h Dolar 35,3586 % 0.15
h Euro 36,8239 % 0.15
h Altın (Gr) 3.010,50 %0,67
a İmsak Vakti 02:00
İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 35,3586h

    35,3540

  • EURO 36,8239h

    36,8086

  • Gram Altın 0,67h

    3.010,50

a

Enflasyona esas etki program etkisidir

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, fiyatlama davranışlarının giderek düzeldiğini belirterek, “Özellikle enflasyondaki gelişmelerle birlikte reel sektör beklentilerinde de daha fazla iyileşme bekliyoruz” dedi.

Enflasyona esas etki program etkisidir
0

BEĞENDİM

Ece CEYHUN

Hem enflasyonun ana eğilimindeki değişim hem de beklentilerdeki iyileşmenin 2025 yılında Türki­ye ekonomisi için daha güçlü bir dezenflasyon perspektifi sun­duğunu belirten Cumhurbaş­kanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Enflasyon 2024’ün Ocak-Şubat aylarında nispi olarak yüksek­ti.

Ocakta diğer aylara göre nis­peten daha yüksek olur enflas­yon, çünkü birçok fiyat ocakta güncellendiği için o ay biraz da­ha normal ortalamanın üstünde gelir. Dolayısıyla baz etkisinin bu sene olumlu olacağını düşü­nüyorum. Geçen senenin ocak ayıyla mukayese ettiğimizde bu ocakta enflasyonun çok daha dü­şük olacağını tahmin ediyoruz” dedi. Enflasyonda esas etkinin program etkisi olduğunu belir­ten Yılmaz, ana eğilimin de prog­ramla uyumlu olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024 yılı gerçek­leşmeleri, 2025 yılı beklentileri üzerine İstanbul’da ekonomi ba­sını ile bir araya geldi.

Yılmaz, enflasyon rakamları­nın dezenflasyon sürecinin baş­ladığı Haziran 2024’e göre 31 pu­an, 2023 sonuna göre 20 puan düştüğüne işaret ederek önem­li bir mesafenin alındığına işa­ret etti.

Yılmaz, 2024 gelişmelerini değerlendirirken şu açıklamayı yaptı: “OVP’deki rakamlarımızın üstündeyiz doğru ama ana çer­çevenin hedeflerimizle uyum­lu olduğunu rahatlıkla söyleye­bilirim.

Dezenflasyon sürecinin başladığı günden bugüne 31 pu­an, yıllık olarak da 20 puan civa­rında bir düşüş sağlandı. Bunun da 2025 yılında devam etmesi­ni bekliyoruz. Ocak ayı enflas­yonu şubatta çıkacak malum. Çıktığı zaman göreceğiz ki Ocak ayında da bu trend devam edi­yor.

Dezenflasyon süreci devam edecek. Birçok etkileyici husus var, ama şu açık, istikametimiz belli: Daha düşük bir enflasyon oranına doğru ülkemiz gidecek ve artık bu kadar yüksek, geçen sene konuştuğumuz kadar yine enflasyonu konuşacağız, elbet­te her zaman konuşacağız, ama geçen sene konuştuğumuz kadar konuşmayacağız. Gelecek yılın sonlarına geldiğimizde artık enf­lasyon çok daha makul bir düze­ye gelmiş olacak. Bir sonraki yıl, 2026-27 perspektifinde ise tek­rar eden enflasyonu hedefleyen bir politikayla yolumuza devam edeceğiz. Bizim OVP’de öngör­düğümüz 2026 sonu itibariyle tek haneyi yakalamak.”

Ocak enflasyonu da 2024’ün altında

Ocak ayı enflasyonunda baz etkisinin olumlu yansımaları­nın görüleceğini ve şubat ayın­da açıklanacak rakamların 2024 yılının altında kalacağını an­latan Cevdet Yılmaz, “2024’ün ocak-şubat aylarında enflasyon nispi olarak yüksekti. Bu sene ocakta baz etkisinin olumlu ola­cağını düşünüyorum. Birçok fi­yat, ücret ocakta güncellendiği için, ocak ayı biraz daha normal ortalamanın üstünde gelir, aylık enflasyon diğer aylara göre nis­peten daha yüksek olur ama ge­çen senenin ocak ayıyla kıyasla­dığımız zaman bu sene çok daha düşük olacağını tahmin ediyo­ruz” diye konuştu.

Yılmaz, Ocak 2024’te rakamın biraz daha beklentinin üstünde çıktığını anımsatarak, şunları kaydetti: “Onun baz etkisi olum­lu olacaktır diye düşünüyorum. Geçen yıl ocakta mesela yüzde 6,7 olmuş, şubatta yüzde 4,5 ol­muş. Dolayısıyla bu ilk aylarda bize olumlu yansıyacaktır. Fa­kat hep şunu söylüyorum, ba­zen medyadan arkadaşlarımız da söylüyorlar, ‘Baz etkisi de şu oldu, bu oldu.’ diyorlar.

Program yoksa baz etkisi de olmaz, esas etki program etkisidir. Çün­kü program olmazsa siz bu oranı düşürmezseniz. Dolayısıyla, esas olan program etkisidir ama baz etkisinin de faydalı olduğu aylar veya olumsuz etkilediği ay­lar da elbette olabilir. Esas olan program etkisidir, program etki­si de olumlu yöndedir.”

Büyüme daha dengeli

Cevdet Yılmaz, büyümenin daha dengeli bir yapıda devam ettiğini de belirterek, “Bu da yine bizim OVP’mizin öngördüğü bir gelişme. İç taleple devam eden bir büyüme değil dış talebin da­ha fazla katkı verdiği, iç talebin katkısı azalırken cari işlemler açığının azaldığı, dış talebin da­ha fazla katkı verdiği bir büyüme kompozisyonu. Büyüme oranı aynı olabilir ama kompozisyonu değişebilir, unsurları değişebi­lir.

Bizim tercih ettiğimiz iç ta­lep de tabii ki katkı verecek bü­yümeye ama dış talebin de katkı verdiği daha dengeli bir büyüme yapısı. Buna ulaştık mı? Evet, şu an geldiğimiz noktada büyüme­mizin daha dengeli bir yapıda ol­duğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla programımız sadece enflasyon alanında değil denge­li büyüme noktasında da sonuç vermiş diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, 2024 sonu itibarıyla milli gelir büyüklüğünün 1,3 tril­yon dolara ulaşmasını bekledik­lerini kaydetti.

Bütçe açığı öngörülerden iyi

Bütçe açığına değinen Yılmaz, “Bugünkü değere getirdiğinizde 2,6 trilyon lira civarında bir öde­nek ayırdık deprem harcamala­rı için. Bunu hariç tuttuğunuzda aslında çok daha olumlu bir du­rumdayız. Bütçe açığımız geçen yıl 5,2 geldi, 6,4 demiştik. Burada da yine programdan daha iyiyiz. Bu sene yine 6,4 demiştik, daha henüz çıkmadı rakam ama muh­temelen 5 civarında yine bir şey olacak. Yani öngördüğümüzden daha iyi noktada kapatmış olduk 2024’ü bu deprem harcamaları­na rağmen” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tay­yip Erdoğan’ın asgari ücrete iliş­kin, “Şayet enflasyon oranında çok ciddi bir sapma olursa tabii ki biz de buna kayıtsız kalmaz, gerekli değerlendirmeleri yapa­rız” dediğini hatırlatan Yılmaz, “Cumhurbaşkanımız zaten söy­ledi.

Biz ciddi bir sapma olmaya­cağına inanıyoruz, politikaları­mızı o çerçevede sürdürüyoruz. Önemli olan şudur, bugün yük­sek bir maaş verirsiniz, yarın enflasyon bundan daha yüksek çıkarsa verdiğiniz maaşın hiçbir anlamı kalmaz. Önemli olan enf­lasyonu dizginleyip, düşürüp, somut, reel satın alma gücünde artış sağlamak. Bizim amacımız satın alma gücünde kalıcı artış sağlamak. Dolayısıyla bunu sağ­lamak için her türlü gayreti sarf edeceğiz.”

Yılmaz, net asgari ücretin 2002’de 114 dolar, 2024’te 519 dolar olduğunu, 2025’teki son güncel artışla tutarın 627 dola­rın üzerine çıktığını da söyledi.

Asgari ücret siyasi tartışma konusu olmamalı

Yılmaz, asgari ücretin bu kadar siyasi tartışma konusu olmaması gerektiğini de kaydederek, “Siyasi olarak bu kadar tartışılmayacak bir mekanizma içinde farklı şekillerde yapılabilir mi? Elbette tartışılabilir, uzlaşılabilir” dedi.

Asgari ücret oranıyla emekliye artış oranının mukayesesinin de doğru olmayacağını ifade eden Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: “Çünkü birisi bir yıllık bir süreçle ilgili, perspektifle ilgili bir artış, diğeri 6 aylık, yani emekli ve memur artışı biliyorsunuz 6 aylık yapılıyor, Temmuz’da tekrar bu artışlar yenilenecek. Burada asıl kural bazlı olmayan en düşük emekli aylığı.

Bugün geldiğimiz noktada 12 bin 500 liraya çıkmış durumda kök ücretleri daha düşük olan oldukça önemli sayıda emeklimiz bundan istifade ediyor, kök ücretinden daha yüksek bir emekli ücreti almış oluyor, yani primiyle bağlantılı kök ücretinden daha yüksek bir emekli maaşı almış oluyor. Bir çalışma yapacağız ve bir kanuni düzenleme muhtemelen gündeme gelecek. Tabi hükümetimiz bunu nihai karara Cumhurbaşkanımız tamamladıktan sonra grubumuzla kanun çalışmasını gündeme taşıyacağız. Ocak ayı içinde bu gerçekleşecektir diye düşünüyorum.”

KKM finansal enstrüman olarak kullanabilir

Pandemi döneminde dolari­zasyon eğilimini önlemek TL’ye güveni yeniden tesis etmek için bir finansal enstrüman olarak çıkartılan Kur Korumalı Mevdu­at (KKM) bugün atılan adımlar­la yavaş yavaş toplam mevduat içindeki payı aşağı çekiliyor. Geç­tiğimiz günlerde Merkez Bankası tarafından döviz yükümlülüğü olan tüzel kişilerin döviz ve Türk lirası hesaplarına sağlanan des­teklerde kaldırıldı.

İstanbul’da bir grup gazeteci ile bir araya gelen Cumhurbaş­kanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, KKM’de önemli olan noktanın “kamuya yük getirmemesi” ol­duğunu belirterek “2025 yılı içinde herhalde artık bunu faz­la konuşmamaya başlarız, tam tarih vermem mümkün değil ama, aşama-aşama zaten bunun cazibesi kalkıyor.

Kamuya bir yük getirmediği sürece, kamu­ya bir harcama yükümlülüğü getirmediği sürece bir finansal enstrüman olarak finans kurum­ları kullanmak istiyorlarsa da kullansınlar, ben şahsen bunda bir problem görmüyorum, ama önemli olan kamuya bir yüküm­lülük getirmemesi. O yönde de zaten önemli adımlar atmış du­rumdayız. Bence bugün geldiği­miz noktada artık KMM büyük oranda etkisi azalmış durumda” açıklamasını yaptı.

Mevduat içindeki payı geriledi

KKM, 2023 yılı ortalarında toplam mevduatın yüzde 26’sını aşarken bugün aynı oran yüzde 5,9’a geldi. Yılmaz, KKM’de hızlı değil kademeli çıkış yapılacağını söylediklerini hatırlatarak, “Gel­diğimiz noktada KKM artık olduk­ça düşük seviyelere, 30 milyar doların biraz üstünde bir seviye­ye gelmiş durumda, giderek cazi­besini daha da azaltıcı kararlar da alınıyor. Dolayısıyla zaman içinde KKM’nin tamamen gündemimiz­den çıktığını da görmüş olacağız” ifadelerini kullandı.

Tasarruf oranları artmalı

Türkiye’de finansal enstrü­manların artması, toplam tasar­ruf oranlarının artmasının öne­mine değinen Cevdet Yılmaz, “KKM dışında yeni finansal ens­trümanlar olabilir mi? Elbette, bu bizim KKM’den bağımsız ge­nel politikamız. Finansal enstrü­manları çeşitlendirmemiz, tasar­ruf oranını artırmamız gerekiyor.

En büyük kalkınma perspektifiy­le yine bakacak olursak, bir ülke­nin en önemli iki konusu vardır; bir, tasarruf oranını artırmak, iki, tasarrufları üretken alanlara ka­nalize etmek” dedi ve ekledi: “Ta­sarruf oranlarını artırmak için de finansal enstrümanları elbette çeşitlendirmelisiniz, işte bireysel emeklilik sisteminden sermaye piyasalarına, sadece bankacı­lık sistemi değil, niçin daha fazla insan sermaye piyasalarından istifade etmesin veya sigortacı­lık sistemimiz niçin daha fazla gelişmesin, bireysel emeklilik niye daha güçlü hale gelmesin?

Bunlar olsun ki toplam tasar­ruf oranımız yükselsin. Tasarruf oranımız yükseldiği zaman cari açığımız zaten haliyle düşüyor, çünkü yatırımlarınızı ya kendi tasarruflarınızla finanse ederse­niz veya dış dünyanın tasarrufla­rıyla.

Tasarruf oranınız yükselip kendi yatırımlarınızı finanse eder hale geldiğinizde cari açık prob­leminiz de kalmaz. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de finansal enstrümanları artırmak, banka­cılık veya bankacılık dışı serma­ye piyasaları, başka alanlarda ta­sarruf oranlarını yükselten, hem bireyler için getirisi olan, hem de makro düzeyde de toplam tasar­ruf oranımızı artıran enstrüman­ları geliştirmeye, desteklemeye devam edeceğiz.”

Faiz indirimi banka mevduatlarına da yansıyacak

Yılmaz, bir soru üzerine de Merkez Bankası’nın faiz indiriminin bankaların yıl sonu hareketlerinin etkisi ile sektör fiyatlamalarına yansımadığını anlattı. Yılmaz, “Geçen yılın sonunda mevduat faizlerine fazla yansımadı, çünkü bankalar malum yılsonunda pazar paylarını daha yüksek tutmak istiyorlar, dolayısıyla mevduat faizlerini fazla düşürmediler.

Aralarında çok küçük farklar olan bankalar var, bir şekilde mevduatta daha önde görünme çabası içinde mevduat faizlerini yılsonunda biraz daha yüksek tuttular. 2025’le birlikte artık o rakamlar geçtiği için şimdi daha fazla yansımasını bekleyebiliriz artık. Merkez Bankası’nın politika faizi bankaların mevduat faiz oranlarına daha fazla yansıyacaktır diye düşünüyorum” diye konuştu.

KOBİ’lere 2.500 TL destek

İstihdamını koruyan emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren işletmelere çalışan başına 2 bin 500 liraya kadar istihdam katkısı sağlayacaklarını belirten Cevdet Yılmaz, “Bu özellikle tekstil, konfeksiyon, deri, mobilya gibi emek yoğun sektörleri ilgilendiren bir karar. Ocak ayı içinde bir düzenleme yapılacak. Bu destekten belli bir referans döneme göre istihdamını azaltmamış olan KOBİ’lerimiz, işletmelerimiz istifade edecek. KOSGEB kanalıyla işletmelere bu desteğin ulaştırılmasını düşünüyoruz” dedi.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP