34,5306
35,9744
2.994,69
Dünyada yaşamı tehdit eden sağlık sorunlarının başından kalp ve damar hastalıkları geliyor. Kalp ve damar hastalıklarının ülkemizde ve dünyada tüm ölümlerin en sık görülme nedeni olduğunu hatırlatan Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Kardiyolog Prof. Dr. Ramazan Özdemir, 29 Eylül Dünya Kalp Günü’nde gizli kalp krizine karşı uyardı. Diyabet hastalarının yüzde 30’unda kalp krizinin herhangi bir ağrı olmadan ortaya çıktığına işaret eden Özdemir, “Rahatsızlık sessiz veya gizli kalp krizi dediğimiz şekilde kendini gösterebilir. Özellikle diyabet hastalarının bu duruma dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.
Dünyada her yıl 19 milyona yakın kişi kalp ve damar hastalıklarından hayatını kaybettiğine dikkat çeken Özdemir, “Kalp ve damar hastalıkları en korkulanı ve en fazla görüleni ise kalp krizidir. Göğsün tam ortasında ağrı, çarpıntı, nefes darlığı, ani bilinç kaybıyla oluşan kalp krizi gençlerde ise mide ağrısı, bulantı ve ekşimesiyle ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.
Kalp krizinin en önemli belirtilerinden birinin ağrı olduğu vurgulayan Özdemir, “Kalbin damarları ile ilgili olan ağrı daha spesifiktir ve bu ağrının belli bir karakteri vardır. Eğer yüzde 100 tıkanmamış bir kalp damarında hasta hareket halindeyken ağrı hisseder. Kalbin oksijen ihtiyacı artar ve bu tür bir ağrı ortaya çıkar. Ağrı göğsün ortasındadır. Sağda veya solda değildir. Bu ağrı yanma şeklindeyse, çeneye ve sol kola doğru, sol omuza doğru yayılır. Yani bir yayılma şekli vardır. Ağrı eğer eforla ilgiliyse, yani yüzde 100 tıkanmamış bir damarın ağrısıysa, hasta dinlenme durumuna geçtikten 3 ila 5 dakika sonra ağrı geçer veya dilaltı ilaçla hasta rahatlar. Fakat bunun daha ileri şekli, kalp damarının yüzde 100 tıkanmasıdır. Bu durumda, ağrı yine göğsün ortasındadır; sol kol, sol omuz ve alt çeneye yayılır. Beraberinde bulantı, kusma olur. Ağrı yarım saatten uzun sürer. Ağrı sırt bölgesini de kaplar. Bu gibi bir ağrı, tipik kalp krizi ağrısıdır” değerlendirmesi yaptı.
Sigaranın kalp krizinde risk faktörlerinin başında geldiğini ifade eden Özdemir, “Hareket etmek son derece önemli, çünkü hareketsizlik metabolik sendrom durumuna neden oluyor. Bu durum kiloyla beraber kalp damar hastalıklarını beraberinde getiriyor. Yine diyabeti kontrol altına almamız şart. Hipertansiyon kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlıyor. Özellikle hazır, işlenmiş, katkı maddeli gıdalar ve şekerli besinleri kullanmamak gerekiyor. Genetik faktörler olsa bile değiştirilebilir risk faktörlerini yok ettiğimizde kalp ve damar hastalıklarını yüzde 50’ye kadar düşürebiliriz” şeklinde konuştu.
Herhangi bir ebeveyni 50 yaş altında kalp krizi geçirenlerin risk altında olduğuna vurgu yapan Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Kişide bu risk faktörleri mevcut ise diğer riskleri azaltması çok önemlidir. Sigara içiyorsa sigarayı bırakacak, tansiyonu, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği varsa bunlar mutlaka kontrol altına alınmalı. Bu kişiler 40’lı yaşlarda kontrolden geçsinler.”