34,3257
36,3139
2.830,47
Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848 yılında kaleme aldıkları Komünist Manifesto’da, “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor: Komünizm hayaleti” diyerek dönemin Avrupa’sında bahse konu ideolojinin nasıl algılandığı üzerine yorumlar yapmışlardır. Cümlenin devamında, bir araya gelmesi mümkün olmayan bütün kuvvetlerin Komünizm hayaletini defetmek için çaba sarf ettiklerini ifade eden yazarlar, aslında komünizmin bir tür kurtarıcı olduğunu da düşünmüşler ve sonraki dönem eserlerinde de bunu savunmuşlardır.
21. yüzyılın başı itibarıyla biçim değiştiren bu hayalet, Avrupa’da yaşayan farklı din ve milletlere mensup kimseleri esir alan bir tür sağ popülizm ya da faşizm olarak tarif edilebilir. Fakat esas mesele bu hayaletin Avrupa tarafından böyle algılanıp algılanmadığı aslında.
Geçtiğimiz günlerde, uluslararası adalet divanı gibi insanlık açısından önemli bir platforma ev sahipliği yapan Hollanda’daki bir olay, Avrupa’da süregelen faşist dalganın bir devamı niteliğindeydi. Ajax ve Maccabi Tel Aviv arasındaki maç nedeniyle Hollanda’ya gelen İsrailli taraftarların sergiledikleri tutuma ve bu tutum sonrası Avrupa siyasetçilerin gösterdikleri reaksiyona bakıldığında ne söylediğimiz daha net anlaşılacak. Maç için Hollanda’ya gelen İsrailli holiganlar, maç öncesi ve sonrasında Filistinliler aleyhine ırkçı tezahüratlarda bulunmuş ve evlerine Filistin bayrağı açanların bayraklarını indirme gibi bir provokasyona imza atmışlardır. Tam bu esnada, holiganların attıkları sloganlara bakıldığında, faşist ve insanlık dışı tonun baskınlığı dikkat çekmektedir. “Gazze bir mezarlıktır” sloganları eşliğinde Filistin bayraklarını yakan holiganlar, maç esnasında, İspanya’da sel nedeniyle hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşuna da riayet etmemiş ve her türlü taşkınlığı yapmışlardır.
Planlı ve organize olduğu hatta istihbarat örgütlerin de dahil olmak suretiyle ciddi bir kaosun planlandığı iddia edilen bu olayın gelişme ve sonuç bölümleri arasında ciddi bir tutarsızlık var. Her türlü hakaret ve provokasyon girişiminin yanı sıra insanların Filistin ile dayanışmasını simgeleyen bayrakların indirilmesi ve yakılması normal şartlarda bir yaptırım gerektirir. Fakat İsrail devleti ve lobisi, bu konuyu da Yahudilere yönelik karşıtlık üzerinden çerçevelemiş ve antisemitizm kartını devreye sokarak mağduriyet algısı oluşturmuşlardır.
Bugün Avrupa’da dolaşan faşizm hayaletine karşı ne tür önlemlerin alındığı ise büyük bir soru işareti. Popülist trende ayak uydurarak faşizmin normalleşmesine hizmet eden siyasetçilerin varlığı, yakın gelecekte demokrasi açısından onulmaz hasarlara yol açacaktır. Birkaç gün önce, İsrailli holiganlar eliyle sahneye sürülen faşist dalganın Avrupa’yı esir aldığı gerçeği dikkate alındığında, provokasyona anlamlı biçimde mukavemet ederek karşı duran hassas toplulukların, insanlık adına en büyük umut kaynağı olduğunu unutmamak gerekiyor.