34,7340
36,5562
2.957,11
Bilgin, “Bugün Türkiye, içinde bulunduğu zor bir dönemden geçiyor. Ekonomide istikrarı sağlamak, enflasyonla mücadeleyi gerçekleştirmek için uygulanan bir program var. Ülkemizin uluslararası sistemle karşı karşıya bulunduğu sorunlar var. Fakat bütün bunları çözerken, bunlarla ilgili çözümler ortaya koyarken emeği çalışanları asla ihmal etmememiz gerektiğinin bilincindeyiz. Demokrasi, emeğin örgütlendiği, emeğin çalışma hukuklu çerçevesi içerisinde haklarının alındığı bir rejimdir. Ekonomik politikalar da sosyal politikalarla birlikte yürütüldüğü zaman başarılı olur. Toplumsal bakımdan kabul görür. Bu bakımdan ben ekonomik politikalarla sosyal politikaların paralel gitmesi gerektiğini savunan birisiyim” dedi.
‘BİZ 12 AY ÇALIŞIYORUZ, İŞÇİLER 2 AYINI VERGİYE VERİYOR’
Son çeyrek asırdır görünmeyen bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya olduklarını belirten TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ise “Biz taleplerimizi 130 gündür ülkenin değişik illerinde grevlerle, mitinglerle, iç durdurmalarla bunları sürdürdük. Hatırlarsınız bundan tam 1 ay evvel Ankara Tandoğan Meydanı’nda 150 bin kişinin katıldığı bir miting yaptık. DİSK ülkenin değişik bölgelerinde yaptı, HAK-İŞ ülkenin değişik bölgelerinde miting yaptı. Sorun şuydu, şimdi bizim vergiyle ilgili ana sıkıntılarımızdan bir tanesi; biz ocak ayında aldığımız ücreti aralık ayında almıyoruz. Maalesef biz 12 ay çalışıyoruz. İşçiler 2 ayını vergiye veriyor. Yani bunun kabul edilir bir tarafı yok. Geçmişte asgari ücretin 17 katıydı vergi dilimi. Şimdi maalesef baktığınız zaman 5 katı oluyor. Yani bu eski düzenlemeye gelse bile problemin en azından bir bölümünü halletmiş olacağız” diye konuştu.
Taşeronların, staj mağdurlarının ve emeklilerin aldığı ücretlerden dolayı kendilerinden beklentilerinin olduğunu belirten Atalay, “Şu anda biz bugün burada bu basın toplantısını yaparken sabahleyin Çayıran’da 500 tane maden işçisi kendini madene kapattı. Sebep şu; Çayıran, Nallıhan, Beypazarı’nda öyle bir özelleştirme yapılıyor ki sanki o bölgenin bir tarafında 4’te 2’si, bir tarafında 4’te 3’ü şartnamenin ne olduğunu bilmiyor. Satılıyor. Burada işçi yok. Burada ailesi yok. Spor tesisleri satılıyor, lojmanlar satılıyor. Bununla ilgili bugüne kadar yetkililerle ben de ve yetkili sendikalar da görüştü. Şu ana kadar müspet bir cevap alamadık. 4 Aralık’ta ihale var. Arkadaşlarımız sabahleyin kendilerini oraya kapattılar. Arkadaşlarımız müspet bir netice alana kadar oradan çıkmayacaklar” ifadelerini kullandı.
Kamu işçilerinin geçmişte ücretlerde öncü olduğunu kaydeden Atalay, şu an ise bu enflasyondan dolayı kamu işçilerinin maaşlarının asgari ücret düzeyine düştüğünü söyledi. Konuşmasının devamında asgari ücret komisyonunun yapısı hakkında konuşan Atalay, şunları söyledi:
“Şu anda gündemde asgari ücret var. Asgari ücretle ilgili 40 senedir görüşmeler devam ediyor. Kanunun gereğinde TÜRK-İŞ asgari ücretliyi temsil ediyor. 15 kişi var. Bugüne kadar 4 kere imzalanmış. 16 kere imzalanmamış. İşçiyle işveren beraber olduğu zaman istediği rakamı çıkarma imkanı var. 2 dönemdir de asgari ücret tespit komisyonunun tamamı işçi oluyor. Bu dönemde ilk toplantılarını bugün TÜRK-İŞ’te yaptılar. 5 tane asgari üyemiz var. Bir tanesi sembolik olarak TÜRK-İİ Genel Başkan Yardımcısı ama 4 tane arkadaşımız işçi. Onlar geçen dönem bize geldiler. Dediler ki, ’18 bin lira olsun.’ Yılda 2 kere olsun. Getirdiler önümüze koydular. Biz, ülkeyi yönetenin önüne koyduk. Dedik ki, 18 bin lira olsun. Yılda 2 kere olsun. Bunla ilgili bugüne kadar müspet hiç çalışma yapılmadı. Mitingde biz asgari ücretli, emekli ve taşeron arkadaşımıza söz verdik. Asgari ücret öyle bir noktaya geldi ki başta IMF olmak üzere uluslararası örgütler, sermaye kuruluşları bugüne kadar birçok kişi kurum tutar ve artış oranı açıklamadı. Burada bir algı operasyonu yürütülmekte. Enflasyonla mücadele için düşük asgari ücret gerektiği savunulmakta.”
‘TÜRKİYE’DEKİ TEMEL MESELE BİR BÖLÜŞÜM MESELESİ’
Atalay’ın ardından açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da, “Türkiye’de işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler çok ciddi bir geçim sıkıntısıyla karşı karşıya. Yüksek enflasyon, işsizlik, enflasyon karşısında alım gücümüzün her gün daha da fazla azaldığı bir süreci yaşıyoruz. Şunu öncelikle ifade etmek istiyorum ki hepimizin yaşadığı bu yoksullaşma Türkiye yoksullaştığı için gerçekleşmiyor. Türkiye’deki temel mesele bir bölüşüm meselesi. Hepimiz çalışıyoruz, üretiyoruz ancak ürettiğimiz değerin paylaşımında, bölüşümünde büyük bir adaletsizlik var. O nedenle DİSK olarak iki yılı aşkın bir süredir gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet mücadelesi veriyoruz” ifadelerini kullandı.
‘NE YAZIK Kİ HALA FİNANSTAN VERGİ ALINAMIYOR’
Sosyal devlette çalışanlar, güçsüzler, zayıflar, emeklilerin korunmak zorunda olduğunu belirten HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Türkiye’de gerçekten adaletsiz bir vergi sistemiyle karşı karşıyayız. Nereden bakarsanız bakın geçmişle kıyaslanmayacak kadar bir geriye gidiş söz konusu. Türkiye gelişiyor, Türkiye büyüyor, Türkiye her alanda önemli adımlar atıyor ama vergi konusunda geriye gittiğimiz ortada. Hem vergi dilimleri hem vergi konusundaki bugüne kadar karşılaştığımız zorlukları daha da genişleten bir aşamadayız. Türkiye’de bir orandan bahsetmek istersek Türkiye’de vergilerin yüzde 66’sını dolaylı vergiler oluşturuyor. Yüzde 34’ünü doğrudan vergiler oluşturuyor. Yüzde ikisini ise servetten vergiler. Ne yazık ki hala finanstan vergi alınamıyor. Hala mevduattan vergi çok düşük. Kamu özel ortaklığı konusunda ilk defa bazı vergiler alınmaya başlandı ama bunların hiçbirisi yeterli değil. Devlet yakaladığından vergi alıyor. En çok da çalışanlarımız, ücretlilerimiz bu konuda ciddi şekilde vergi veriyor” dedi.