h Dolar 34,3717 % 0
h Euro 36,5444 % 0
h Altın (Gr) 2.882,34 %0,36
a İmsak Vakti 06:13
İstanbul 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 34,3717h

    34,3597

  • EURO 36,5444h

    36,5285

  • Gram Altın 0,36h

    2.882,34

a

Atatürk ve Spor

Atatürk ve Spor
0

BEĞENDİM

Dünyada sporu her yönüyle teşvik eden ilk liderdi

Atatürk, genç Cumhuriyet’in aydınlık yüzünü sporla, özellikle de futbolun coşkusuyla süslemeyi arzulayan bir liderdi.

Onun nazarında spor, yalnızca bedeni güçlendiren bir faaliyet değil, ulusun ruhunu bir arada tutan, gençliğe dinamizm katan bir mayaydı.

“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözü, onun düşünce dünyasında sporun vazgeçilmez yerini ve bu faaliyetin zihinsel berraklığı nasıl beslediğini gösteren anlamlı cümleydi.

Futbol, o dönem büyük kentlerin sokak aralarında, tarlalarda yankılanan top sesleriyle kalpleri birleştiren, gençlerin hayalini süsleyen bir oyundan çok daha fazlasıydı.

Atatürk, bu oyunun coşkusunu ve birleştirici gücünü fark etmiş; sahaların, ulusal kimliğin ortak bir ifadesi olabileceğini görmüştü. 1923 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurulması ve aynı yıl FIFA’ya üyelik, Atatürk’ün bu vizyonunun bir meyvesiydi. Yeni kurulmuş bir Cumhuriyet, FİFA’nın 26’ncı üyesi olmuştu. Artık genç Türkiye, uluslararası arenada sesini futbolla da duyuracaktı.

Onun desteği ve ilgisi, sporun çeşitli dallarına yayılırken futbol, halkın gönlünde özel bir yer edindi. Atatürk, zaman zaman maçları takip eder, saha kenarındaki heyecanı ve tutkunun gözlerindeki parıltıyı görmeyi severdi. Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret etmesi, o günlerin unutulmaz anılarından biri olarak tarihe geçti; bu ziyarette, spora olan derin ilgisini, takımlara ve genç sporculara duyduğu güveni sergiledi.

Atatürk için spor, ulusun geleceğini inşa eden gençlerin zihinsel ve fiziksel olarak güçlü olmalarını sağlayacak bir yoldu. Futbolun, kalpleri bir araya getiren, millî duyguları pekiştiren, Anadolu’nun dört bir yanında aynı sevinci, aynı heyecanı hissettiren yönünü anlamış ve bunu geleceğe ışık tutacak bir meşale olarak benimsemişti. Onun, Cumhuriyet’i sporla yoğurma gayreti, Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine yükselme hedefinin zarif bir yansımasıydı.

“Atatürk dünyada ilk defa beden eğitimini zorunlu hâle getiren devlet adamıydı. Söylev ve kâğıt üzerinde kalmayan uygulamalarıyla stadyumlar ve spor tesisleri yaptırdı. Döneminde Türkiye’de spor gittikçe artan önem ve değer kazandı”

Ve ders niteliğindeki şu sözü yüzyıldır unutulmadı.

“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP