35,4118
36,3931
3.080,73
(İZMİR) – İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, uğradığı suikast sonucu katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, ölümünün 18.yılında İzmir’de andı. Emek ve Demokrasi Güçleri adına konuşan İzmir Baro Başkan Yardımcısı Zöhre Dalkıran, Dink cinayetinin siyasi bir cinayet olduğunu ve azmettiricilerinin hala yargılanmadığını hatırlattı. Politik cinayetlere karşı toplumsal mücadele çağrısı yapan Dalkıran, “Toplumsal tepki ve baskı olmaksızın ne siyasi cinayetler önlenebilir ne de işlenen cinayetler aydınlatılabilir. Bunu sağlamak da toplumun demokratik tepkisini birleşerek ve en güçlü ve kararlı şekilde ortaya koymasıyla mümkün olabilir. Hrant’ı düştüğü yerden kaldırın. Kanını silin” dedi.
Uğradığı suikast sonucu 19 Ocak 2007 tarihinde katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, ölümünün 18.yılında İzmir’de anıldı.
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Kıbrıs Şehirleri Caddesi’nde Dink’in anısına basın açıklaması gerçekleştirdi. Siyasi partilerin de destek verdiği açıklamada Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklaması İzmir Baro Başkan Yardımcısı Zöhre Dalkıran yaptı.
Dalkıran, Dink cinayetinin siyasi bir cinayet olduğunu belirtirken cinayetin azmettiricilerinin hala yargılanmadığın belirtti.
“Cinayet emrini verenler adalet huzuruna çıkarılmamıştır”
Dink cinayetinin siyasi yönünün araştırılması gerektiğini kaydeden Dalkıran, şunları söyledi:
“Kardeşlikten başka bir şey istemeyen, yazdıklarıyla, söyledikleriyle her zaman barışı öne çıkaran Hrant Dink, göz göre göre gelen bir cinayetin kurbanı oldu. Birçok siyasi cinayette olduğu gibi Dink suikastında da birtakım güç odakları Dink’i önce hedef tahtasına koydular, yalnızlaştırdılar, düşmanlaştırdılar ve ardından da faşist bir tetikçiye tetiği çektirerek Hrant’ımızı katlettiler. Bu göstere göstere gerçekleştirilen bir siyasi cinayetti. Dink suikastının öfkeli bir gencin gidip bir insanı vurmasından çok öte olduğu, cinayetin siyasi yönünün aradan geçen onca yıla rağmen hiç araştırılmaması, soruşturulmaması; bunu yapmak isteyenlerin de çeşitli şekillerde engellenmesi ile bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Ne cinayet emrini verenler ne onların bağlı olduğu güç odakları ne de aylarca hedef gösterilmiş bir gazeteciyi korumayan devletin sorumluluğu ne tartışılmış ne de adalet huzuruna çıkarılmıştır. Musa Anterlerden Uğur Mumculara, Turan Dursunlardan Hrant Dink’e kadar düzene muhalif insanlarımızın katledilmesi bu coğrafyanın kaderi olmamalıdır. Barış, kardeşlik, eşitlik, demokrasi, özgürlük gibi değerler bir gün herkesin ortak değeri haline gelecektir. 17 yaşındaki birine tetik çektirenlerin cezasızlık üzerine kurulu hükümranlığı bir gün elbet son bulacaktır. ve bu son buluş, sihirli bir değnek vasıtasıyla olmayacaktır.”
“Politik cinayetler, egemen sınıfların çıkarlarına çomak sokulmadan aydınlatılamayacaktır”
Politik cinayetlerin son bulması için örgütlü mücadele çağrısı yapan Dalkıran şu ifadeleri kullandı:
“Bu ülkede politik cinayetler, egemen sınıfların çıkarlarına çomak sokulmadan aydınlatılamayacaktır. Hiçbir siyasi cinayet kamuoyunun vicdanı rahat bir şekilde yargılanmamış, cezalandırılmamıştır. Kameraların gözü önünde katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin dosyasında tüm sanıklara beraat kararı verilmiş, dava bin türlü usulsüzlükler ile alelacele kapatılmıştır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. O yüzden toplumsal tepki ve baskı olmaksızın ne siyasi cinayetler önlenebilir ne de işlenen cinayetler aydınlatılabilir. Bunu sağlamak da toplumun demokratik tepkisini birleşerek ve en güçlü ve kararlı şekilde ortaya koymasıyla mümkün olabilir. Hrant’ı düştüğü yerden kaldırın. Kanını silin. Ne onu, ne de diğer Hrantları bir daha yere düşürmeyin. Bu ülkeyi canilerin, katillerin, faşistlerin at koşturduğu bir yer olmaktan çıkarın. İnsanların sokak ortalarında infaz edildiği, ekmek almaya giden çocukların katledildiği bir ülke yerine Berkin’le Hrant’ın el ele çocuk parkına gidebildiği bir ülke yaratın. Yaratın, çünkü bundan başka hiçbir çaremiz yok. Savaşmaktan, düşmanlıktan, vahşetten para kazanan, beslenen karanlık güçlerden kurtulmadıkça bu ülkenin çocuklarına gün yüzü ne yazık ki yok.”