35,1368
36,5946
2.956,17
Suriye’de 13 yıl süren devrim hareketi sürecinde Esed rejimi, Rusya ve İran’a bağlı milis grupların saldırılarında enkaz altında kalan sivillere acil yardım sağlayarak çalışmalarına başlayan Suriye Sivil Savunma Örgütü (Beyaz Baretliler), süreç içinde sahadaki kriz yönetiminde önemli görevler gördü. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremde, sınırlı imkanlarla arama kurtarma çalışmaları yapan örgüt, rejim ve destekçilerinin saldırıları altındaki sivillerin de umudu haline geldi. Kurulduğundan itibaren özgürleştirilmiş bölgelerin her yerinde çalışmalarını genişleterek acil müdahalenin yanı sıra, insani yardım, insan hakları ihlallerini tespit, itfaiye ve kriz yönetimini de çalışmalarına ekleyen Beyaz Baretliler, Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterilmişti. Rusya ve İran tarafından hakkında “Terör örgütü” propagandası yapılan örgüt, Esed rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesiyle birlikte özgürleştirilmiş bölgelerdeki insani faaliyetlerini Suriye geneline yayıyor. Şu ana kadar 580 kayıp naaşı bularak defnettiklerini belirten Sivil Savunma Örgütü Genel Müdürü Raid el-Salih ve gönüllülerden Ammar el-Selmu, Suriye’deki çalışmalarını Yeni Şafak’a anlattı.
Rejimin devrilmesiyle birlikte çalışma alanlarının çok genişlediğini ve bunun da lojistik zorlukları beraberinde getirdiğini belirten Sivil Savunma Genel Müdürü Raid el-Salih, “Ulusal sorumluluklarımızın gereği olarak tüm Suriye’de halkımıza hizmet etmek için bir program belirledik. Özellikle büyük kentlerde çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Program kapsamında ilk aşamada ilk yardım müdahalesi ve çocukların ihtiyacını karşılamayı, rejimin kapattığı yolları yeniden açmayı, rejim güçlerinin birçok bölgeye döşemiş olduğu mayınları ve patlamamış mühimmatları tespit ederek imha etmeyi önceliyoruz. Ayrıca, kayıp ceset ve toplu mezarları tespit etmek için de çalışıyoruz. Bu noktada çalışmalarımızda önceliği daha önce Esed rejimi ve destekçileri tarafından tehcir edilen Suriyelilerin geri dönmesi için büyük şehir ve yerleşimlerde mümkün olan imar faaliyetlerini yaparak buraları iskana uygun hale getirmeye veriyoruz” dedi.
Toplu mezarlarla ilgili olarak yerel halktan gelen ihbarları değerlendirdiklerini anlatan El-Salih, “Toplu mezarların açılarak incelenmesi, uzman ekiplerin yanı sıra lojistik ve hukuki desteği de gerektiriyor. Bu sebeple mevcut aşamada toplu mezarları tespit etmek için tüm ihbarları değerlendiriyoruz ancak bu mezarları açmıyoruz. Ekiplerimiz, toplu mezarlarda olmayan cesetleri bulmak ve kimlik tespiti yaparak ailelerine ulaşmak için çalışma yürütüyor” diye konuştu. Şu ana kadar sadece Humus’ta 20’den fazla toplu mezar keşfettiklerini söyleyen Beyaz Baretliler Gönüllüsü Ammar El-Selmu ise “Şam’da bulunan Seyyide Zeynep, Bağdat Köprüsü ve Dera bölgesinde toplu mezarların keşfinde görev aldım. Bu toplu mezarlıklarda 10 binlerce cesetle karşılaştık. Suriye’de tespit edemediğimiz yüzlerce toplu mezar bulunuyor. Adli tıp uzmanları 160 binden fazla kişinin toplu mezarlarda olduğunu belirtiyor” bilgisini verdi.
Esed rejimi, Rusya ve İran’ın Beyaz Baretliler hakkında yürüttüğü “Terör örgütü” propagandasına da değinen El-Salih, sahada 3 bin 300 kadar gönüllü personellerinin çalıştığına dikkat çekerek, “Esed rejimi devrildikten sonra ekiplerimiz daha önce rejim kontrolünde olan şehirlere gitti. Bu şehirlerdeki halkımız, ekiplerimizi görünce büyük bir sevinç, alkışlar ve sloganlarla karşıladılar. Konuştuğumuz insanlar, özellikle 6 Şubat depremi günlerinde çalışmalarımızı takip ettiklerini söyleyerek ‘keşke bizimle olsaydılar’ diye düşündüklerini ifade ettiler. Bizi karşılarkenki o coşkularını asla unutamayız. Bu ilgi ve sevgi, rejim ve destekçilerinin bize karşı yürüttükleri propagandanın halkımızın nazarında bir anlamı olmadığına ve bu propagandaların boşa çıktığına en büyük delildir” cümlelerini sarf etti.
Suriye’de rejimin devrilmesiyle birlikte kurulan yeni yönetim ile herhangi bir sorun yaşamadıklarını belirten Raid Salih, Beyaz Baretlilerin bütün Suriyelilerin kurumu olduğunu ifade ederek, herhangi bir siyasi tarafa yakın olamayacaklarını ve Suriye halkı kimi seçerse onu destekleyeceklerini dile getirdi. Türkiye’de Gaziantep, Reyhanlı ve İstanbul’da merkezi bulunan Beyaz Baretlillerin ana merkezini Şam’a taşıma konusunda herhangi bir adım atıp atmadığına dair sorulara da yanıt veren El-Salih, “Bu, ilk aşamada lojistik ve idari imkanlara bağlı bir durumdur. Bugün önceliği halkımıza hizmet sağlamaya veriyoruz. Ancak tabii ki bu konuda her senaryoyu değerlendiriyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Beyaz Baretliler Gönüllüsü Ammar El-Selmu da kayıp cesetleri bulma işlemlerini büyük bir hassasiyetle yerine getirmeye çalıştıklarını vurgulayarak, “Tespit çalışmaları uzun ve zor bir süreç. Ailesi Dera’da olup oğullarının cesedi Halep’te çıkan insanlar buluyoruz. Yıllarca oğullarından haber alamayan binlerce insan var. Her yerde toplu mezar bulmak mümkün. Bu toplu mezarların tamamının tespitlerinin yapılması mümkün değil çünkü bunun için yeterli imkana sahip değiliz. Cesetlerin çıkartılması için kapsamlı bir heyet kurulması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarının ve yeni yönetimin ortak çalışması lazım. Yargıçlar, güvenlik güçleri, Adli tıp uzmanları, sivil savunma ekipleri, Kızılhaç sorumluları ve uluslararası kurumlara ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Rejimin işkence merkezi olan Sednaya Hapishanesi’nin özgürleştirilmesiyle birlikte hapishaneye ilk ulaşan ekibin içinde olduğunu anlatan Ammar el-Selmu, “Mahkumlar büyük bir şok içerisinde ne yapacaklarını şaşırmıştı. İsimlerini dahi bilmeyen insanlar vardı, Şam sokaklarında nereye gideceklerini bilmeden yürüyorlardı. Hapishaneye ilk gittiğimizde bütün kapıları açtık her yeri detaylıca araştırdık ve temiz olduğunu söylemiştik ancak önceden Sednaya’da kalmış insanlarla konuştuğumuzda hapishanenin altında katlardan oluşan hapishanelerin olduğu söylendi ve bu ihbar üzerine yerin altını kazmaya başladık. Her kazdığımızda dehşet verici görüntülerle karşılaştık. Beni en çok etkileyen tuzla kaplı odaların olmasıydı. Rejim güçleri mahkumlara ağır işkenceler uyguladığında derilerinde açık yaralar oluşan tutuklular tuzla kaplı odaya atılıyordu. Yaralarının üzerine tuz basılan mahkumlar günlerce acılar içinde kıvranarak bu odalarda acılara dayanamayıp öldü. Eşi benzerine rastlanılmayan daha binlerce işkence yöntemlerine şahit olduk”dedi.