34,5461
35,9790
2.986,83
Rahmetli İlhan Selçuk, bizim gençlik yıllarımızda ‘gardrop Atatürkçülüğü’ diye bir kavram yaratmıştı.
Oysa kendisi daha o günlerde, üstten düğmeli mujik gömleği ile kendi Atatürkçülük anlayışına yeni bir tür gardrop yaratıyordu.
Ama bu, onun tarif ettiği yeni bir gardroptu, o yüzden belki de adını ‘elbise dolabı Atatürkçülüğü’ olarak güncellemek gerekirdi.
Bazılarımız çok sevmişti o kavramı ve iyi de yerleşmişti.
Zaman zaman ben de kullanmıştım.
Gardrop Atatürkçülüğüne karşı sosyal medya Atatürkçülüğü
Cumhurbaşkanı Erdoğan da İlhan abinin isinden gidip, 10 Kasım günü yeni bir Atatürkçülük kategorisi yarattı:
‘Sosyal medya Atatürkçülüğü…’
O da Atatürk’ün ölüm gününde bakanlar kurulunu Atatürkçülüğün en sembolik mekânlarından biri olan Çankaya’da yapmıştı.
Mesajı açıktı…
‘Siz onlara bakmayın. Asıl Atatürkçü biziz…’
O yüzden belki onun Atatürkçülük anlayışını da ‘yandaş klasik medya Atatürkçülüğü’ olarak güncellemek gerekirdi.
Popülizmin en büyük meraklarındandır.
Kendisi gibi olmayanları ‘kategorize’ eder…
Thomas Homan ve Donald Trump
21’inci yüzyıl popülizminin yeni yönetim biçiminde ilk adım, geçen pazartesi atıldı
Şimdi ise popülizmin yepyeni bir yönetme sanatı anlayışı ve modeli ile karşı karşıyayız.
Onu da şöyle tarif edebiliriz:
‘Anayasalarla ve kanunlarla oluşturulmuş resmi makam ve ünvanlara gayrı resmi isimler vermek…’
ABD’nin ‘seçilmiş başkanı’ bunun ilk adımını geçen pazartesi günü attı.
Yaptığı ilk atama, onun dünyanın hâlâ 1 numaralı süper gücü sayılan ABD’yi hangi mantık ve üslup belagatıyla yöneteceğinin ilk işaretlerini de verdi.
İlk kararı, ‘sınırların korunması ile görevli’ en üst düzey yetkiliyi atamak oldu.
Atadığı isim Thomas Homan…
‘Göç ve Sınır İdaresi Başkanlığı’na’ getirildi.
Yani bir anlamda Trump’ı iktidara getiren ‘anti göçmen’ politikalarını yürütecek kişi…
Sınır kontrolü yapacak kişiye verdiği gayrı resmi isim: ‘Sınır Çarı’
Buraya kadar normal.
Ancak adadığı kişiye, kendi üslubu ile verdiği isim ilginç.
‘Sınır Çarı’ olarak adlandırmış.
Kendisi ‘başkan’ ünvanı taşıyan bir kişinin, sınırları koruyacak adamına kendisinden daha güçlü gösterecek büyük ve etkileyici bir ünvan vermesini neyle açıklayacağız?
‘Sınır Çarı…’
Yani ABD sınırlarına bir ‘deli petro’ mu geliyor
Çar kelimesi, Rusların imparatorlarına verdikleri isimdi.
Kelime, köken olarak Roma imparatoru Sezar’dan geliyor.
Trump bu ünvan ile atadığı yöneticiye adeta şu emri veriyor:
‘Sınırdan geçişleri ne pahasına olursa olsun engelle. Kanun falan ipleme. Bir çar gibi rahat davran…’
Öyle görünüyor ki ABD’yi bundan sonra bizim ‘Deli Petro’, Rusların ‘Büyük Petro’ dediği türden bir ‘çarlık bürokrasisi’ yönetecek.
Bu haberi okurken kendi kendime sordum.
Sınır’daki Deli Petro’yu en çok kimler sevecek
Böyle bir yönetici en çok kimi sevindirir?
Trump’a oy verenleri tabii…
Ama onlar içinde en çok kimleri?
Beyaz WASP Amerikalıları mı…
Yani beyaz, anglodakson, protestan Amerikalıları mı…
Yoksa Katolik Latin kökenlileri mi…
Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA
‘Ev kedisini’ yiyen ‘yeni ezikler’ sandık çıkışında ne dedi
Sandık çıkışı anketler bize çok çarpıcı bir 21’inci yüzyıl profilini tanıttı.
Yirminci yüzyılda onlara ‘ezilenler’ denirdi.
Bu yüzyılda ise ‘ezikler’ deniyor.
Tablo da şu…
Trump, ‘Yasa dışı Latin göçmenleri atacağım’ dedi…
Bir destekçisi ‘Haiti’ için ‘Yüzen bir çöplük adasıdır’ dedi.
Kendisi ‘Bunlar ev hayvanlarını bile yiyor’ diye aşağıladı.
Ama Başta Florida’nın Kübalıları olmak üzere Latin Amerika kökenliler, gidip ona oy verdi.
Trumpçıların hakaretine uğramış Müslümanların eli neye kalktı
Müslümanlara etmedik hakareti bırakmadı, ‘Hepsini atacağım’ dedi…
6 Müslüman ülkeye vizeleri tamamen kaldırdı…
‘Müslümanları da ülkelerine göndereceğim’ dedi…
Müslümanlar gidip ona oy verdi.
Beyazlar ‘Black lives matter’ derken siyahlar ‘Kim matter’ dedi?
Öldürülen siyah polisler için demokrat beyazlar sokaklara çıkarken, Trump her defasında siyahları öldüren polislere sahip çıktı, sırtını okşadı.
Amerika’nın en ırkçı kesimleri onu destekledi.
Siyahlar gidip ona oy verdi.
İşte Amerika seçiminin bu sandık çıkışı sosyolojisi, ister istemez benim pop sosyolog aklıma da şu soruyu sokuyor…
Bugün seçim yapılsa, Suriyeliler acaba kime oy verirdi?
Hemen ‘saçma sapan bir konu’ deyip geçmeyin…
Gelin, Türkiye’nin yeni sosyolojisine bakalım.
Fotoğraf: AA
Soru 1: Neden erkek Suriyeli sayısı, kadından fazla
Türkiye’de resmi rakamlara göre 3 milyon 96 bin Suriyeli var.
Çok ilginçtir, bunların yüzde 52’si erkek…
Türkiye’ye sığınan Suriyeliler arasında erkeklerin sayısı kadınlardan 121 bin fazla…
Yaş ortalamaları 21…
Geliyorum en ilginç istatistiğe…
Erkekle kadın arasındaki en büyük fark 25-29 yaşları arası.
Bu grupta 121 bin 500 Suriyeli var.
Veee…
Bu yaş grubundaki erkek sayısı, kadınlardan 24 bin fazla…
Normal olarak bu erkeklerin en savaşacağı yaş grubu.
Normal olarak erkeklerin kalıp orada savaşması gerekirken, acaba ilk onlar mı kaçtı?
Soru 2: Oy kullanma hakkına sahip 140 bin Suriyeli kime oy verecek
Neyse bugün asıl meselem bu değil.
Ağustos 2024 itibariyle resmi rakamlarla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış Suriyeli sayısı 238 bin 768…
Bunun 104 bini çocuk.
Demek ki 140 binine yakını yetişkin ve seçme hakkına sahip TC vatandaşı bunlar.
Soru şu…
Bugün seçim yapılsa bu Suriyeliler kime oy verir?
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ
Kapılarım hâlâ açık diyene mi, ‘Hepinizi mancınıkla göndereceğim‘ diyene mi?
İki adayımız var…
Biri; daha geçen gün ’18 yaşından aşağı , 50 yaşından yukarı Irak vatandaşlarına vizesiz Türkiye’ye girme hakkını veren…
Yine daha geçen gün ‘Biz ensar ülkesiyiz, kapımız Lübnanlı kardeşlerimize de Filistinli kardeşlerimize de açık’ diyen Erdoğan’a mı verirler oylarını…
Yoksa ‘İktidara geldiğimde bütün Suriyeli ve Afganları mancınıkla evlerine göndereceğim’ diyen Ümit Özdağ’a mı…
Mantık, ‘Tabii ki Erdoğan’a verirler’ diyor değil mi…
Özdağ şimdiden şöyle güçlü kuvvetli bir sınır çarı bulursa
Unutmayın, popülizmin insan beyninde saldırıp düşürdüğü ilk mevzi rasyonellik ve akılcılık merkezidir.
Ümit Özdağ’ı da küçümsemeyin yani.
Suriyelilere, Afganlara, bilumum yeni eziklere karşı üslubun ve hakaretin dozunu biraz daha abartırsa…
Hele hele şöyle kaslı, güçlü kuvvetli bir Sınır Çarı bulur, şimdiden o göreve tayin ederse…
Şansı bayağı açılır yani…
Gün değişti.
Eski deyiş şuydu:
‘Dağdan gelen bağdakini kovar…’
Şimdi ‘Dağdan önce gelen, önce dağdan yeni geleni kovuyor…’
Popülist kitleler ‘çarlarını’ severler.
Güçlü kuvvetli çarlarını daha da çok severler.
Ve şimdi 21’inci yüzyılın ‘yeni çarları’ ile tanışıyorlar.
Sınır çarlarını….
Kayyım çarlarını…
Kısaca arkadaş….
Winter is coming….
İnci Taneleri’nin hocası Yılmaz Erdoğan, yeni sezonda da kadınları eğitmeye kararlı mı? |