34,5885
36,3819
2.923,41
Fehmi Koru*
“Sözün bittiği yer” deyimini son zamanlarda sıkça tekrarlıyorum. Deyimi bana dünyada ve Türkiye’de meydana gelen olaylar hatırlatıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçildiği halde tutuklu bulunduğu için TBMM’deki görevine başlaması engellenen Can Atalay için verdiği serbest bırakma kararının Yargıtay’ın bir dairesi tarafından ikinci kez reddedilmesi ve bu arada AYM kararının uygulanmaması gereğinin de aynı red kararında yer alması için en kestirme yorum, “Sözün bittiği yer” deyimi olabilir…
Yargıtay’ın ilk red kararı sonrasında başgösteren tartışmalarda söylenebilecek her şey söylenmişti çünkü.
Daha ne söylenebilir ki, daha önce söylenenlerin tekrarından başka?
Beni en fazla, bu iki gelişmeden esas rahatsız olması gerekenlerin tavrı rahatsız ediyor….
Görmedim, işitmedim, bilmiyorum oyunu bu.
Kendileri gibi halkın oyunu alarak milletvekili olmaya hak kazanmış birinin, yedi aydır Meclis’te değil de cezaevinde bulunması, diğer vekilleri rahatsız etmeli değil midir?
Cumhurbaşkanı atıyor çoğu Anayasa Mahkemesi üyesini; bazılarını Meclis seçiyor ama orada da iktidar partilerinin oyları sonucu belirliyor. AYM’nin 14 üyesinden 11’inin altına imza koyduğu kararın çöpe atılması tavsiyesi, herhalde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da rahatsız etmiştir.
TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un, önemli günlerde riyaset ettiğinde karşısındaki sıralardan birinin boş kalmasından rahatsızlık duymaması düşünülebilir mi? Hem de, daha önceki dönemde Atalay ile aynı durumda olan iki milletvekilinin Meclis’e gelmesinin yolunu, AYM karar verince, kendisinden önce aynı koltukta oturan TBMM başkanı açmışken…
Devlette göreve gelen herkes, ister seçilmiş ister o önemli göreve atamayla gelmiş olsun, ‘anayasaya uyacağına’ dair yemin ediyor ülkemizde; Cumhurbaşkanından Yargıtay üyelerine kadar… Anayasa’nın 153. maddesi çok açık olduğu halde, nasıl oluyor da, AYM kararlarının uygulanmaması konusunda sessiz kalınabiliyor?
O kadar çok önemli kişiyi birden rahatsız etmesi düşünülen bu son gelişme, onlar yerine beni rahatsız ediyorsa, müsaade edin de, buna “Sözün bittiği yer” demekle yetineyim.
…..
Gazze’deki savaşın artçı sarsıntıları sayılabilecek bir dizi yeni gelişme
Dünkü yabancı gazetelerin en fazla büyüttüğü uluslararası olay, Kasım Süleymani’ye karşı düzenlenen suikastın yıldönümünü vesilesiyle düzenlenen anma töreninde patlayan bombaydı.
Wall Street Journal, Washington Post ve New York Times’ta manşetti olay…
Tam 95 kişi hayatını kaybetti o olayda, yaralananların sayısı da 211…
Gün boyu olayla ilgili yeni gelişmeleri izledim, aa, o da ne, suikastı IŞİD üstlenmemiş mi?
Aynı gazetelerde, Hamas liderlerinden Salih el-Arouri’ye karşı Lübnan’da İsrail’in düzenlediğine inanılan bir saldırıyla ilgili geniş haberler de yer alıyordu.
Saldırıdan iki gün önce Mossad şefi David Barnea Gazze’deki 7 Ekim Hamas saldırısında rol oynamış herkesin hedefleri olduğunu açıklamıştı. El-Arouri ilk hedef, bunu başkalarının da izleyeceği düşünülüyor.
Yine de bakarsınız bu eylemi de IŞİD üstlenivermiş…
[Bizde de, kendilerini zayıflamış hisseden bazı yerli örgütler, içte-dışta önemli eylemler meydana geldiğinde, sahneye koyanlardan da önce, hemen ortaya atılıp eylemi üstlenirler. Zaten o yüzden bu tür olayları, kimin üstlendiğinden çok, eylemden kimin yararlandığına bakarak değerlendiriyoruz.]
Dikkatimi çeken haberler bunlardan ibaret değil. Bir de, Yemen’de iç-savaşın taraflarından Husiler’in Kızıldeniz’de bazı teknelere saldırılarına karşı Batılı ülkelerin tek sesle “Bunu durdurun, yoksa fena yaparız” anlamına gelen ortak açıklamaları var.
ABD, İngiltere, Belçika, Avustralya, Kanada, Danimarka, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda ve Singapur ile birlikte Bahreyn de imzalamış bu ortak açıklamayı.
Suudi Arabistan’ın desteğindeki koalisyon güçleri ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli Güney Geçiş Güçleri ile savaşan Husiler İran tarafından destekleniyor.
Üç haberi birbirine bağlayan zincir İran…
İran’da 100’e yakın insanın canını alan bomba… İran destekli Hizbullah’ın hüküm sürdüğü Lübnan’da Hamas liderlerinden birine suikast… Batılı ülkelerin Yemen’de İran destekli savaşı sürdüren Husilere yönelttiği ortak ültimatom…
En son haber bizden: İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya gelecekti; ülkesinde patlayan bomba sebebiyle gelemeyeceğini bildirmiş. Reisi’nin Kasım ayı sonunda da Ankara’ya gelmesi bekleniyordu; o ziyareti de son anda iptal edilmişti.
“Bize ne bu haberlerden” diyeceklerden özür dilerim.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.