34,5552
36,0134
3.007,13
AB, iklim değişikliyle küresel mücadele hedefleri doğrultusunda 2040’a kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 90 azaltmayı hedefliyor.
Avrupa Birliği’nin (AB) iklim kriziyle mücadele kapsamında belirlenen sera gazı emisyonlarını azaltma hedefi doğrultusunda üye ülkelerin, şehir içi toplu taşımada elektrikli ve hidrojenle çalışan otobüs filolarına geçişi hızlandı.
AB, iklim değişikliyle küresel mücadeleye liderlik etme iddiasıyla duyurduğu Yeşil Anlaşma doğrultusunda 2040’a kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyesine kıyasla yüzde 90 azaltmayı hedefliyor.
Avrupa’yı 2050’ye kadar “net sıfır sera gazı emisyonuna sahip” kıta haline getirmeyi amaçlayan plan kapsamında ayrıca yenilenebilir enerjinin sektördeki payının da yüzde 40’a çıkarılması amaçlanıyor.
Bu doğrultuda üye ülkeler rüzgar, güneş ve diğer yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmaya teşvik ediliyor.
Atmosfere sera gazı salınımını artıran en büyük etkenlerden biri olan toplu taşımada kullanılan benzinli veya dizel otobüsler, fosil yakıtlarla çalıştıkları için karbondioksit, metan ve azot oksitler gibi küresel ısınmaya yol açan sera gazları salınımına neden oluyor.
Üye ülkeler, AB’nin 2030’a kadar ulaşımda kullanılan araçların yüzde 90’ının sıfır emisyonlu olmasına yönelik hedefini gerçekleştirmek amacıyla elektrikli ve hidrojenli otobüslerin kullanıldığı toplu taşıma sistemine geçişe hız verdi.
Avrupa merkezli sivil toplum kuruluşlu Transport & Environment’in raporuna göre, elektrikli otobüs filoları 2023’te Birlik içindeki şehir içi otobüs satışlarının yüzde 36’sını oluşturdu.
Norveç, Slovenya, Danimarka, İrlanda, Finlandiya ve Hollanda bu yıl yapılan şehir içi otobüs satışlarının neredeyse tamamının sıfır emisyonlu olmasını sağladı.
Her geçen gün büyüyen bir sektör olarak görülen elektrikli otobüs filolarının 2027’ye kadar tüm Avrupa şehirlerinde kullanılmaya başlanmasıyla “sıfır emisyonlu toplu taşımaya” geçileceği tahmin ediliyor.
AB’nin hedefleri
AB’nin iklim kriziyle mücadele hedefleri çerçevesinde üye ülkelerin toplu taşımada elektrik ve hidrojenle çalışan otobüsleri artırma hızına ilişkin veriler derlendi.
AB, 2023’te iklim hedeflerine ulaşmak amacıyla kamyon ve otobüs gibi ağır taşıtların yol açtığı karbon emisyonlarını azaltmak için 2030, 2035 ve 2040 yılları için bir dizi hedef belirledi.
Birliğin 2050’ye kadar iklim açısından nötr hale gelmesini amaçlayan Yeşil Anlaşma’nın kapsamında belirlenen hedefler doğrultusunda sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar 1990 seviyelerine kıyasla en az yüzde 55 azaltılması hedefleniyor.
Bunu mümkün kılmak için ise başta toplu taşıma olmak üzere Avrupa yollarında kullanılan dizel ve benzinle çalışan araçların yerini elektrikli araçların alması isteniyor.
Avrupa Parlamentosunun (AP) nisanda onayladığı karar çerçevesinde 2030’a kadar AB ülkelerine satılacak yeni otobüslerin yüzde 90’ının sıfır emisyonlu olması zorunlu hale getirilirken, 2035’e gelindiğinde ise tüm satışların bu hedefi sağlaması gerekiyor.
Bu karar uygulandığı takdirde 2030’a kadar Avrupa şehirlerindeki tüm yeni otobüslerin sıfır emisyonlu olması bekleniyor.
AB ülkelerinin elektrikli otobüs alışları hızlandı
2023’te elektrikli şehir içi otobüs kayıtları 2022’ye kıyasla yüzde 54 artarak, 2030 hedefine ulaşmak için gereken yıllık yüzde 18’lik büyüme oranının iki katından fazla artış gösterdi.
Üye ülkelerin bu hızla devam etmesi halinde, 215 bin yolcu kapasiteli şehir içi otobüs filosunun tamamı 2031’e kadar sıfır emisyonlu hale gelebilir. Zira, Avrupa başkentlerinin yarısından fazlası 2040’a kadar sıfır emisyonlu otobüs filosuna ulaşmayı planlıyor.
Elektrikli otobüsler, 2023’te AB’deki şehir içi otobüs satışlarının yüzde 36’sını oluşturarak ilk kez toplu taşımada başlıca kullanılan dizel otobüsleri geride bıraktı.
Toplu taşımada elektrikli otobüs filosu satışlarını artıran diğer AB ülkeleri arasında yüzde 79 ile Portekiz, yüzde 74 ile Letonya, yüzde 71 ile Yunanistan ve yüzde 69 ile Romanya yer alıyor.
İspanya, İtalya, Fransa, Belçika ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkeleri elektrikli otobüs filolarını artırsa da pek çoğu AB ortalaması olan yüzde 36’nın ya altında ya da nispeten üzerinde kalıyor.
AB ülkeleri arasında elektrikli otobüslere geçiş konusunda öncülük eden Hollanda ve Danimarka, 2030’a kadar tüm şehir içi otobüslerin sıfır emisyonlu olmasını hedefliyor.
Estonya ise şimdiye kadar elektrikli otobüse sahip olmayan tek AB ülkesi olarak dikkati çekerken, ilk otobüslerin birkaç ay önce başkent Tallinn’e ulaştığı biliniyor.
Olası zorluklar
Her ne kadar sıfır emisyonlu seçeneklere geçiş de kayda değer bir hız ve artış görülse de Kovid-19 salgını ve Ukrayna’da süren savaşın yol açtığı ekonomik yükler, şehir yönetimlerinin yatırımlarını yapacağı alanlarda tercih yapma zorunluluğunu beraberinde getirdi.
AB’den ülkelere yönelik teşvik ve yardımlar olmasına rağmen bunlar yeterli görülmüyor. Eurocities tarafından Haziran 2023’te yapılan bir anket, şehir yöneticilerinin enflasyon nedeniyle toplu taşıma yatırımlarını azaltması veya ertelemesi gerekebileceğini gözler önüne serdi.
AB’nin bu otobüsler için inşa edilecek şarj merkezlerine gerekli mali destek ve teşviklerin yapılması gerektiğini bildiren uzmanlar, ayrıca şehirlerin sıfır emisyonlu geçişine yardımcı olunması için orta vadede bazı doğal gazlı otobüslere izin verilmesini öneriyor.
Hidrojen hedefleri “gerçekçi bulunmadı”
AB bütçesinin ve fonlarının denetiminden sorumlu Avrupa Sayıştayının AB’nin yenilenebilir hidrojen politikaları ve hedefleri konusunda hazırladığı raporuna göre, söz konusu hedefler “gerçekçi değil”.
AB Komisyonunun girişimlerine rağmen Avrupa’daki hidrojen değer zincirinde sorunlar yaşanıyor ve AB’nin yenilenebilir hidrojen üretimi ve ithalatına ilişkin 2030 hedeflerine ulaşması pek mümkün görünmüyor.
Hedeflerin daha gerçekçi olması, ileriye yönelik stratejik tercihlerin, önemli endüstrilerin rekabet gücünü zedelemeyecek biçimde belirlenmesi ve bu alanda yeni bağımlılıklara yol açılmaması uyarısı yapılırken, hedeflerin “sağlam bir analize dayanmadan siyasi irade tarafından yönlendirildiği” de savunuluyor.
AB hidrojen endüstrisinin kurulmasının büyük miktarda kamu ve özel sektör yatırımı gerektirmesi nedeniyle Komisyon, ihtiyaçlar veya mevcut kamu finansmanı konusunda tam bir genel bakışa sahip olmamakla eleştiriliyor.