h Dolar 35,3062 % -0.01
h Euro 36,7183 % -0.01
h Altın (Gr) 2.990,06 %-0,34
a İmsak Vakti 02:00
İstanbul 11°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 35,3062h

    35,2986

  • EURO 36,7183h

    36,6940

  • Gram Altın -0,34h

    2.990,06

a

Esed’in yasını kim tutuyor, arkasından kim ağlıyor?

Suriye’de 54 yıl halkına en büyük zulmü reva gören bir rejimin devrilmesini ne devrimciler ne de bu devrime sevinenlerin hiçbiri herhangi bir dinin, mezhebin veya milletin zarar hanesine kaydetmediler. O yüzden büyük çilelerin sonunda ulaştıkları devrimi herhangi bir kavmi, herhangi bir etnik grubu şimdiye kadar çektikleri ağır çileler dolayısıyla intikam hedefine koymadılar. Dahası intikamsız bir zafer bizim en büyük hedefimizdi dedi devrimin lideri Ahmet el-Şara ve arkadaşları ve gerçekten de

Esed’in yasını kim tutuyor, arkasından kim ağlıyor?
0

BEĞENDİM

Suriye’de 54 yıl halkına en büyük zulmü reva gören bir rejimin devrilmesini ne devrimciler ne de bu devrime sevinenlerin hiçbiri herhangi bir dinin, mezhebin veya milletin zarar hanesine kaydetmediler.

O yüzden büyük çilelerin sonunda ulaştıkları devrimi herhangi bir kavmi, herhangi bir etnik grubu şimdiye kadar çektikleri ağır çileler dolayısıyla intikam hedefine koymadılar. Dahası

intikamsız bir zafer

bizim en büyük hedefimizdi dedi devrimin lideri

Ahmet el-Şara

ve arkadaşları ve gerçekten de ilk günden itibaren bunu yapmaya çalıştılar.

54 yıldır bu rejimin yaşattığı zulümlerin, insanlık suçlarının güneş gibi göz kamaştıran delili Seydnaya, Tedmur, Halep, Deyr Zor ve diğer bütün zindanlardan dökülen insanlık dışı manzaralardır.

Suriye halkının herhangi bir ferdi herhangi bir zamanda bu zindanlara düşebilirdi. Esed rejiminin en düzenli ve en işlek kurumunun içinde her türlü işkence ve insanlık dışı muamelenin olduğu bu zindan sistemi olduğu anlaşılıyor.
Buradan görünen manzaralar karşısında Esed rejimine hiçbir ağlayanın çıkmaması lazım.

Esed’e ağlayan, onun ardından ağıt yakan herkes aslında bu insanlık suçlarına da ortak olmayı göze alıyor olmalı.

Bütün bu zindan sisteminin bir sembolü olarak Seydnaya insanlığa ait bütün değerlerin ayaklar altında alındığı bir yer. Salt kötülük yapmak üzere, kötülüğün insan zekası ve iradesiyle buluşarak uygulandığı korkunç bir mekan ve bu mekan bütün rejimin bütün halka reva gördüğü son derece olağan bir davranış biçimi.

Ülke sathına yayılmış bu zindan sistemi Suriye halkının 14 yıldır ülke dışına neden kaçıyor olduğunu, kaçmış olanların göreli bir suskunluğun olduğu son dönemlerde bile neden güvenip dönmediğinin yeterli bir açıklamasıdır.

Kendi devletinden gördüğün en olağan muamele Seydnaya olan bir halkın yaşamış olduğu travmaları yok sayan, onları kendi hallerinde bırakmayı göze alan insanlığın vicdanı kurur.

Suriye’de bir devlet yoktu, tamamen suç işlemek üzere oluşturulmuş ve gözünü kan bürümüş bir çete vardı. Bu çetenin BM içinde son gününe kadar devlet muamelesi görmüş olması bile yaşadığımız dünya sisteminin bir skandalıdır.

22 milyonluk bir Suriye’de kaçmak zorunda kalmış, başka ülkelere sığınmış 10 milyon kadar insan, kendi ülkesi içinde yer değiştirmek zorunda kalmış yine milyonlarca insan, esasen Suriye’de bir devletin değil, insanlığı tehdit eden bir terör ve suç örgütünün varlığının yeterli deliliydi.

Mahir Esed’in şahsi garajında 1350 kadar araba bulunmuş.

Bu arabaların halkın parasıyla alındığı yorumlarına karşı Suriyeli bir dostum “siz o arabaları parayla satın aldığını mı sanıyorsunuz?” diye sorup ardından olayın başka bir boyutunu anlattı: “Mahir veya aileden biri, dışarıda gezerken yolda gördükleri veya beğendikleri herhangi bir arabaya rahatlıkla el koyabiliyorlardı. Görünürde araba hırsızlığı şeklinde gerçekleşiyordu tabii araba sahibinin hiçbir zaman çalınmış arabasına ulaşma ihtimali ve imkânı olmuyordu. Zaten kısa bir denemeden sonra arabasını aramasının çaresiz bir yol olduğu gerçeğiyle yüzleşiyordu.”

Şimdi sadece Suriyelilere değil, bütün insanlığa tam bir tehdit oluşturan bu insanlık dışı çete devrildi diye Türkiye’de ağıt yakanlar var.

En insaflıları Esed devrildi diye değil de insanlığı bu tehlikeden kurtaran devrime kusurlar bularak, onu daha dakka bir eleştirerek yakıyor ağıtlarını. Bu büyük beladan Suriye halkını ve aslında bizleri de kurtarmış olan

Ahmet el-Şara

’nın ilan ettiği ve içinde muhtemelen 4 yıla kadar seçimlere götürmeyi öngördüğü yol haritası üzerinden Suriye’yi karanlık günlerin beklediğini söyleyebiliyorlar. Bu nasıl bir utanmazlık, nasıl bir aymazlık! Duyan şimdiye kadar Suriye’de saat gibi işleyen bir demokrasi olduğunu ve yaşanan sürecin bu demokratik süreci sekteye uğratmış olduğunu sanacak.

Hayır kimsenin, öyle sanacağı yok, sadece bu velveleyi çıkaranların neyin hüznünde ve yasında olduğunu görüp bu cürümlerin arsız suç ortaklarını görmüş oluyor.

Ya onlarca, yüzlerce masum Suriyeliyi canice ve canavarca duygularla, zevk alarak katletmiş Şebbiha’dan insanların yakalanma veya infaz görüntülerine bakarak “

Aleviler katlediliyor

” yaygarası koparmak ne oluyor.

Esed ve şebbihasının artık hiçbir şekilde gizlenemeyen bu insanlık dışı cürümleri Alevilik adına mı yapıyorlardı?

Şimdiye kadar onlara ses çıkarmayanlar onlar Alevi diye mi ses çıkarmıyorlardı? Bu nasıl bir aymazlık, nasıl bir sorumsuzluk ve nasıl bir şuursuzluk? Saddam Sünni’ydi de hangi Sünni vicdan ehli onun yaptıklarını sahiplendi?

Mübarek Sünni’ydi de ona karşı yapılan devrimi kim Sünnilere karşı bir darbe diye niteledi?

Ali Abdullah Salih, Muammer Kaddafi, Abdülfettah Sisi, Zeynelabidin bin Ali Sünni değil miydiler?

Kim onların cürümlerini bunlar Sünni diye görmezden gelip affetmeye kalktı?

Onlara karşı yine Sünni olan kendi mazlum halkları ayaklanmadı mı? Halkının Esed’e karşı çıkışı onun Aleviliği dolayısıyla mıydı, yoksa maruz kaldığı ve canını doğrudan yakan zulümleri miydi?

Kaldı ki Lazkiye’den ve diğer yerlerden birçok Nusayri şeyhi bildiriler yayınlayarak kendilerinin Esed’in en büyük mağduru olduğunu ve Esed’in yaptıklarının onun Aleviliğiyle alakası olmadığını ve yeni yönetimi sonuna kadar desteklediklerini söylediler.

Bizdekilerin ne yaptığını sormak bir yana, Esed’in bunca zulmünün ardından onun nesine ağladıklarını sormak gerekmez mi?

Suriye’de yaşanan devrim Alevi-Nusayri karşıtı bir devrim değil, insanlık-dışı bir haydut yapılanmasına karşı bir devrimdir.

Bu haydut yapılanma Suriye halkına karşı hiçbir zaman bir devlet sorumluluğu taşımadı. Halkının güvenliğini, ekonomik refahını gözeten hiçbir hizmet önceliği olmadı. Bugün Suriye’ye gidenler halkına hizmet etmeyi gözeten bir devletin varlığından eser görmüyorlar. Ama bolca hapishaneler, işkence mekanları, uyuşturucu atölyeleri, bizzat Esed ailesi tarafından yürütülen araba hırsızlığı depoları görebiliyorlar. Esed ailesine doğrudan ve en kabasından gelir getiren iletişim hizmetleri gibi bazı işletmelerin dışında halka sunulan hiçbir devlet hizmeti yok.

Bu devirde insanlık için tam bir skandal olan bu rejimin arkasından görebildiğimiz kadarıyla Suriye halkı içinde bir ağlayan yok, ama yas evi bizde kurulmuş gibi.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP