlarına başlayan ve milli gururumuz olan KAAN muharip uçağımızın yapımı ve geliştirilmesinde yıllardır bu ülkenin, milli savunma sanayinde biriktirmiş olduğu bilgi ve tecrübeden yararlanıldı. Bu tecrübe olmasaydı KAAN, HÜRJET, HÜRKUŞ’un ilerleme seviyesi, çok daha geride kalacaktı.
– Operasyon bölgelerinde de çalışma durumu oluyor mu?
Tabii oluyor. Sınırda, sınır ötesinde kritik yerlere, görevlendirme ile personelimiz gidiyor. Yani Türkiye’nin cephe açtığı her yerinde biz varız.
– Savunmada özel sektörün durumu nedir?
Hem ulusal, hem de uluslararası anlamda rekabet edebileceğimiz firmalar ortaya çıktı. Bunlar tecrübeli elemanlara inanılamayacak derecede aç. Biz tecrübeli personelimizi kaybetmeye başladık. Kaybetme sebebi maaşlar ve özlük haklarımızdaki gerileme.
– Kamudan geçiş oluyor mu, nasıl bir maaş farkı var?
Tabii ki. Bizim kabul edilebilir rakamlarımız asgari ücretin en az dört buçuk, beş katı olmalı. Özel sektöre giden arkadaşlarımız da o rakamlara gidiyor. Yurt dışına giden de çok oluyor.
– Yurt dışına giden ne kadar alıyor?
En düşüğü üç bin beş yüz Euro. Mühendis ve tecrübeli eleman ise beş bin EURO’ya kadar çıkıyor.
– Şu an maaşlar nasıl?
Şu anda teknisyenler asgari ücretin iki katına, mühendisler de üç katına çalışıyor. Bu şekilde rekabet edemeyiz zaten. Biz diyoruz ki; güçlü bir ordu kurmak istiyorsanız tecrübeli personele, eğitimli insana ihtiyacınız var. Bu olmazsa milli savunmada, bir ayağınızı boşa basar ve ciddi anlamda bir zafiyet yaşanır. Biz geçinemeyen bir grup haline geldik. Arkadaşlarımız ek iş olarak kargoculuk, boya badana, mobilyacılık, hamallık, taksi şoförlüğü, pazarcılık yapıyor. Ben geçen hafta bir düğün salonuna gittim, aynı salonda üç arkadaşım garsonluk yapıyordu. Çünkü geçinemiyorlar.
‘HATA PAYI SIFIR’
– Bu kadar kritik bir iş yaparken başka bir işte daha çalışmanın zararı olur mu?
Olmaması imkansız. Biz, milyon dolarlık uçaklarla çalışıyoruz. Birçok sektörde, hata payı, yüzde bir, bu iyi ve kabul edilebilir. Ama bizde yüzde bir dahi yok. Olası bir hata bu ülkenin milli zarara uğraması demek. O nedenle, çok ciddi aşamalardan geçen bir kontrol sürecimiz var. Şu an 100 yıllık bir tecrübeden söz ediyoruz. Bu ülkenin, milli menfaatleri için biz, bu 100 yıllık tecrübenin bir 100 yıl daha yaşaması gerektiğine inanıyoruz. Bizim derdimiz bu personeli kaybetmemek. Şu an biz bu personeli kaybetme noktasındayız.
‘20 AYDA 5 BİN KİŞİ GİTTİ’
– Gidenlerin sayısı var mı?
Türkiye genelinde Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bünyesinde çalışan işçilerden 2023 Ocak ayı ile 2024 Ağustos ayı arasında yani 20 ay gibi kısa bir sürede 4 bin 600 üyemiz emekli oldu, 400 üyemiz ise, çalıştığı iş yerinden istifa etti. Toplamda 5 bin arkadaşımız iş yerlerimizde çalışırken aldıkları ücretlerden memnun olmayarak, askeri fabrika ve tersanelerden ayrıldı. Durum bu kadar kritik. 2025’e birkaç ay kaldı. Yılların birikimi, zamanı, enerjisi bir anda yok olup gidecek. Biz bunun için feryat ediyoruz, “Önlem alın” diyoruz.
– 2025’in önemi nedir?
Eğer süreç böyle devam ederse, 2025 Ocak ayına kadar 2 bin 300 arkadaşımızın daha emekli olmasını ve 200’e yakın arkadaşımızın da istifa edeceği öngörülüyor. 2023 Ocak ile 2025 Ocak ayına kadar aradan geçen iki yıllık süreçte toplamda 7 bin 500 işçi, MSB’ye bağlı askeri fabrika ve tersanelerden ayrılmış olacak. Bu, toplam sayının yüzde 35’i demek.
‘BU ÇARK KIRILMAMALI’
– Bu ayrılışlar nedeniyle ihtiyaç arttı mı?
Burada adama ihtiyacımız var. Bırakın bu insanları göndermeyi tam tersine, usta çırak ilişkisiyle, daha da insan yetiştirmemiz gerek. Bu çark kırılmadan devam etmeli.
– Kayıp nasıl önlenecek?
Böylesine kritik görevlerde çalışan, yaşlanan uçaklarımıza gerekli müdahaleleri yapma yeteneğine sahip mühendislerimizin ve onların en büyük yardımcıları teknisyen işçi kardeşlerimizin görevlerini geçinemedikleri için bırakmak zorunda kalmaları son derece üzücü. Bu kaçınılmaz beka sorunudur. “Güçlü ordu, güçlü Türkiye” sözünün gerçekleşmesi için savaş uçaklarımızın uçması ve düşmana korku salması gerekir. Bu şartın yerine gelmesi için tecrübeli, yetişmiş ve alanında uzman personelin değeri bilinmeli. Bir an önce savunma sanayi işçilerine hak ettikleri zam verilmeli. Bu zarurettir.
– Bu sorunları yetkililerle paylaşabildiniz mi?
Çok fazla yetkili insanla görüştük.
– Bakan düzeyinde, görüşme fırsatınız oldu mu?
Genel Merkezimiz Savunma Bakanı ile görüştü. Ben, mevcut Çalışma Bakanıyla görüştüm. Bir dosya sunduk ve içinde bulunduğumuz kritik durumu aktardık. Eskişehir valisi başta olmak üzere, iktidar, muhalefet, bütün milletvekilleriyle görüştük. Burada, askeri kanatla ayrı ayrı görüşmelerimiz oldu.
– Savunma sanayinde özelleştirme olmalı mı?
Dünyanın birçok yerinde, ABD’de dahi savunma sanayi büyük oranda millidir ve özel sektöre açılmaz. Çünkü devletin elinde olması, devletin, organize etmesi istenir. Biz de bunu savunuyoruz. Milli savunmanın ana gövdesine devlet güçlü bir şekilde hakim olmalı. Yan sanayi anlamında, üretim yaptıracaksa, özel sektöre imkan verilebilir. Fakat, milli savunmanın ana gövdesini kaybettiğiniz an yanda yapılanların hiçbir anlamı kalmaz.
‘SERMAYE GÜVENLİĞİ RİSKE EDER’
– Neden bu kadar önemli?
Her şeyden önce devlet güvenliği. Sermaye buraya girdiğinde güvenlik de riske edilmiş olur. Bizim iş yerlerimizdeki yazışmalarımızda “hizmete özel” yazılır ve bunların dışarıya çıkarılması, izinsiz basına dağıtılması suçtur. Böylesine hassasiyet gösterilen bir sanayi, özel sektöre teslim edilemez. Ayrıca savunma sanayi, büyük paraların döndüğü bir sektör. Bunun da devlet kontrolünde ve devlet eliyle yapılması gerekiyor. Hem terörle hem düşman kuvvetleriyle mücadelede, güçlü bir ordu kurmak istiyorsak milli savunma vazgeçilmezdir. Tam bağımsızlığın yolu milli bir askeri kuvvete sahip olmaktır.
‘TALEPLERİMİZ SIRADANLAŞTI’
– Motoru dahil kendi uçağımızı ne zaman yapabiliriz?
Kaynaklar en doğru biçimde en doğru yere aktarılırsa yaparız. Çok iyi yetişmiş bir mühendisimizi geçen hafta İngiltere’ye gönderdik. “Bu ülke bana kıymet vermiyor, gidiyorum” dedi ve gitti. Ülkemiz kaybediyor. Bu değerleri sistemde tutabilsek milli uçağımızın motorunu yapma süresi zaten kısalacak. Hepimiz ailemizi geçindirmek zorundayız. Bizi en çok üzen, herkes zam talebinde bulunuyor, bizim talebimiz de sıradanlaşan bir hale geldi, bunun da farkındayız. Biz ailemize para götürmek zorundayız ama bu ülkenin, milli menfaatlerini seçen çok istisnai bir ekibiz. Çok farklı yerlerde olabilirdik. Ama bunu yapmayıp ısrarla milli savunmada kalmayı tercih eden idealist insanlarız. Alım gücümüzden daha önemlisi milli beka. Özlük haklarımız, maaşlarımız belki düzelir fakat iş işten geçtikten sonra geri dönüşü imkansız bir yola girmiş oluruz.
– İş işten geçiyor mu?
Personelimizi, tecrübemizi kaybediyoruz. Yeni geleni yetiştirecek insanımız gidiyor. Usta çırak ilişkisi bozuluyor. Kayıplarımız sürekli artıyor. Kısa süre sonra, bir uçak kaza kırıma uğradığında onu inceleyecek, onunla ilgili rapor düzenleyecek, personel bulamayacak hale geleceğiz.
– Eski dönemlere kıyasla sendikalı olmak pek bir şey değiştirmiyor mu?
Aynen öyle. İşçiler diyor ki “Hükümet belli bir enflasyon oranı belirliyor. Bu enflasyon oranıyla da işçiye istediğini veriyor. Sendikalı ile sendikalı olmayan arasında fark kalmıyor. Çünkü özel sektör de enflasyon oranında zam veriyor. Bizim farkımız ne”. Bu soru çok soruluyor ve sorgulanıyor. İşçinin sendikalı olmaktan kaynaklı bir güvencesi var. Ama bu şu an görünmez oldu.
– Harb-İş’te durum nasıl?
En tipik örneklerinden biri bizim sendikamız. Türk Harb-İş Sendikası, Türk-İş’in kurucu sendikalarından biri, hatta içinde Eskişehir Şubesi de var. 1952’den bugüne kadar savunma sanayinde örgütlenmiş durumda. Üye profili açısından baktığınızda sendikalaşmaya hiç yabancı olmayan, neredeyse sendikalaşmayla doğmuş, büyümüş bir işçi kesimi var. Ama bu kesim bile artık sendikalardan umudunu kesmiş vaziyette.
– Eylem kararlarında işçilerin desteği nasıl oluyor?
Biz Eskişehir’de binlerce üyemizle yürüyüş yaptık. Kartal Kavşağı’na, Ulus Anıtına, Köprübaşına da aynı sayıda insanla defalarca çıktık. Ama insanlar yavaş yavaş sendikalardan çekilmeye başladı. Üyenin gerçekten çok büyük desteği vardı ama son iki yıldır sendikaların istenilen seviyede mücadele vermemesi, bir genel seçim, bir yerel seçim geçmesine rağmen taleplerin karşılanmaması umudu kırdı. Tabi insanlar işten atılma korkusu nedeniyle de geri duruyor.
– Harb-İş genel başkanıyla neden mahkeme sürecine girildi?
“Ülkede sorunlar varken eylem yaptığımız” gerekçesiyle terör örgütlerine alan açtığımızı iddia etti. Ben de “terörist imasında bulunduğu” için kendisinden şikayetçi oldum. Savcılık takipsizlik verdi. Biz de itiraz ettik biz. Süreç devam ediyor.
HASAN ATAK KİMDİR?
1974’te Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de tamamladı. 1996’da Anadolu Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Osmangazi Üniversitesi Makine Mühendisliği fakültesinde tezli yüksek lisans yaptı. Çalışma yaşamı 1996’da özel sektör ile başladı, 1997’de 1.Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı’nda işçi olarak girdi. 2003’te Türk Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreterliğine seçildi, 2007’de şube başkanı oldu. Atak, Eskişehir Şube Başkanlığı görevini sürdürüyor.