34,6070
36,3416
2.928,00
Bir bavula ne yakışır en çok?
Birkaç şarj aleti elbette. Bir kulaklık. Belki bir portatif ses düzeni hatta. Birkaç elbise ve birkaç paket cips yolda lazım olur diye. Yahut bir tablet ama üzerinde hiyeroglif yok nedense. Birkaç sağlıklı atıştırmalık çocuklar için. Ah ne severler şu marmelatlı kurabiyeleri.
Bir bavula ne yakışır en çok?
Tedbirliler için bir şemsiye ve arasında gül kurutulan bir günlük iflah olmaz romantiklere. Sağlığına düşkünler için taflan, kantoron ve hatmi çiçeği biraz. Maceracılar için bir halat ve birkaç çivi.
Bir bavula ne yakışır en çok?
Eskimiş bir çerçevede siyah beyaz bir fotoğraf. O eski güzel günlerin hatırasına. Hatta ince, incelikli, inci bir gerdanlık. Bir annenin gençliğinden ve güzelliğinden yapılmış. Belki o trenli, tık tık işleyen kurmalı cep saatlerinden biri. Belli ki bir dedenin geriye kalan tek anısı. Sedefli gümüş çakı da olabilir, bir ahşaba yakılarak işlenmiş bir Besmele yahut en kallavisinden bir kehribar tespih.
Bir bavula ne yakışır en çok?
Kurmak-tan çoktan vazgeçilmiş hayaller, uykulara sızıveren korkular, uzaklara dalıp dalıp gitme-ler… Kabuğu açık yaralar, yarasını kaybetmiş kabuklar ve düşmanlıklar belki.
Sahi, bir bavula ne yakışır en çok?
Hadi söyleyin bakalım, bulun şu karmaşık, şu kafası karışık sorunun cevabını: Nereyedir bir yürüyüş?
Birkaç adım daha atılsa köşesi dönülecek, baygın kokulu fesleğenlerin, toprağını bulunca şımarıvermiş zambakların, ud seslerinin sızdığı cumbaların olduğu o sokağa girilecek midir?
Eve midir bütün yürümeler, söyleyin.
Bir köy evinin hayatında bıyıkları yenice terlemiş bir delikanlının, duyduğu her haykırışta temposunu artırdığı, on adım sağa ve on adım sola mıdır yürüyüş? O heyecanlı volta mıdır yoksa ciğerlerine baskı yapınca dünya, çareyi ağlamakta bulan bir bebeğin ilk çığlığına seğirtme midir?
Sevince midir bütün yürüyüşler, söyleyin.
O sahilde, avuçları tere batmış o gökçek kızın, “ya bir gören olursa” korkusuyla kalbi güp güp atarken elini sevgisini bir türlü itiraf edemediği o delikanlının eline bırakıverdiği o uzun sürmüş akşamüstü yürüyüşü müdür yoksa?
Mahcubiyete, heyecana, ilk aşka mıdır bütün yürümeler, söyleyin.
Bir kara gecenin karangusunun tam ortasında bir ateş topunun, bir alev yalımının korkutucu ışılamasını gözünde değil tam yüreğinde hissedip, çocukların ellerinden korkuyla tutarak ormana, dağlara, nehirlere doğru yalınayak ve dönüp dönüp ardına bakarak koşmak mıdır peki?
Bin yıldan uzun süren acılara, değil insanla, değil konuyla-komşuyla, toprakla, hatta börtü böcekle bile vedalaşamadan gitmelere, koşmalara, kaçmalara mıdır?
Söyleyin, acıya mıdır bütün yürüyüşler? Söyleyin, acıyla mı kapanır bütün kapılar? Açılırlar mı yeniden?