34,2134
36,8869
2.919,96
Aylık enflasyon yüksek seviyede gelmeye devam ediyor. Görünüm yazın dahi bozulmamışken kış aylarında iyileşme beklemek normal değildi zaten. Keza 2025’in ilk yarısında baz etkisi lehte rol oynayabilir. 2025 yazında ise temkinli iyimserlik beklenebilir.
Fakat enflasyon Merkezin tahmini üstünde kalmaya devam ettikçe faizin yukarı yönlü baskısı da büyüyecek. Faiz artarsa da kur düşebilir… (Buradaki toleransları hassas hesaplamak gerektiğinden ihtimal olarak serz ettim.)
Kur düşerse ulusal verimsizlik sorunu nedeniyle işletmeler ithal malların rekabetine dayanamayacak.
Faiz artmazsa kurdaki yukarı yönlü baskı artacak. Fakat kur atarsa enflasyon beklentisi hepten bozulacağından aynı kısır ortodoks döngü dönmeye devam edecek.
Enflasyon ortamını en başından beri faiz politikasından katbekat fazla ÖTV politikası besledi. Daha doğrusu dolaylı vergilerin gümrük vergisi olarak kullanılması…
Fakat bu anlamda bir gelişme beklenmiyor. Beklenmiyor ama yanlış yapılıyor. Vergi geliri aslında artmıyor azalıyor. İzah edeyim.
Ekim otomobil satış verisi yayınlandı. Binek otomobil satışında derin bir düşüş var. Pick-up türü ticari araç satışları ise artmış. Bu veriye bakıp demek Türkiye’de işler artmış diyebilecek durumda değiliz. İlişkiyi ÖTV ile açıklamak durumundayız.
Ticari araçların ÖTV’si %1 ila %15 arasında değişiyor. Ekserisi %3 gibi. Binekte ise matrahlar uzun süredir düzeltilmediğinden ÖTV %80’den başlıyor.
Vatandaş da ticari aracın ucuza satıldığını zannediyor. Ticari araçlar binek araçlardan daha pahalıya satılıyor aslında. Vatandaşın binek yerine ticari tercihi de otomobilden görece daha az vergi elde edilmesine neden oluyor.
Türkiye’de en davranışsal ürün otomobildir. Fiyat ilişkileri, ücret kıyasları otomobil referansı üzerinden yapılır. Dahası tasarruf güdüsü oluşturmada otomobil en az konut kadar belirleyicidir. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyonu yönetmek otomobil fiyatını yönetmek demektir.
Geç kalınırsa bu enstrüman da işe yaramaz, notunu da ekleyeyim.
Şimdi ÖTV ile ilgili bir adım atılacağa benzemiyor. Fakat görünen o ki otomobil savaşları dünyada ilk Türkiye’den kopacak. Eğer BYD ertelediği basın toplantısını yapmayı başarabilirse.
Eğer dedim çünkü bir şaibe de oluştu. Hatırlarsanız BYD daha önce Volkswagen’in vazgeçtiği yerde, Manisa’da, fabrika kurma kararı almış buna karşın da ek gümrük vergisi ile ÖTV bakımından avantaj elde etmişti. Daha doğrusu etmesi bekleniyordu. Ancak yatırım teşvik belgesi çıkmadı. 4 Kasım’da yapacağı basın toplantısı da belgenin hazır olmasını umdukları 15 Kasım’a ertelendi.
Şimdi bu belge çıkarsa dünya belki de ilk defa Tesla ile BYD’nin kapsamlı bir rekabete girdiğini görecek. Tesla için BYD ile Türkiye’de rekabete girmek bir fırsat olacak. Çünkü bir öğrenme elde edemezse sınanmasını Avrupa’da yaşamak zorunda kalacak.
Avrupa gümrük duvarları örüyor ama bu duvarların sadece Berlin’de fabrikası olan Tesla’ya yaradığını kendi üreticilerini kurtaramadıklarında göreceklerdir.
Dünya bu çarpışmayı izleyecek ama Türkiye, otomobil üreticileri tarz, marka, donanım gibi başlıkları bir tarafa bırakıp fiyat rekabetine girerlerse enflasyon düşüşünü deneyimleyecek.
Bu öngörüm gerçekleşirse düşüşü para politikasına yazmam. Bu tespit önemli. Çünkü enflasyon düşüşü politikaya mal edilirse firmaların zorlukları olduğu gibi kalacak.
Meseleyi de bu yüzden tartıştım; reel kesime dair bir kaygısı olmalı ekonomi yönetiminin.