35,1817
36,7393
2.963,89
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Ekol TV’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, 1993’te dönemin başbakanı Tansu Çiller’e yönelik eleştirisiyle eleştirdi.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, geçmişte AKP’de, “Ne olursa olsun bir seçimi kazanırız. Sayın Cumhurbaşkanı son bir ay sahalara çıkar, mitingler yapar. Hitabet ustasıdır kendisi, burada hakkını teslim etmek gerekir. O etkileyici hitabetiyle toplumu yönlendirir” algısı olduğunu ancak 31 Mart seçimlerinde bunu yıkıldığını söyledi.
Ekonomiye ilişkin de değerlendirme yapan Arıkan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) birinci parti olma noktasına geldiğini ve ‘ekonomik kriz’in konuşulmaya başlandığını savundu.
Arıkan, “Artık ‘mızrak çuvala sığmıyor’, herkes ekonomiden bahsediyor. Açlık sınırının 23 bin liralara, yoksulluk sınırının 70 bin liralara geldiği bir dönemde biz neyi tartışıyoruz? Asgari ücrete yüzde yirmi mi, yüzde yirmi beş mi, yoksa yüzde otuz mu zam yapsak?” dedi.
Arıkan sözlerini şöyle sürdürdü:
“*Esas tartışmamız gereken şu: Neden asgari ücret, yoksulluk sınırına denk gelmiyor? Dediğimizde ise, “Saadet Partisi de nereden çıktı, yoksulluk sınırı kadar asgari ücret nasıl vereceğiz?” tepkisiyle karşılaşıyoruz. Ama insanların yoksulluk sınırı mertebesinde maaş alması kadar doğal bir hak olabilir mi? Biz ise açlık sınırını konuşuyoruz.
*Son 130 ayda sadece 12 ay boyunca asgari ücret, açlık sınırının üzerinde olmuş bu ülkede. Geriye kalan aylarda hep açlık sınırının altında kalmış.”
‘ÇAY-SİMİT HESABI’
Erdoğan’ın 1993’teki ‘çay-simit hesabı’ olarak bilinen eleştirileriyle ilgili Arıkan şunları söyledi:
“*22 yıl önce, dönemin AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan mitinglerde bir eline simit, bir eline çay alır, “Bir asgari ücret, dört kişilik bir ailenin çay-simit hesabına bile yetmiyor” derdi.
*Aradan bunca yıl geçti. Şimdi muhalefet partisinin genel başkanı olarak benzer şeyleri ben söylüyorum. O zaman soruyorum: 22 yılda biz ne yaptık?
*Masallarda anlatılır ya: “Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Dönüp baktık ki bir arpa boyu yol alamamışız.” Bugün aynısını yaşıyoruz. 22 yıl geçti, değişen hiçbir şey yok.
*Türkiye’de 25 milyon hane var. Bu 25 milyon hanenin 14 milyon 500 bini, son 20 yılda sosyal yardım almış. Yarısından fazlası! Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
*Çok meşhur bir söz vardır: “Yoksulluk bitirilmiyor, yönetiliyor” Sürekli sosyal yardım alan hane sayısını artırıyoruz. Toplumu sosyal yardımlarla adeta “narkozlama” çabası var. Ama buradan çıkmak gerekiyor.
*90’larda Tansu Çiller’in “Her eve bir anahtar: bir ev, bir araba” vaadi vardı. Bugün böyle bir şey hayal bile edilemiyor. Artık bunu konuşamıyoruz. Eskiden uygun banka kredileriyle insanlar ev veya araba alabiliyordu. Bugün bu da mümkün değil.
*14 Mayıs 2023’e kadar faiz üzerinden büyük tartışmalar yapıldı. İktidarın yetkilileri, “Nas var, biz faizi artıramayız, faizle mücadele edeceğiz” dediler. Doğru. Ama 28 Mayıs 2023 seçim zaferinden sonra yapılan balkon konuşmasında, “Bakın, biz faizin belini kırdık, yüzde 8.5’e düşürdük. Sırada enflasyon var. Yakında enflasyonun da belini kıracağız.” dediler.
*Aradan 1,5 yıl geçti. Şimdi çıkıp, “Türkiye’de TL mevduatı yüzde 60’a ulaştı.” diyorlar. Niye ulaştı? Siz yüzde 50 faiz verirseniz elbette insanlar parasını TL’de tutmak ister. “Merkez Bankası’nın döviz rezervi arttı.” diyorlar. Ama neden swaplardan bahsetmiyorsunuz? 155 milyar dolar rezerv var deniliyor, ama swapları düşerseniz 50 milyar dolara iniyor.
*Peki, 7-8 sene önce Berat Bey (Albayrak) döneminde 128 milyar doları ne yaptınız sorusuna hala cevap alamıyoruz.
*Sonuç olarak şunu söylüyorum: Türkiye’de ekonomi konuşulmadığı müddetçe, insanlarımızın selamete ermesi mümkün değil. Şimdi bakıyoruz, Şam üzerinden bir politika geliştiriliyor. Abdullah Öcalan üzerinden bir politika geliştiriliyor.
*Ama kamuoyu araştırmaları bize şunu gösteriyor: Toplumun yüzde 60’ı, yani üç kişiden ikisi, “Beni en çok ilgilendiren konu ekonomi” diyor.”