h Dolar 34,1026 % 0.24
h Euro 38,1457 % 0.24
h Altın (Gr) 2.874,39 %1,62
a İmsak Vakti 05:17
İstanbul 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 34,1026h

    34,0921

  • EURO 38,1457h

    38,0411

  • Gram Altın 1,62h

    2.874,39

a

CHP Elazığ’da Çiftçilerin Sorunlarını Dinledi

CHP Elazığ’da Çiftçilerin Sorunlarını Dinledi
0

BEĞENDİM

(ELAZIĞ) – CHP heyeti, Elazığ’da çiftçilerin sorunlarını dinledi. Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, “Bir saadet zinciri ve AK Parti’nin yönetim kadrolarının üzerinde ve etrafında dar sayıda bir grup var. Bu grup AK Parti’nin imkanlarından, devletin kamunun imkanlarından yararlanmış. AK Parti’ye oy verenler bile inanılmaz mağduriyetler yaşamış, onlara gelince yalan dolan, kendi akrabalarına eşine dostuna bütün devletin imkanları seferber edilmiş” dedi.

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı’dan oluşan CHP heyeti, Elazığ’da çiftçilerin sorunlarını dinledi. Elazığ’ın AK Parti’ye Türkiye ortalamasının üzerinde destek vermesine rağmen hak ettiği hizmeti alamadığını ifade eden Erol, şöyle konuştu:

“Bugün neden buradayız. Elazığ her anlamda sorunları yaşayan bir şehir. Ben bunu birkaç defa TV programlarında ifade etmiştim. Tunceli milletvekilliği dönemimde Tunceli halkının AK Parti’ye oy vermemesinden kaynaklı ve 22 yıllık AK Parti’nin iktidar olduğu dönemde Türkiye’de tek milletvekili çıkaramadıkları ilin Tunceli olmasından kaynaklı ben Tunceli’yi Türkiye’nin en sorunlu şehri bilirdim. Kamu yatırımlarında, alınan hizmetlerde devletin imkanlarının yararlanılmasıyla ilgili sürecin planlanmasında Tunceli’yi Türkiye’nin en mağdur edilmiş şehri bilirdim ve 2018 yılında Elazığ’a geldik. Elazığ ile ilgili şöyle bir algım vardı. Her dönem 5-0 AK Parti… 20 belediyenin en az 16-17 tanesi AK Parti ve AK Parti’ye verilen oylar Türkiye ortalamasının çok üzerinde… AK Parti’nin de bu şehrin seçmenlerinin AK Parti’ye verdiği destek ve güvenden kaynaklı buraya bir pozitif ayrımcılık yaparak sorunların çözüldüğünü düşündüm. Ama seçim kampanyası başladı, yakın çalışma arkadaşlarımızla il, ilçe kadın kollarımızla köylerimizi ilçelerimizi beldelerimizi gezmeye başlayınca gördüm ki Elazığ, Tunceli’den daha sorunlu bir şehir ve Elazığ siyaseti vatandaşın sorunlarını çözmeye yönelik değil yalanla dolanla devam ettirilen bir süreç olarak götürülmüş ve bu kentte her şey tekelleşmiş.”

Seçimlere girmeden önce kendisinin Alevi olduğu için eleştirildiğini kaydeden Erol, “Siyasi tercihleri birbirinden ayrı olabilir ama biz insanların inançlarına, değerlerine, yaşam tarzına, etnik kökenine, anadiline, anasına, babasına, soyuna saygı duymak zorundayız. Çünkü herkesin soyu sopu kendi şerefi kendi namusudur” dedi. Erol, şöyle devam etti:

“İnanın bu şehir kendi kaderine terkedilmiş bir şehir”

“Sevgili analarım, sevgili bacılarım biz size özgür bir Türkiye kuracağız. Özgür bir Türkiye yaratacağız. 28 Şubat faşist zihniyetinin başını kapattılar diye, çocuklarının mezuniyet törenine alınmayan analarımıza bacılarımıza sahip çıkacağız. Bu ülkede Atatürk’ün askerleriyiz diyen gençlerimize de sahip çıkacağız. Hiç endişeniz olmasın. Bugün buraya Elazığ’da yaşanan üreticilerimizin tarım sektörü ile ilgilenen köylülerimizin sorunlarını gündeme taşımak hem Elazığ kamuoyunda hem de Türkiye’de gündem oluşturmak için geldik. Önümde üzüm üreticilerimizin koydukları üzüm kasaları var. Elazığ’da aynı zamanda milli olarak üretilen şeker üreticilerimizde aynı sorunu yaşıyorlar. Aynı zamanda kayısı üreticilerimizde aynı problemi yaşıyor. İnanın bu şehir kendi kaderine terkedilmiş bir şehir. Yalan dolan siyasetiyle vatandaşın her dönem aldatıldığı bir dönem.”

“Tarımın siyaseti olmaz”

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise şöyle konuştu:

“Tarım stratejik bir alan. Üreten her insan eli öpülesi insan. Eğer üreten varsa yaşam vardır. Onun için köyden başlayarak kalkınmayı hedeflemeyen hiçbir ülkenin yarını olmuyor. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Köylü milletin efendisidir’ dediği günde çoğu köylü hemşehrim şehre merkeple bir haftada gidemiyordu. Ama orada Atatürk köylü varsa ülke var diyordu. Savaşa koşan, üretime koşan, yaşamı sahiplenen oydu. Onun için ilk işe tarımdan başladı. 6,5 milyon hektar tarım arazisi olan bir ülkeyi 1950’de 25 milyon hektar tarım arazisine, 1980’de 28 milyon hektar tarım arazisine eriştirdi.

Kendi kendine yeten dünyada 7 ülkeden biriydik. Adalet Kalkınma Partisi iktidarları döneminde 5 milyon hektara yakın tarım arazimiz yok oldu. Çiftçi sayımız ziraat odalarında 5 milyon yakın çiftçi varken; şu anda ÇKS’li çiftçi sayımız 2 milyon 300 binlere kdar geriledi. Yani tarımda Türkiye’ye dayatılan ve uygulanan sistemler üreticiyi bitirdi ve süreç olumsuz bir biçimde gelişiyor. Tohumu, ilacı, gübresi, mazotu işçiliği artıyor. Üretenin geliri düşüyor. Tüketen pahalı ürün alıyor. Aracı ve ithalatçılar bu ülkenin kanını emiyor. Bakınız sizin buranın üzümünü çoğu kişinin evine üzüm girmemiştir. Ama ürettiğiniz ürünün masrafını alamıyorsunuz ve kara kara düşünüyorsunuz. Çünkü yaşamınızdaki geliriniz buna bağlı. Öbür tarafta kavun, karpuz tarlada kalmış, domatesi 1,5 liraya alan yok ama gidiyorsunuz markette domatesi 20 liradan vatandaş tüketiyor. Bu yönetimsizlikten kaynaklanıyor. Tarımın siyaseti olmaz. Tarımda olması gerekenleri biz söylüyoruz. Planlı, öngörülebilir, üreticiye sahip çıkan bir anlayışla tarımın sorunları bitkisel üretimde 1 yılda, bahçe üretiminde 5 yılda hayvancılıkta 3 yılda çözülür. Önemli olan zihniyet. Kimin yanındasınız kimden yanasınız. Eğer ithalatçının rantçının, bu sömürü düzeninden pay alanın yanındaysanız. Çiftçi böyle gelir ne olacak benim halim sorusuyla karşılaşırsınız.

“Niye bu 10 milyon ton buğdayı Türkiye’de biz üretmiyoruz?”

Dünyada çiftçiler her yerde eylemler yaptı. En zor örgütlenen ayağa kalkan çiftçidir. Çünkü çiftçiler hep şükreder. Kazandığında verdiğini aldı mı mutludur. Ama bugün çiftçi ‘artık ben bu işi bırakacağım’ diyor. İşin özü yönetimsizlikten kaynaklanan plansızlığa dayanan bir süre. Ama planlamadan ne anlıyorlar. 2 yıl üst üste ekilmeyen bir yeri tarım ilçe müdürlükleri saptayacak ve sizin arazinize devlet el koyacak. Bu var ya demir perde ülkelerinde bile olmayan bir sistem. Sonra ne yapacak, 2 yıl burayı başkasına kiralayacak. o kiralanan yerden gelir sağlayanlar olacak. Size de kira bedelini getirip yatıracak. Niye bu tarlayı ekmeyene sormuyorsun neden buraya ekmiyorsun diye. Tarla sahibi kendisi eksin. Tıpkı buğdayda oynanan oyun gibi. Türkiye ortalama 20 milyon ton buğday üretiyor. Ama her yıl da ortalama 10 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Ukrayna’dan Rusya’dan buğday gelir. Sayın Cumhurbaşkanı TV’lerde ne diyor ‘Bunların aklı ermez’ diyor. ‘O buğday geliyor ya un oluyor, makarna oluyor yurt dışına satılıyor’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bizim aklımız ona eriyor. Biz şunu soruyoruz: ‘Niye bu 10 milyon ton buğdayı Türkiye’de biz üretmiyoruz?’ Sorun burada anlayış farkımız bu.

Kooperatif olmadan olmuyor, dayanışma olmadan olmuyor. Üretim öncesi, üretim süreci ve sonrası var olan sorunları ortadan kaldırmanın yolu çiftçilerin dayanışmasından geçiyor. Siz de hak mücadelesini verirken hesap sormasını da bileceksiniz. Diyeceksiniz ki ‘ben üzümü ürettim, üzümün değer bulmasını sen sağla’ diyeceksin; kime devlete ama ne oldu? Bunlar devleti kamudan var olan değerlerden çektiler. Özelleştirmeler olurken biz bas bas bağırdık ‘Arkadaş yem fabrikasını özelleştirmeyin, süt fabrikasını özelleştirmeyin, gübre fabrikasını özelleştirmeyin’ dedik. Bugün Türkiye yemi ithal getiriyor, gübreyi ithal getiriyor. Bugün Türkiye’de ithal yem ve gübre gelmezse ne hayvancılık yapılabilir, ne de tarım sürer.

Kamuya ait yerler kapandıkça ne oldu? Daha pahalıya ürün aldık, daha az insanla üretim yaptık. Bölgenizde Şeker Fabrikanızda şeker alımı başladı. Pancar stratejik bir ürün Türkiye şeker pancarı varken, nişasta bazlı şekeri dayattılar. Türkiye’de damak tadımızı bozdular. Yediğimiz içtiğimizin ne olduğunu bilmez olduk ve biz bunları bu ülkenin insanları olarak tepki göstermediğimiz için bugün burada üzümü, öbür tarafta domatesi, diğer yerde patatesi, öte yerde buğdayı başka bir yerde arpayı konuşur hale geldik. Bunların hepsi değerdir. Bireye ait değildir, kişinin mülkü değil, milli servettir.

“Üreticilerin çektiklerinin farkında olmayanların konuştuğu bir ülke olmayacağız”

Çiftçilik, hayvancılık yapanlar alnının teriyle yaşamını sürdüren eli öpülesi insanlar sizlersiniz. Bakın hayvancılık yapan bir insanın ne cumartesisi, ne pazarı var. Ne bayramı var ne seyranı var. Bir kilo etin nasıl oluştuğunu bilmeyen insanlar, besiciyi, üreticiyi suçlamaya kalkıyorlar. Üreticilerin çektiklerinin farkında olmayanların konuştuğu bir ülke olmayacağız. Her yerde anlatıyoruz çözümsüz hiçbir sorun yoktur. CHP iktidarında çiftçimiz, üreticimiz, işçisi, esnafı, emeklisi dar gelirlinin yüzü gülecektir. Bizim yüzümüz size dönük, onlarınki sermayeye dönük. size sahip çıkanlara sahip çıkın. Biz çözümcüyüz. 22 yıl bir siyasi iktidara oy verildi. Benim için AK Parti’ye, MHP’ye İYİ Parti’ye oy verenler benim başımın tacıdır. Onlarla hiçbir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz sistemle ilgili. Biz sistemin yanlış olduğunu söylüyoruz.

Kamucu bir anlayışla sorunlara çözüm üreten halkın her kesiminin mutlu yaşayacağı rejimden ve düzenden yanayız. Ne ezilen ne ezen. İnsanca hakça bir düzen diyenlerdeniz. Onun için tarım konusunda hemen hemen her gün bir köye gidiyorum. Türkiye’nin en büyük beka sorunu gıdadır. Çok güzel konutlarınız olabilir ama gıdanız yoksa duvarı kemiremezsiniz. Gıdasız toplumun geleceği sorunludur. Kalkınmayı Köyden başlatmalıyız. Okulları kapatmak değil, okulları köyde açmak yetmez, her köyde veteriner, ziraat mühendisi olmalı, her köyde üretilen ürünlerin taban fiyatı olmalı. Bildiğiniz gibi taban fiyat kaldırıldı. Alım fiyatı var. Alım fiyatı taban fiyatı değil. 14 lira 65 kuruş alım fiyatı Ulusal Süt Konseyi’nin ama bizim orada 12 liradan sanayici alıyor. Neden bölgeyi pay etmişler. Sanayici karından taviz vermiyor. Ama çiftçiyi boğuyor, besiciyi boğuyor. Türkiye’ye 2 yılda giren ithal varlığı 1 milyon 300 bini geçmiş durumda 2020’ye göre 2 milyon hayvan varlığında azalma var. Tükettiğimiz gıdada et ve süte erişmede sorun yaşıyorsa bunun temelinde yanlış tarım politikaları var. Çözümsüz hiçbir şey yok. Önemli olan yapılacak olanı bilen liyakata dayalı, kamucu, köylüden çiftçiden, besiciden yana bir anlayışla sorunları sahiplenecek bir iktidarın olması. Biz bunu çözeriz, size bu üzümü de konuşturmayız.”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP