35,1996
36,5952
2.971,01
Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun (CRR) Genel Sanat Yönetmeni olmadan bir kurul ile yönetileceğine ilişkin açıklamanın yankıları sürüyor. Orkestra Şefi Rengim Gökmen, Orkestra Şefi Gürer Aykal ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda konser öncesi “Girişte Solda Müzik Söyleşileri” düzenleyen müzikolog, yazar Ersin Antep gazetemize konuştu. Usta piyanist ve besteci Fazıl Say ise sosyal medya hesabından konuyla ilgili bir açıklama yayınladı.
FAZIL SAY: “ANLAMAK İSTERİZ, TARTIŞMAK İSTEMEYİZ”
Fazıl Say, konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı:
“Murat Cem Orhan, Orkestra Şefi, Besteci, Piyanist, Bariton, Sanat Yönetmeni… Yazdıklarımı okumanız dileğimle;
Şimdi; Müzisyen Murat Cem Orhan ile 10 yıl önce tanıştım. Nazım Oratoryosu’nda koro çalıştırıcısıydı, şefliğine olan doğal yeteneklerini, opera eğitimi görmüş iyi bir şancı olarak vokal müzikteki bilirkişiliğini, besteciliğe olan yatkınlığını, toplumsal duyarlılığını, bir yandan konser verecek kadar iyi bir piyanist olmasını, -cazda ve klasikte- ve tüm müziklere olan ilgisini hepimiz fark ettik. Önce Türkiye’de ve yurtdışında beraber konserler verdik, şahidiyimdir, büyük başarılar kazandı.
4. Senfonim olan ‘Umut’ senfonisini (konusu terör olayları olan) Murat Cem’e emanet ettim, çok zor bir eserdir, müthiş bir bilinç ve başarıyla pek çok yerde yönetti. Nazım Oratoryosu bir daha olacaksa şefi Murat Cem olmalı demiştik, herkes hemfikirdi. Gelecek yıl ‘Mozart ve Mevlana’nın Türkiye prömiyerine taip oldu, zaten bu tarz bir eser için akla gelen tek ve en iyi isimdi. Öyle de olacak.
2021 yılının sonunda CRR (Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve CRR orkestrası) Genel Sanat Yönetmeni oldu. Büyükşehir Belediyesi Kültür birimlerinden biridir. Orkestranın seviyesi iki buçuk yılda inanılmaz gelişti, tekrar Türkiye’nin en iyileri arasına girdi. CRR Konser Salonu’da faliyet olarak çok iyi gitmeye başladı. Seyirci oranı 2-3 kat arttı, tüm zorluklara, tüm uyumsuzluklara rağmen dünyanın her yerinden ünlü müzisyenlerin geldiği tekrar İstanbul Kültür Sanat’ın gözde mekanı haline geldi.
Yani Murat Cem Orhan bu Sanat Yönetmenliği işini de büyük resme baktığımızda çok iyi başardı. Bakın; kültür sanat zorluk çekiyor, yokluk içinde bu ülkede. Yine de… Murat Cem’in görevine son verildiğini okudum, Bunca şeyi iyi yapmış ve dahasını da yapmak isteyen, işini iyi yapan biridir; Niye? Bu karar niye? İmamoğlu biliyor mu bu durumu?
Belediyeye bağlı CRR’nin medarı iftiharı olması gerekirdi İstanbul’un. Öyle değil mi? Yine duyumlara göre ‘bir kurul’ yönetecekmiş bu kurumu. Bunun hiç iyi işlemeyeciğini, dünyada böyle bir şey olmadığını, iyi olamayacağını da eklemek isterim. Bu konuda her şeyden önce ‘Anlamak’ isteriz. Tartışmak istemeyiz. İçtenlikle.
RENGİM GÖKMEN: “ÜZGÜNÜM…”
Orkestra Şefi Rengim Gökmen, “Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yeni yapılanma adı altında bir Genel Sanat Yönetmeni olmadan bir kurul ile yönetilmesi beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Şaşkınım. Bir sanat kurumunda bir sanat yönetmeninin öneminin işleyişteki önemi ve bir yönetimin nasıl olacağının hala farkına varamamış olmaları karşında üzgünüm. Şöle açıklayayım: Teknik direktörü olmayan bir futbol takımı olabilir mi? En azından bunu örnek alsınlar. Bu kadar büyük hatalı karar nasıl alınır.
Genel Sanat Yönetmeni, görevden alabilirsiniz, ama artık olmayacak olması ve kurul tarafından yönetilecek olması dünya üzerinde bir ilk olur. Dünyada örneği yok. Hiç bir sanat kurumu kurul tarafından yönetilmez. Denetime açık olur, şeffaf olur ve görevler süreli olur ki olmalı da… Şöyle düşünüyorum; bu kararı alanların hayatlarında yakından uzaktan bir sanat kurumuyla ilişkileri olmamış. Bazı ülkelerde örneğin Kuzey Kore’de yönetimler tarafından besteler yapılması ya da romanlar yazılması gibi. Her sanat kurumunda tek kişiden çıkar kararlar. Sanat yönetmenin ekibi olur, fikirler alır… Çok yadırgadım bu yeni yönetim anlayışını. Umarım sanat kurumlarının nasıl işlediğini ve nasıl programlarının oluşturulduğunu yakın zamanda öğrenebilirler” ifadelerini kullandı.
GÜRER AYKAL: “LİYAKAT, LİYAKAT, LİYAKAT…”
Orkestra Şefi Gürer Aykal, “CRR Konser Salonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstanbul’u dünyaya sanat yoluyla tanıtacağı en önemli kültür yuvasıdır. Bu önemli yapıyı ancak sanat alanında kendisini kanıtlamış saygın insanlar yönetebilir. Sanat yöneticisi bu insanlar dünyanın en önemli orkestralarını, en önemli solistlerini, en önemli oda müziği topluluklarını bilir ve İstanbul’a kazandırırlar. Bu saygın sanat yöneticilerin doğal olarak idari yardımcıları olur. Bu idari yöneticiler sanat işlerine karışmaz ve sanat yöneticilerinin verdikleri görevleri harfiyen yaparlar. Bir sanat yuvası ancak böyle çalışır.
Ayrıca ülkemizin en eski orkestralarından biri olan (Şehir Orkestrası ) Cemal Reşi Rey Senfoni Orkestrası, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanının gözü gibi bakması ve kollaması gereken en önemli birimidir. Liyakat, liyakat, liyakat…”
ERSİN ANTEP: “UYGUN DEĞİLDİR!”
Son olarak müzikolog, yazar Ersin Antep ise “Sanat Danışma Kurulu ‘evet’, Sanat Yönetim Kurulu ‘uygun değil” diyor ve ekliyor; “Bir orkestrada herkes ayrı nota çalar, belki aynı saniyede 26 farklı notayı 120 kişi seslendirir. Ancak bestecinin kurguladığı formu ve bu farklı notalarla örülen dokuyu uygulama anlamında yönetim; başkemancıyla grup şeflerinin katkısını alarak orkestra şefinin görevidir. Dünyadaki Salle Pleyel, Carnegie Hall ve Concertgebouw gibi örneklerde olduğu gibi CRR; kuruluşundan bu yana uluslararası sanat merkezi olarak kabul edilmiş, büyük sanatçıların özgeçmişlerine girmiş bir salondur. Bu başarının sebebi; tıpkı orkestranın başındaki şefin görevi gibi, CRR’yi yöneten genel sanat yönetmenlerinin (istisnalar dışında) işlerini gayet iyi yapması ve hafızalara böyle işlemesidir. Sanat danışma kurullarının tecrübe ve katkısından yararlanmak başka bir şey; bir resim tablosuna farklı eğilimlerden çok ismin fırçasını sürmesiyle bir şey anlatılmaya çalışılması çok başka bir şey… Çoksesli teknikle yazılan müzik yalnızca “armoni” dediğimiz dikey hesaplarla değil, “kontrpuan” dediğimiz yatay hesapla, formla, ses birleşimleriyle sağlanan doku hesaplamalarıyla yapılır; bir mesajı vardır. Sadece etkinlik düzenlemek değildir konu; sanatsal bütünlükte insanı kendisiyle karşılaştırmaktır. Aynı anda konuşan ve söyleyecekleri farklı olan birden çok kişi ancak bir düzenlemeyle, estetik birleşmeyi sağlayacak tek kişilik yönetim göreviyle anlaşılır, yoksa gürültü olur, kaos doğar. Genel sanat yönetmenini (Süreyya Operası örneğindeki gibi) bir danışma kuruluyla güçlendirme fikri doğrudur, ancak genel sanat kuruluyla yönetme denemesi risklidir ve uygun değildir!” ifadelerini kullandı.