34,3423
37,3743
3.019,25
3 gün önce, 2 Kasım Cumartesi günü, Beyrut Limanı’na bir yük gemisi yanaştı.
5 bin 500 ton kapasiteli bir gemiydi bu.
Biz iç politikada “yeni açılımın” artık absürdite sınırını geçen dalgalanmaları ile uğraşırken, Türkiye’nin dış politika ve istihbarattan sorumlu kişi ve bölümleri, geçen şubat ayından beri perde arkasında, sonu felaketle bitecek bir gelişmeyi önlemenin mücadelesini veriyordu.
O gizli savaşın ilk perdesi geçen cumartesi kapandı
Allah’a şükür ki bu savaşı mantık, akıl ve ülkenin menfaatleri cephesi kazandı.
Ama şimdilik kazandı.
Fanatizm hala pusuda bekliyor.
Bugün size işte bu doksan yedi günlük gizli savaşı anlatacağım.
Hem de devletin an sağlam kaynaklarından aldığım bilgilerle anlatacağım.
Hem de olayın başladığı ilk günden itibaren anlatacağım.
48 saat arayla cebime gelen iki SMS mesajı
Başlayan gizli savaşı 20 Şubat 2024 günü cep telefonuma gelen bir mesajla öğrendim.
Kırk sekiz saat sonra aynı mesaj telefonuma ikinci defa geldi.
Belli ki binlerce insana yollanan bir SMS’ti bu.
Üzerinde İHH imzası vardı.
Yani İnsani Yardım Vakfı…
Mesaj aynen şöyleydi:
“Abluka kalksın, özgürlük filosu Gazze için yeniden yola çıkıyor…”
Buraya kadar çok normal.
Bir insani yardım hareketi bile diyebilirsiniz.
Uluslararası sularda 31 Mayıs 2010’da saldırıya uğrayan Mavi Marmara’daki 10 kişi, İsrail askerlerinin silahlarından çıkan kurşunlarla yaşamını yitirmişti (Fotoğraf: AA)
İkinci mesaja eklenen bir kelime
Ama hemen arkasından gelen ikinci mesajda öyle bir kelime vardı ki…
Beni daha o gün çok düşündürmüş ve endişelendirmişti.
Çünkü şöyle devam ediyordu:
“GEMİ yazıp 3072’ye SMS göndererek 30 TL katkı yapabilirsiniz…”
Bu “GEMİ” kelimesi bana tabii ki Mavi Marmara olayını hatırlatmıştı.
Oysa 3 gün önce gönderdikleri ilk mesajda “gemi” kelimesi yoktu.
Belli ki ikinciye özenle eklenmişti.
Gemi kelimesini görünce içimden eyvah dedim
“Eyvah” dedim…
İkinci bir Mavi Marmara felaketi geliyor.
Birincisi resmen büyük bir sorumsuzlukla ve ne olacağa bilinerek yollanmış, İsrail ordusu acımasız biçimde müdahale etmişti.
Sonuç tam bir felaketti.
10 vatandaşımızı kaybettik.
56 yaralı vardı.
Ve ne yazık ki hiçbir şey yapamadık.
Şimdi Türkiye’nin başında yine aynı tehlike vardı.
Abluka altındaki Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisi
O günlerde Dışişleri ve bazı makul AKP’liler önlemeye çalışmıştı
O günleri hatırlıyorum. Ben de uyarı yazısı yazmış ve yollamayın demiştim.
Dışişleri Bakanlığı karşıydı.
AKP’nin aklı başında insanları son dakikaya kadar önlemeye çalıştılar.
Ama İHH büyük bir sorumsuzlukla o gemiyi gönderdi ve sonucu önceden belli o felaket yaşandı.
Farkında mısınız, orada aklını yitirmiş bir Netanyahu var
Arkadaşlar farkında mısınız…
Şu an orada çıldırmış bir Netanyahu var.
Hastaneleri, okulları, camileri bombalayan bir adamla karşı karşıyayız.
Dünyayı dinlemiyor.
Ve ne yazık ki arkasında 7 Ekim’deki Hamas saldırısı gibi bir de bahanesi var.
O gemiyi Gazze kıyılarının 40-50 metre yakınına sokmazlar.
Israr ederlerse de birincisinden büyük bir felaket olabilir.
Bu çıldırmış adam o gemiyi batırabilir
Sakın ha…
Sakın…
Bu çıldırmış, aklını kaybetmiş adam bu defa gelir, resmen bombalar o gemiyi…
Üç beş fanatik İslamcıyı tatmin edeceğiz diye Türkiye’yi ateşe atmayın
Sadece o gemiye koyacağınız insanların hayatını değil, bütün bölgeyi ateşe atarsınız.
Türkiye Devleti, yapılacak her şeyi fazlasıyla yapıyor
Şu an Türkiye Devleti, Gazze halkına yapılabilecek bütün yardımları yapmaya çalışıyor.
Bu yardımı nereden, nasıl ileteceği konusunda bir devletin yapması gereken her şeyi yapıyor.
Kimse Türkiye’ye ve hükümete “Gazze konusunda üzerinize düşeni yapmıyorsunuz” diyemez.
Üç beş fanatik İslamcıyı tatmin edeceğiz diye açmayın Türkiye’nin başına ikinci bir Mavi Marmara meselesi.
Erdoğan, Mavi Marmara saldırısıyla ilgili de isim vermeden İHH Vakfı’nı eleştirmiş, “Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz? Biz zaten yardımı yaptık, yapıyoruz” demişti
Sanmayın ki İslam alemi arkamızda durur
Sanmayın ki dünya arkanızda durur
Ve sanmayın ki o geminin başına bir şey gelirse Müslüman dünyası arkanızda olacak.
Emin olun Müslüman Arap ülkeleri bile bunu bir “provokasyon” olarak değerlendirecektir.
Ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Haziran 2016 günü İHH’ya:
“Siz oraya o gemiyi gönderirken bize mi sormuştunuz?”
Ve arkasından eklemişti:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Gazze’ye ne yardım yapılacaksa zaten yapıyor.”
Haklıydı da…
Çünkü o sorumsuz hareketin yarattığı sorunları çözmek onun üzerine kalmıştı.
Meğer o sessiz günlerde, derinde büyük bir savaş yaşanıyormuş
Bu yazıyı yazdıktan sonra bir süre olayı unutmuştum. İHH’dan da fazla bir ses çıkmamıştı.
Geçen cumartesi günü İHH’nın bir gemisinin Beyrut Limanı’na yanaştığını öğrendiğim gün, beni dehşete düşüren başka bazı şeyler de öğrendim.
Hem de çok güvendiğim kaynaklardan.
Meğer şubat ayındaki o iki mesajdan sonra devletin içinde müthiş bir gizli savaş yaşanmış.
Çünkü İHH bu gemileri göndermek için ısrarcı olmuş ve çok önemli adımlar atmış.
Ancak Allah için bu defa Cumhurbaşkanı’nı dinleyip devlete de sormuşlar.
Ama sadece sormuşlar.
Anadolu ve Vicdan gemileri
700 kişilik ‘vicdan’ adlı gemi hangi amaçla alındı
Bu arada üç gemi satın almışlar.
İkisi yük gemisiymiş.
Ancak bir üçüncü gemi var ki, beni işte asıl o çok endişelendirdi.
Çünkü gidecek filonun başına 700 kişilik bir de yolcu gemisi de satın alınmış.
Ve bu gemiyle gidecek 700 de gönüllü bulmuşlar.
Geminin adını da “Vicdan” koymuşlar.
İşin ilginç yanı bu gemilerin limanda yan yana görüntülerini de “War and Order” başlığı ile video kanallarında yayınlıyorlar.
Yani “insani yardım” kuruluşu olduğunu söyleyen bir hareket kendini “Savaş ve Düzen ” başlığı ile tanıtıyor.
Filonun başında 700 kişiyi kesin ölüme götürecek bir hareket için emir verilmiş.anlayacağınız. Bu kuruluş kendini “savaşın tarafı” olarak görüyor.
“İnsanın” tarafı olarak değil.
Tabii İsrail’in de bu 700 kişiye “Hamas yanlısı 700 cihatçı” gözüyle bakacağını bile bile götürülecekti.
İsrail gemilerin liman hareketini Türk istihbaratına haber veriyor
İşte tam o günlerde perde arkasında çok ilginç olaylar ve mücadeleler yaşanmış.
Tabii ki İsrail istihbaratı bu gemileri anında öğrenmiş.
Hangi limanlarda bulunduğunu tespit etmiş.
‘Tespit etmiş‘ demek yanlış.
Zaten İHH’nin kendisi bu gemileri açıklıyordu.
Geriye, herkese açık gemi seyir izleme sitelerinden bu üç geminin nerede bulunduğuna bakmak kalıyordu.
Ancak İsrail bu defa Mavi Marmara olayından farklı davranmış.
O olayda İsrail, hükümet düzeyinde açık uyarılar yapıp sonra gemiye müdahale etmişti.
Bu defa durum daha gergin ve iki ülke arasındaki ilişkiler daha kritik noktada olduğu için gemilerin Türk limanlarından çıkmasına engel olacak gizli bir diplomasiyi tercih etmişler.
İsrail istihbarat birimleri, bu gemilerin her liman değiştirişinde Türk yetkililerini arayıp durumun engellenmesini istemişler.
İHH’dan şok istek: F-16’larımız bizi korusun
İşte tam o günlerde İHH’nın üst düzey bir yöneticisi Türk Dışişleri ve istihbaratına ulaşarak, Gazze ablukasını kırmak üzere gemilerin limanlardan çıkışına izin verilmesini resmen istemiş.
Türkiye hem Dışişleri hem İstihbarat düzeyinde İHH yetkilisine “Bu çok tehlikeli bir şey, yapmanıza asla izin veremeyiz” demiş.
Bunun üzenine İHH yetkilisi aynen şunu söylemiş:
“O zaman F-16’larımız bizi korusun…”
İşte bu cümle benim kanımı dondurdu.
Ancak görüştükleri her iki devlet yetkilisinden de aynı cevabı almışlar:
“Yani bu üç gemi yüzünden İsrail’le savaşa girmemizi mi istiyorsunuz?”
Düşünebiliyor musunuz, bu işin şakası yok.
İHH, milletvekili ve etkili muhafazakarları devreye sokuyor
Aynı İHH bundan önce aynı sorumsuzluğu yapmış ve sonuçta 10 insan hayatını kaybetmişti.
Bu defa aynı olayı 700 insanla yapacaktı.
Üstelik o günlerde birçok milletvekili, belediye başkanı ve muhafazakar kesimin etkili bazı insanlarını harekete geçirerek hem Dışişleri hem İstihbarat üzerinde ağır bir baskı oluşturdular.
Allahtan ki iktidar medyası da ilk olaydan ders aldığı için bu konuda sessiz kaldı.
Türk devletinin makul aklı bu defa o gemileri limanlardan çıkarttırmadı.
İHH gemilerine yeni rota açan bombalar
Ama o gemilere Gazze dışında başka iki liman açıldı.
Mısır ve Ürdün…
O limanlar üzerinden Gazze’ye yardım gönderildi.
Tabii Gazze ablukası ile siyasi bir gösteri yapmanın gereği de kalmadığı için 700 kişilik gönüllü ordusu da yola çıkmadı.
İşte bu gizli savaşın en gergin anında Lübnan olayı patladı.
İsrail, Lübnan şehirlerini vurmaya başlayınca, Gazze ablukasını kırmak için limanlarda bekleyen yük gemilerine yeni bir rota açıldı.
Gazze için toplanan yardımların bir bölümü bu rotaya çevrildi.
2 Kasım sabahı Beyrut’a yanaşan Türk bayraklı geminin adı ‘Anadolu’
2 Kasım 2024 sabahı Beyrut Limanı’na, Türk bayraklı bir gemi yanaştı.
Adı “Anadolu’ydu…”
Üzerinde bezden yapılmış büyük bir pankart asılıydı.
Üzerinde “hemen” yazıyordu.
Gemiyi limanda bekleyen 3 Türk vardı.
Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Ali Barış Ulusoy, AKP Milletvekili Hasan Turan ve Lübnan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hasan Murad…
Gemide İsrail bombardımanlarında evini barkını kaybetmiş Lübnan halkına yardım malzemesi vardı.
Türkiye ile İsrail arasında iki tarafa da büyük zararlar verebilecek bir gelişme önlenmiş ve yardım gemileri güvenli sularda güvenli bir limana demirlemişti.
Devlet içindeki bu gizli savaşı şimdilik aklıselim kazanmıştı.
Son sözüm, ambleminde barış güvercini olanlara
Ama Türkiye’nin böyle provokasyonlara açık bir yarası olduğu da kesindi.
O nedenle son sözümü İHH yöneticilerine söylemek istiyorum.
Siz ambleminde barış güvercini olan bir “insani yardım kuruluşuysanız” eğer…
Yapacağınız yardımların ideolojik, fanatik hareketlerle lekelenmemesine herkesten fazla özen göstermelisiniz.
700 insanın hayatına mal olacak ve 2 ülke arasında savaşa yol açabilecek provakatif eylem ve hareketler sizin görev tarifinize hiç uymaz.
Gemilerinizin üzerinde “insani yardım” yazıyorsa, onların içine ideolojik üniforma giyen mürettebat bindirmeyin lütfen…
Ve devletin size gösterdiği güvenli rotanın dışındaki tehlikeli denizlere açılmayın.
Kim bu başkan yardımcıları? ABD seçiminin iki numaraları: ‘Aile babası’ Tim Walz mu, ‘Amerikan rüyası’ JD Vance mi galip gelecek? |