35,4529
36,4905
3.066,89
Kurulandığımız havlular sık sık kullanılıyor ve bu süreçte çok sayıda mikrop alıyor. Peki, havlularımızı ne sıklıkta yıkamalıyız?
Muhtemelen bugün daha şimdiden bir havluyla kurulandınız. Peki kurulandığınız havlu ne kadar temiz? Bir çoğumuz havlularımızı haftada bir çamaşır makinesine atıyoruz. 100 kişi arasında yapılan bir araştırmaya göreyse, katılımcıların üçte biri ayda bir havlularını yıkıyor. İngiltere’deki araştırmaya katılan kişi ise yılda sadece bir kez havlu yıkadıklarını itiraf etti.
Yumuşak dokulu havlularımız herhangi bir kirlenme izi göstermeyebilir ama milyonlarca mikrobun üreyebileceği bir alan. Araştırmalar, havluların ne kadar hızla genelde insan teninde görülen bakterilerle kaplanabileceğini gösterdi, hatta bağırsaklarımızda bulunan bakterilerle de.
Yıkandıktan sonra bile vücudumuz hala mikroplarla kaplı ve belki de sürpriz olmayan bir şekilde bunların bir kısmı havlumuza geçiyor. Ancak havlularımızda yaşayan mikroplar başka kaynaklardan da gelebiliyor. Örneğin havadan bulaşan mantar ve bakteriler asılı durduğu yerde havlularımıza geçebiliyor. Bazı bakteriler ise havlularımızı yıkadığımız sudan bulaşıyor.
Hatta Japonya’da bazı hanelerde banyo yapılırken kullanılan su, ertesi gün çamaşır yıkamakta kullanılabiliyor. Japonya’daki Tokuşima Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre bu tutum su tasarrufu sağlasa da, banyo suyundaki bakterilerin bir çoğu yıkanırken havlulara ve giysilere geçiyor.
Bu mikroplar zamanla bir biyolojik tabaka oluşturabiliyor ve hatta havlunuzun görünümünü bile değiştirebiliyor. Düzenli yıkamaya karşın, iki ay sonra pamuk havlu liflerinde yaşayan bakteriler, havlunuzun görünümünü soldurabiliyor. Ancak toplam bakteri miktarı ve çeşitleri, evdeki çamaşır yıkama alışkanlıklarına bağlı. Buradaki asıl mesele, havlularınızda yaşayan bakterilerden ne kadar kaygılı olmanız gerektiği.
Havlu yıkama başlığı önemsiz görünebilir, ancak ABD’nin Boston kentindeki Simmons Üniversitesi Evde ve Toplulukta Hijyen ve Sağlık Merkezi’nden biyoloji profesörü Elizabeth Scott, mikropların hane içinde nasıl yayıldığı konusunda verdiği bilgilerle ilgileniyor.
Scott “Doğal olarak havlularımızda kalmıyorlar. Bir havluda bize zarar verebilecek ne varsa, büyük ihtimalle bir insandan kaynaklanmıştır” diyor.
Gerçekten tenimizde birçok virüs ve mantarla birlikte yaşayan 1000 kadar farklı bakteri türü var. Ancak bazıları bizim için iyi. Enfeksiyondan ve daha zararlı bakterilerden korunmamızı sağlıyorlar, günlük yaşamda karşılaştığımız bazı kimyasalların çözünmesini sağlıyorlar ve bağışıklık sistemimizin gelişmesinde önemli bir rol oynuyorlar.
Havlularımızda yaşayan birçok bakteri türünü tenimizde de bulabiliyoruz. Ancak yaşadığımız ortamlarda da sık görülüyor. Bunlara genelde insan bağırsağında bulunan stafilokok ve E.coli de dahil. Aynı zamanda gıda zehirlenmeleri ve ishalin başlıca nedenleri olan Salmonella ve Şigella da var.
Ancak bu bakterilerin bazıları fırsatçı patojenler. Bir kesik gibi daha fazla zarara yol açabilecekleri bir yere gelmeden zararsızlar. Bağışıklığı zayıf insanları enfekte edebilmek için belirli toksinleri üretme kabiliyeti geliştiriyorlar.
Havluları ne kadar uzun süre kullanırsak ve ne kadar uzun süre nemli kalırlarsa, mikroplar için daha uygun bir ortam oluşuyor.
Tenimiz de enfeksiyonlara karşı doğal bir engel. Bakteri ve diğer patojenlere karşı ilk savunma hattımız derimiz. Dolayısıyla bir havludan tenimize bakteri geçirmek çok kaygı verici bir şey olmayabilir. Ancak yıkandıktan sonra havluyla kurulanmanın, derinin bariyer olma görevini engellediğine yönelik bazı kanıtlar da var.
Belki de en büyük sorun, ellerimizi kuruladıktan sonra ağzımıza, burnumuza ya da gözlerimize götürmemiz. Bu da özellikle el kuruladığımız havlulara daha fazla dikkat edilmesi gerektiği anlamına geliyor. Yemeklerimizde, ellerimizde ve yüzeylerde kullandığımız mutfak havluları özellikle gıdadaki patojenlerin yayılmasına yol açabiliyor.
Scott’a göre Salmonella, Norovirüs ve E.coli gibi mide ve bağırsağa ait enfeksiyonlar havlularla yayılabiliyor. Araştırmalar Covid-19 gibi virüslerin pamuğun üzerinde 24 saat yaşayabildiğini göstermişti. Ancak virüslü yüzeylere dokunmanın virüsün asıl bulaşma yolu olduğu düşünülmüyor.
Mpox virüsü gibi temasla geçen bazı diğer virüsler daha riskli olabiliyor ve sağlık yetkilileri enfekte olanlarla havlu ve yatak takımı paylaşılmamasını tavsiye ediyor.
Araştırmalar, siğillerin başlıca nedeni olan HPV virüslerinin de diğer insanlarla paylaşılan havlulardan bulaşabileceğini gösteriyor.
Cardiff Üniversitesi’nden Mikrobiyoloji Profesörü Jean-Yves Maillard havluları sık sık yıkamanın bakteri enfeksiyonlarını azaltabileceğini ve bunun da antibiyotik kullanımını düşürebileceğini söylüyor.
Maillard “Evdeki hijyende mesele tamamen önleme ve önleme tedaviden iyidir” diyor.
Peki, havlularımızı ne kadar sık yıkamalıyız?
Scott, haftada bir yıkanmasını öneriyor. Tabii ki bu bir tavsiye ve belirli bir kural değil.
Scott’a göre havlular diğer giysilerden daha sıcak suda (40-60 derece) ve daha uzun süre yıkanmalı. Mikrop kıran deterjanlar da eklenmeli. Deterjanlar bakterilerin kumaş dokularına yapışmasını önlüyor ve bazı virüsleri etkisiz hale getiriyor. Tabii, sık ve yüksek derecede yıkamanın çevresel maliyeti de var.
Daha düşük ısılarda yıkanırken, havlulardaki mikroplarla mücadele için çamaşır suyu eklenebilir. Hindistan’da yapılan bir araştırmaya göre deterjanla birlikte bir dezenfektan kullanmak ve havluları güneşte kurutmak, bakteri ve mantar yükünü azaltmakta en etkin yöntem.
Scott ev hijyeninin aşı gibi olduğunu vurguluyor. Kendisini korumak için aldığınız her önlem, etrafınızdakileri de koruyor.
“Havlular, işin görece küçük bir kısmı ama bununla başa çıkmak kolay.”