35,1785
36,7638
2.970,91
Ankara Sincan’da geçen aralık ayında Nursena Kozan (25) evine doğru yürürken bir yıl önce boşandığı eski eşi Şafak Şahin (36) tarafından sokak ortasında katledildi.
Şahin’e haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulanmaksızın ‘kadına karşı tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası ve ruhsatsız silah satın alma, bulundurma ve kullanma nedeniyle 2 yıl hapis cezası verildi.
Cumhuriyet’e konuşan Kozan ailesinin avukatı ve Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Sanem Küçükarzuman, şöyle konuştu:
“Yargılamanın başından itibaren hiçbir şekilde pişmanlık emaresi göstermeyen, haksız tahrik indiriminden faydalanmak için sürekli olarak Nursena’nın anneliği ve yaşantısı üzerinden Nursena’nın hatırasına hakaret ve saygısızlık teşkil edecek şekilde savunmalar yapan sanık Şafak Şahin, karar duruşmasında ise annesi ve tüm kadınlardan özür dilediğini, kendisinin de bir kız evladı ve kız kardeşi olduğunu, böyle bir olay olduğu için çok pişman olduğunu dile getirerek son çare olarak da iyi hal indiriminden faydalanmak amacıyla bir savunma gerçekleştirdi.
Ancak mahkeme heyeti tarafından sanığın savunmaları samimi bulunmayarak dosyada mevcut kamera görüntüleri, tanık anlatımları, sanığın olay öncesinde ruhsatsız silah temin etmesi ve Nursena’nın ev adresini nakliyeciden öğrenmeye çabalaması da göz önünde bulundurularak hiçbir şekilde haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulamadı.”
“CAYDIRICI BİR ETKİ YARATMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ”
Kararın emsal niteliğinde olduğunu dile getiren Küçükarzuman, “Mahkemenin sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermesi, kadın cinayetlerinin toplumdaki vahim boyutunu ve bu suçlara karşı cezasızlık algısının yıkılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu davada, mahkemenin sanık hakkında herhangi bir indirim uygulamaması, yargı sürecinde kadına karşı işlenen suçlarda ödünsüz bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Kararda, faillerin ‘pişmanlık’ oyunlarına ya da ‘haksız tahrik’ iddialarına itibar edilmemesi, kadınların yaşam hakkına saygı duyan bir yargı pratiğinin mümkün olduğunu bizlere göstermiştir. Yargıdaki bu dönüşümün sistematik hale gelmesi, kadınların yaşam hakkının korunması açısından hayati önemdedir. Ankara Barosu Gelincik Merkezi olarak, her bir kadın cinayeti davasının, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair büyük bir sınav olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
Küçükarzuman sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Yargı kararlarının toplumun adalete olan güvenini artırması ve şiddetle mücadelede caydırıcı bir etki yaratması gerektiğine inanıyoruz. Bu karar, kadın cinayetlerine karşı verilen toplumsal ve hukuki mücadelenin güçlü bir yansımasıdır.”