35,3569
36,4659
3.000,38
Dünyanın dört bir yanında aşırı hava olaylarının yaşandığı 2024, iklim krizi etkilerinin en hissedilebilir olduğu yıllardan biri olarak kayıtlara geçti. Çevrim içi yayın yapan ABD merkezli Grist dergisi, iklim değişikliği nedeniyle aşırı hava olaylarının şiddetlendiği ve en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmesi kesinleşen 2024 yılında çevre ve iklim alanında öne çıkan 10 kavramı belirledi.
Aşırı hava olaylarıyla beraber telefonlara gönderilen uyarı bildirimlerinin arttığı 2024 yılının ardından “uyarı yorgunluğu” en dikkati çekici kavram olarak belirlendi. İspanya’da sel felaketi nedeniyle Valensiya çevresinde telefonlara gönderilen acil durum bildirimlerinin sayısı giderek artarken aşırı sıcak, sel, kötü hava kalitesi gibi uyarıların sıklığı arttıkça insanların bu uyarılara verdiği tepkiler günden güne azalabiliyor.
Bu durum “uyarı yorgunluğu” olarak tanımlanıyor. Başlangıçta her gün yüzlerce tıbbi alarm alan ve bunların çoğunun yanlış olduğunu fark eden doktorların zamanla bu uyarılara kayıtsız hale gelmesini tanımlamak için kullanılmaya başlanan uyarı yorgunluğu, iklim değişikliğiyle bağlantılı uyarılara duyarsızlaşmak için de tercih ediliyor.
Yerel halk turistlere tepkiliydi
Turistlerin bir şehre akın etmesi sonucu yerel halkın turistlere tepkisi olarak tanımlanan anti turizm, 2024’te özellikle Güney Avrupa’nın birçok noktasında turistlerin ülkelerine dönmesini isteyen yerel halkların düzenlediği protestolarla gündeme geldi.
Anti turizm gösterileri, ilk olarak İspanya’nın Kanarya Adaları’nda bahar aylarında başladı ve ardından Barselona, Mallorca, Malaga, Venedik ve Lizbon’a kadar yayıldı. Göstericiler, Kovid-19 pandemisi sonrası hızla artan seyahat planları nedeniyle hükümetlerin, bölge halkı yerine turistleri önceliklendirmeye başladığını, şehirlerin “tema parklara” dönüştürüldüğünü ve bu durumun doğal kaynakları zorladığını savundu. Göstericiler, turizmin tamamen sona ermemesini ancak daha sürdürülebilir ve sınırlı bir turizm anlayışının benimsenmesini talep etti.
Şirketler, yıllardır karbon denkleştirmesi yapabilmek için örneğin ağaç dikerek, saldıkları sera gazlarını dengelediklerini savunuyor. Ancak karbon denkleştirme piyasalarındaki gerçek dışı vaatler ve denetim eksiklikleri bu sektörde adeta Batı’daki “vahşi hayatı” andıran bir ortamın doğmasına ve bu tür projelere dahil olan şirketlere “karbon kovboyları” olarak atıfta bulunulmasına yol açtı.
Bu tür uygulamalar, karbon emisyonlarını azaltma amacına hizmet eden çabaların genellikle yalnızca birer “gösteriş”ten ibaret olduğunu gösterdi. Gerçek çözüm ise bu tür manipülasyonları engelleyecek sistemler kurarak emisyonları doğrudan azaltmaktan yani sera gazı salımına neden olan uygulamalardan vazgeçmekten geçiyor. Bu yıl içinde yapılan araştırmalar, Zimbabve ve Amazon gibi bölgelerdeki karlı koruma projelerinin, bu şirketlerin yerel halklara vadettikleri parayı vermediğini ve çoğu zaman toprak üzerinde hiçbir hakları olmadığı halde kâr sağladıklarını ortaya koyuyor.
Derginin belirlediği diğer kavramlar ise şöyle
Kategori 6: En şiddetli fırtınaları tanımlamak için kullanılan kategori 5’ten daha şiddetli olan fırtınalar için kullanılabilecek kavram
Sıcak kuraklık: Aşırı sıcaklığın buharlaşması artırıp, kurak koşulları iki katına çıkarması durumu
Yarı distopik: Uzak görünen senaryoların ekolojik felaketlerle gerçek olabileceği algısı
Kar kaybı uçurumu: Artan sıcaklık nedeniyle kar örtüsündeki kayıptaki artış
Süper yolcu: Her gün uzak mesafeler katederek iş yerine giden kişiler
Az Tüketim Çekirdeği
Geçen yıl kontrolsüz tüketime tepki olarak ortaya çıkan deinfluencing yani tüketim karşıtı etkileme trendi, bu yıl underconsumption core adını aldı. Bütçe dostu bu eğilim, kişilerin sadece ihtiyacı olan ürünleri alması gerektiğini savunuyor.
İklim değişikliği ve çevre kirliliği açısından büyüyen bir sorun haline gelen hızlı moda trendine karşı olan underconsumption core, sadece çevresel kaygılarla değil aynı zamanda ekonomik belirsizlik ve tüketim kültürüne karşı bir duruş sergileyerek popülerlik kazanıyor. Bu eğilim, bireyleri daha az ama daha anlamlı ve uzun ömürlü satın alımlar yapmaya teşvik ederken, sürdürülebilirliği de ön plana çıkarıyor.
İklim Cinayeti
Tahminlere göre, iklim değişikliği bağlantılı olaylar nedeniyle 2000 yılından bu yana yaklaşık 4 milyon kişi hayatını kaybetti. Bazı hukukçular, Exxon Mobil gibi petrol şirketlerinin, fosil yakıtları yakmanın ölümcül sonuçlar doğurabileceğini uzun süredir bildiklerini savunarak, bu şirketlerin Amerika Birleşik Devletleri’nde birinci derece cinayet dışında kalan her türlü cinayet suçundan yargılanabileceğini iddia ediyor.
Kurumsal suçlamaların genellikle bireylere karşı açıldığı düşünüldüğünde iklim cinayeti kavramı, mahkemelerde iklim değişikliğiyle mücadele için yeni bir cephe açma potansiyeli taşıyor. Bu hukuki yaklaşım, iklim değişikliğini sadece çevresel bir mesele olmaktan çıkarıp bir insanlık ve adalet sorunu olarak ele almayı amaçlıyor.