34,5576
36,1077
2.997,94
T24 Kültür Sanat
Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta dokuzuncu sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.
Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası’nda bu hafta 23-29 Kasım tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.
İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:
İstanbul’da bu hafta:
-Hepimiz Biliyoruz / Civan Özkanoğlu
Toplumsal olarak ilişkiselliği yokmuş gibi görünen ya da öğrenilen konulara yeniden bakarak nelerin tekerrür ettiğini keşfetmeye çalışan sergi kolektif, kültürel ve siyasi hafızamızı oluşturan etmenleri, bildiğimiz ve bilmediğimiz şeylerin kesişiminden hareketle bugün üzerinden yeniden düşünmeye davet ediyor.
Adını sanatçının 2016 tarihli aynı adlı işinden ödünç alan sergide bir araya gelen video, fotoğraf ve enstalasyonlar, sergiye özgü yaratılan mekân içinde bir mekânda sergileniyor. Serginin küratörlüğünü Sevim Sancaktar üstleniyor.
-Zamanlar Arası
Doğa, insan, soyut ve soyutlama gibi kavramlar üzerine odaklanan sergi, dönemler arası sanat üretimine ve bu üretimlerin etkileşimlerine bakma fırsatı sunuyor.
Zamanın katmanlarına dokunan sergide Abidin Dino’dan Devrim Erbil’e, Nejad Melih Devrim’den Selim Turan’a 1882 ve 1955 yılları arasında doğan 22 sanatçının eseri yer alıyor. Serginin küratörlüğünü Serap Atala üstleniyor.
-Başkalarıyla Sohbet / Jan Zöller
Soyutlama ile figürasyonu harmanlayan, çok yönlü ve alışılmışın dışındaki resim pratiğiyle tanınan Jan Zöller’in İstanbul’daki bu ilk kişisel sergisinin küratörlüğünü Martin Engler üstleniyor.
Sergide öne çıkan kuş benzeri figürler, pantolon, ayakkabı ve çarpıcı gagalarıyla insansı varlıklar olarak tasvir edilirken birbirleri arasındaki kaotik çok seslilikleri ve anlatıları renkle form katmanları içinde harmanlama özellikleriyle izleyicileri görsel bir diyaloğa çekiyor. Sergi mekânına yerleştirilen sanatçının kendi tasarımı tekerlekli koltuklar ise izleyicileri sanatçının imge dünyasında fiziksel ve zihinsel bir yolculuğa çıkarıyor.
–İçimdeki Şarkılar / Nazan Azeri
Loft Art’ın prestij sergilerinden üçüncüsü olan “İçimdeki Şarkılar”, Nazan Azeri’nin resim, fotoğraf ve video çalışmalarını bir sergide topluyor. Nergis Abıyeva küratörlüğünde hazırlanan sergi, sanatçının 30 yılı aşkın sanatını kişisel ve toplumsal hafızanın metaforlarına odaklanarak keşfediyor. Azeri’nin yeni ve önceki çalışmalarını bir arada sunan sergi, sanatçının içsel çatışmalarını görselleştirdiği bir anlatı kuruyor. İçimdeki Şarkılar sergisi 1 Aralık’a kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak. Bu eşsiz sergiyi kaçırmamak için son hafta.
-Şirreti Evcilleştirmek
Moda sahnesi, yeni bir William Shakespeare oyunu ile seyirci karşısına çıkıyor. Dilimize daha önce “Hırçın Kız” olarak çevrilen ve sahnelenen “The Taming Of The Shrew” bu edisyonunda, çevirmen Emine Ayhan tarafından “Şirreti Evcilleştirmek” olarak çevrildi. Moda Sahnesi’nin yıllardır birlikte oynayan oyuncuları tarafından oynanan oyun, yönetmen Kemal Aydoğan’ın rejisi ile sahneleniyor. Shakespeare’in ünlü oyunu 24 ve 25 Kasım tarihlerinde farklı saatlerde Moda Sahnesi’nde olacak.
-Macbeth
Glamis’tin, şimdi Cawdor oldun, bu gidişle sana vaat edileni de olursun ya, benim asıl korkum senin tabiatın; kestirmeden gitmeye yanaşmayacak kadar insaniyet sütüyle karılmış hamurun. Gözün yüksekte olmasına yüksekte, hırs da eksik değil sende ama bu istediğini elde edecek fenalık yok içinde. Yükselmeye can atıyorsun ama elim de kirlenmesin, diyorsun; hakkın olmayana göz koyuyorsun hem, hem de ihanetten kaçıyorsun. Başrolünde Barış Atay’ın yer aldığı, Shakespeare’in ünlü oyunu Macbeth oyunu; 23 Kasım Cumartesi günü House of Performance Ana Sahne’de olacak.
-Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz
Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz, Sam Shepard’ın 1980 yılında yazdığı, yazıldığı günden beri tüm dünyada sahnelenen ‘True West’ oyununa günümüzden seslenen çağdaş bir yorum. İki kardeş. Kentli, eğitimli bir senarist. Ormanlara sığınan, özgür ruhlu bir hırsız. Aynı ağacın üstünde farklı mevsimlerde iki kardeşin birbirini keşfetme, birbirine dönüşme hikayesi.
Kentin doğayla, sanatın ticaretle, eğitimin cehaletle, hayallerin gerçeklerle savaşı. İnsan kendi elleriyle kurduğu sistemin içinde ezilirken, kendi elleri ile bu tuzaktan kurtulmayı beceremez mi? Yoksa insanın kurduğu sistem, insandan daha akıllı davranıp onu beceriksizleştirdi mi? Peki hangisi daha zor, kalmak mı gitmek mi? Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz, 24 Kasım’da Fişekhane Ana Sahne ve 27 Kasım’da Zorlu PSM’de olacak.
Ankara’da bu hafta
-Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali
Bu yıl usta sanatçı Genco Erkal‘ın anısına düzenlenen Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nin programı açıklandı. Yurt içi ve yurt dışından gelen grupların sergileyeceği toplam 40 oyun Ankara’nın çeşitli sahnelerinde izleyici ile buluşacak.
“Yaşanılabilir Bir Dünya İçin Sanat” anlayışı ile TAKSAV tarafından bu yıl 27’incisi düzenlenen Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nin programı açıklandı. Bu yıl yakın zamanda kaybettiğimiz usta tiyatro Sanatçısı Genco Erkal’ın anısına düzenlenen Fastival’in açılış töreninde Genco Erkal’ın kızı Ayşe Erkal da katılacak.
21 Kasım 2024 Perşembe günü CerModern’de gerçekleştirilen açılış töreni ile başlayan 27. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nde bu yıl Sırbistan, İran ve Azerbaycan’dan oyunlar ile Ankara, Bilecik, Bursa, Bolu, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Ordu ve Zonguldak’tan toplam 40 oyun sahne alacak. Festival’de bu yıl 3 Belediye/Kent Tiyatrosu, 3 Üniversite Grubu ve 2 Çocuk oyunu yer alacak.
Ayrıca Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çankaya ve Keçiören Belediyelerinin desteği ile 12 oyunun bileti festivalde ücretsiz olarak dağıtılacak.
-İkilem ve Denge / Ercan Arslan
Nedir insanı insan yapan? Soyut düşünebilmesi mi? Yaratabilmesi mi?
Âşık olabilme yeteneği mi? Umudu – umutsuzluğu mu?
Evrendeki varlığı ve hiçliği mi? Yalnızlığı mı?
Yaşadığı çevreyi yok edişi mi? Yoksa onu doğasına göre düzenleme girişimi mi? Yıkımı mı, yapımı mı? Belirsizlikleri, çelişkileri mi?
Dünyada yaşayan canlıların neredeyse yarısı asrın sonuna kadar yok olabilir ve bunun en büyük nedeni insan. Bu kitlesel yok oluş, 65 milyon yıl önce bir asteroidin dünyaya çarpması sonucunda dinozorların ve daha başka birçok canlının yok olmasına rakip olabilecek nitelikte. Bir yandan kitlesel yok oluşun tam ortasındayken, bir yandan da savaşların insanlığı kasıp kavurduğu bir yüzyılda nedir insanı insan yapan?
-Uyandığımda Sesim Yoktu
“Uyandığımda Sesim Yoktu” modern kadının kafasındaki iç çatışmayı, ikircikli halini, fiziksel, grotesk, epik, dramatik tiyatro yaklaşımlarıyla ve akapella yardımıyla çağdaş bir anlatıma kavuşturuyor. Bir sabah uyandığında annesinin öldüğünü öğrenen Cassandra, annesi için hazırlaması gereken anma konuşması üzerinden içine düştüğü yalnızlıkla birlikte kadına yönelik her türlü baskı ve şiddeti sorgulamaya ve özeleştiri yapmaya başlar.
Türkiye’de ilk kez 6 Şubat 2020 tarihinde gösterilen ve Kanada, Birleşik Krallık ve Amerika başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde kapalı gişe oynayan oyun, farkındalık sahibi Kanadalı bir kadının tepkisinin, Türkiye kadınından farklı olmadığının da kanıtı.
Kafka’nın Maymunu
Geçmişteki maymun yaşamına ilişkin bir rapor hazırlayıp akademiye sunmaya çağrılan Rot Peter/Kirmizi Peter,Afrika’da nasıl yakalandığını, kendisini nasıl bir gemi ambarindaki kafeste bulduğunu ve nasıl bir çıkış yolu aradığını anlatır. Özgürlük değildir aradiği, sadece bir cıkşyoludur! Peter, aradığı çıkış yolunun insanlar gibi olmaktan geçtiğini fark eder ve bunun icin maymunluğundan vazgeçer. Özgürlüğü seçemeyecek oluşunun karşısında bulduğu çare, kafessiz bir tutsaklik uğruna başkalaşıp toplumsallaşmak,taklit etmek, başkaları gibi olmak, bir Avrupalının ortalama kültürünü edinerek ortadan toz olmaktir.
-Salome’nin Raksı
Oscar Wilde’in İncil’deki Prenses Salome ve Vaftizci Yahya hikayesinden esinlenerek şiirsel bir dille yazdığı “Salome” adlı tragedyadan hareketle kurgulanan “Salome’nin Raksı”, sizleri mitolojik bir hikâye ile günümüz OnlyFans ve TikTok fenomeni, internet yayınlarında dans ederek para kazanan Salome nickli Saliha’nın hikayesine ortak ediyor. Mitolojik karakter Salome ile günümüz internet fenomeni Saliha’nın, zamansal ve olay örgüsü olarak aynı hikâyede buluşmasını konu alıyor. Hikâye, Yahya’ların sadece ağzını öpmekten öte, onların kendi koydukları eril ahlak emirlerini yıkmasını anlatıyor.
İzmir’de bu hafta
-Anamesis
Bu sergi, sanatçının; kendi çocukluk, ilk gençlik yıllarını yaşadığı İzmir’de açacağı ilk sergi. Akçura bu yüzden geçen yıl İstanbul’da açtığı sergiyi, İzmir’e de taşıyıp, bir gezici sergi niteliğine dönüştürmeyi seçti. Sergi ismi özellikle tıp ve felsefede geçmiş̧deneyimleri veya bilgileri geri çağırma, bir şeyi tekrar hatırlama veya geriye doğru belleği canlandırma anlamlarına gelen eski yunanca sözcük ”Anamnesis’’ten geliyor. Sergi, sekiz büyük ebatlı resim, yedi online görüşme kaydı ve bir performans videosundan oluşacak.
Sanatçı, geçen yüzyılın acı olayları ve insanlık kültürünün kadim anlatılarının, unutturulmaya çalışılanı, dönüştürülen kökenleri hakkında yeni tartışmalar açmayı hedefliyor. Akçura’nın resimleri, Odysseus efsanesinden, bugünün Akdeniz’inde yüzen ölü göçmen bedenlerine, Psyche ve Eros’un aşkının perde arkasından Kuzey Amerika yerli katliamlarına, W.G. Sebald metinleri üzerinden ”tekrar hayata dönmenin yollarını arayan” yitirdiklerimize, 2. Paylaşım Savaşı’nın çok bilinmeyen toplu sivil katliamlarına, ‘‘hep yolunu, izini yitirip, yeniden aramaya başlayan” insanlıktan Starlink uydularına kadar genişleyen bir spektrumda çağrışıyor.
Sanatçının, Yaşar Kurt, Mahir Günşiray, Selen Uçer, Nazan Kesal, Tilbe Saran, Taner Ölmez ve Laçin Ceylan’a ‘‘her gerektiğinde nasıl ağlayabildiklerini” sorarak cevap arayan görüşmelerin kayıtları ve günümüz dünyasının her gün yoğunluğu artan karanlığına karşı ruhumuzun, bedenimizin, neye, nasıl, ne kadar ‘‘gücünün yetebileceğine” dair kendi atölyesinde kaydettiği performansı ise bir ortak varoluş daveti niteliğinde.
-Bulut Kaldırım Taşı Islık
Bir Yunan tarihçi, coğrafyacı ve yazar olan Herodot, İyonların yerleştiği coğrafyanın kentleri için ”yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altında, en güzel iklimde kurulmuşlardır” der. Ona göre ne daha kuzeydeki bölgeler ne de daha güneyde kalanlar İyonya ile bir tutulamazlar. 12 antik İyon kentinden biri olan Klazomenai’nin de içinde bulunduğu Urla; coğrafyasıyla, iklimiyle, sosyo- kültürel ve toplumsal dokusuyla, tarımsal üretimi ve deniz ticaretiyle Akdeniz havzasında yüzyıllardır önemli bir konumda var olmuştur.
Urla’nın son yıllarda geçirdiği değişim ve dönüşüme, kamusal alanları odağına alacak şekilde, geçmişi ışığında bugün bulunduğumuz yerden bakmak niyetiyle kurgulanan sergi, tarihsel perspektifte kamusal alanları üzerinden Urla’yı merkezine alıyor.
Sergideki yapıtlar, farklı üretim pratiklerinden gelen sanatçıların, çoğunlukla bu sergi için üretilmiş fotoğraf, belge, video, hazır ve buluntu nesnelerden oluşan duvar, yer ve tavan yerleştirmelerinden oluşuyor.
Küratöryel Organizasyon: Sezgi Abalı, Hakan Kırdar
-Yansıma
Bilinmeyen bir zamanda ve ülkede geçen oyun, isyancıların ateşe verdiği bir şehrin ortasında, ezberleri bozan, ucube fantezilerin yaşandığı bir randevu evinde geçer. İçinde yaşadıkları dünyanın çarpık yanlarına, ayrıcalıklı sınıfların kendi çıkarları için iki yüzlü seçimlerine, kaypak bir sistemin kendini yaşatabilmek adına göze aldıklarına şahitlik ederiz.
Jean Genet’ın “Balkon” adlı oyunundan uyarlanana bu oyun 28 Kasım Perşembe günü Kemeraltı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde olacak.
-Kızlar ve Oğlanlar
Büyük bir aşka, tutkulu bir ilişkiye, evliliğe ve ebeveynliğe evrilen beklenmedik bir karşılaşma… Güç dengelerinin değişmesiyle beraber gelen bir kırılma noktası… “Güvendiğiniz ve tanıdığınızı sandığınız birinin, ‘tanımadığınız’ birine dönüşmesi… ve o an, tam o an her şeyi yanlış anladığımı fark ettim. Tamamen, tek kelimeyle yanlış anladığımı.Siz olsaydınız ne yapardınız?”
-Sendrom
Dilara Vural’a 26.YapıKredi Afife Tiyatro Ödüllerinde ikinci kez üst üste Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı Adaylığını getiren, Ali Haydar Çataltepe’nin yazdığı ve yönettiği Fact Tiyatro yapımı Sendrom, sizleri bekliyor!
“İki polis kapıyı -biri kadın biri erkek- kapıyı çaldığında ilk başta hiçbir şey anlamadım. Annem içerde her zamanki pırıltılı zekâsıyla çok düşünmekten yorgun düştüğü için uyuya kalmıştı ve kapıyı ben açmak zorunda kalmıştım! Annemi uyandırmaya gittim. Buz gibi suratıyla kapıya geldi! Polisler ismi söylediğinde babamın adını o an öğreniyormuşum gibi hissetmiştim. Böyle birinden bahsediyorlar, hiç duymadığım birinden… Çünkü benim için adı; ‘’Baba’ydı!’ ve bu olan şey, 11 yaşında bir çocuk olarak, hiç düşünmüyorsun böyle şeylerin olacağını ama Oluveriyor… Denk gelişler çok acayip!”