34,4709
36,1696
2.982,81
Şu hayli sıkıntılı günlerde gündemin ağır sorunlarıyla boğuşurken o kadar iyi oldu ki müzikle baş başa kalmak. Ayşin Kiremitçi ile Burcu Durukan’ın Salı akşamı Kadıköy Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleştirdikleri klasik konser formatından uzak ama olağanüstü keyifli icraalarından büyük zevk aldım. Ayşin Kiremitçi’nin davet ettiği bir başka konserine gidemediğim için de çok hayıflandım, doğrusu.
Londra’da yaşadığım yıllarda, İngilizlerin gerçekten gurur duydukları Barbican Kültür Merkezi’ndeki klasik müzik konserlerini kaçırmazdım. Öğrenci indiriminden, yetişkin ücreti ödediğim zamana kadar uzun bir dönemi kapsar bu gidişlerim. Klasik müziğe ilişkin her ne biliyorsam, Türkiye’de uzun yıllar boyunca çıkan, Panayot Abacı’nın, küçük ebatlardaki muhteşem dergisi Orkestra’ya borcluyumdur bunu. Klasik müziğin önemli parçalarının öyküsünden, büyük sanatçıların yaşamına kadar ne varsa okur, notlar çıkarırdım Orkstra’dan. Yani klasik müzikle muhabbetim eskidir. Londra’da, olağanüstü bir müzik dergisi olan Melody Maker’ın da müptelasıydım, her tür müziğin haberi, yazısı olurdu bu dergide.
Ayşin Kiremitçi ile Burcu Durukan’ın konseri bana eski günlerimi anımsattı. Uzun zamandır gidemiyorum bu tür etkinliklere çünkü. O nedenle iyi geldi dedim zaten. Obuada Kiremitçi, piyanoda da Durukan izleyenlere aslında stand up tadında bir klasik müzik gösterisi sundular o akşam. Açıklamalı bir performans da denebilir pekala. Kiremitçi, klasik müzikteki enstrümanların öykülerinden tutun, perde arkasında sanatçıların tavırlarına kadar hoş bilgiler paylaştı bizimle. Atasının bizim zurna olduğunu belirttiği obuanın Fransızca’da tam 32 harfle yazıldığını bilmezdim örneğin. Alkışlarken sadece erkeklere “bravo” deneceğini, kadınlara “brava”, ikiden fazla olan sanatçı topluluğuna da “bravi” dendiğini öğrenmek de iyi oldu.
Kiremitçi bir obua sanatçısı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda doktor öğretim üyesi. Avrupa dahil dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler vermiş genç bir sanatçı. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nda (BİFO) yer alıyor. Bir özelliği de bazı eserlerin Türkiye’deki ilk seslendirmelerini yapması.
Kiremitçi’ye piyanoda eşlik eden Burcu Durukan da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü mezunu. Viyana Müzik ve Gösteri Sanatları Üniversitesi’nde ‘Elementer Müzik Pedagojisi’ eğitimi de almış. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak kulak eğitimi, teori, analiz, armoni, enstrüman pedagojisi dersleri vermiş. Müthiş bir ikili. Gecenin muhteşem oluşu normal yani.
Obua nasıl bir enstrümandır bilmem ama zor olmalı. Biraz da hakkı yenmiş gibi sanki. Yarı Fransız, yarı Amerikan Marcel Tabuteu, Amerikan obua çalma ekolünün kurucusudur. O bile insafsız davranır bu güzel alete. “Kırk yıldır obua çalıyorum, hala ne çıkacağını asla bilemiyorum. Bu sürekli bir endişe. Ama belki de bu iyi bir şey, kendimi sıkmaya hiç vaktim olmuyor” der. Belki de övüyordur da ben anlamamış olabilirim bu arada, söyleyeyim.
Ben çok severim obuayı. Klasik bir parça değildir, bir film müziğidir ama İtalyan besteci Ennio Morricone’nin Gabriel’s Oboe’sına bayılırım örneğin. Özellikle başlangıç bölümü olağanüstü güzeldir. Fırsatım olsaydı Ayşin’den biraz olsun çalmasını isterdim. Dileyen Youtube’dan dinleyebilir parçayı. Beğenilmemesine olanak yok. Fazla duygusal hale sokuyor dinleyeni. Ayşin, bizim Hababam Sınıfı’mızın o kulağımıza yerleşmiş muazzam müziğinin obuayla çalındığını söylediğinde, neden her duyduğumuzda hüzünlendiğimi anladım.
“Hayatta geç kalmak diye bir şey yoktur” diyenlere inanmayı çok istemişimdir ama, geç kalmak diye bir şey var gerçekten de. Bir ara çelloya merak saldım, öğrenebilir miyim diye, olmadı. Virtüöz olacak halim yoktu tabii, kendime yetsin istemiştim. Hala içimde yaradır.
Ayşin sayesinde bir kez daha obuanın da piyanonun da tadına vardım. Daha sık yapmalıyım bunu. Radyodan dinlemeyle yetinmemeliyim. Neyse ki Ayşin Kiremitçi’nin başka konserleri de olacak, gideceğim tabii. 10 Şubat 2024’de yine Yeldeğirmeni Sanat’da, 27 Mayıs 2024’de de Süreyya Opera House’da olacak konserleri.
Böyle bir laf etmemiştir bana kalırsa ama kimi kaynaklar ısrarla söylemiştir diyor; büyük Oscar Wilde’a obuadan söz ettiklerine tepkisi “Obua da neyin nesi?” demek olmuş.
Bugün “o da neyin nesi” diyecek kişi pek yoktur tabii ama ola ki bilmeyen vardır, mutlaka Ayşin’i gidip izlemelerini öneririm.
Bana geldiği gibi onlara da iyi gelecek.
Hem operada neden bağırıldığını, şefin sopasının neden kısa olduğunu öğrenir, ne zaman alkışlamamız gerektiğini anımsamış da olurlar.