34,4370
36,3644
2.841,54
(ANKARA) – Ankara Film Festivali Uzun Film Yarışması’nda Hikmet Kerem Özcan’ın “Hakkı”, Nadim Güç’ün “Mukadderat” ve Doğuş Algün’ün “Ölü Mevsim” adlı filmleri, film ekiplerinin de katılımıyla Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluştu.
“Hakkı” filminin gösterimi yönetmen Hikmet Kerem Özcan, yapımcı Öykü Canlı ve oyuncu Cem Zeynel Kılıç’ın katılımıyla gerçekleşirken; Ölü Mevsim’e yazar ve yönetmen Doğuş Algün, yapımcı Burak Kaplan, oyuncular Funda Eryiğit, Naz Göktan ve Haydar Şahin katıldı. Yönetmen Nadim Güç, senarist Erdi Işık, yapımcı Rodi Kayım ve oyuncu Aslıhan Gürbüz’ün bulunduğu Mukadderat filmi ise Ulusal Uzun Film Yarışması’nın son gösterimi oldu. Film ekipleri, gösterimlerin ardından izleyicilerin filmlerle ilgili sorularına yanıt verdi.
“Küçükken dinlediğim bir hikayeden esinlendim”
Yönetmen Hikmet Kerem Özcan, Hakkı filminin hikayesini oluştururken esin kaynakları olup olmadığını soran bir izleyiciye şu yanıtı verdi: ” Yılmaz Güney’in ‘Umut’ filmi, benim genç yaşta izlediğim ve kariyerimde, sinema yolculuğumda mihenk taşı filmlerden biriydi. Tabii ki ondan etkilendim ama bu farklı bir hikaye, farklı bir zamanda geçen bir hikaye. Birçok başka esin kaynaklarım da oldu. Örneğin, küçükken dinlediğim bir hikayeden esinlendim bu filmde. Bizzat Ege’de yaşanan bir olaydan.”
Özcan, Hakkı karakterini oluşturma sürecini “Bir erkeklik krizi yaşadığını planlayarak oluşturdum Hakkı’yı. Çünkü zaten bacanağıyla olan bir çekişmesi var. Aslında bir yandan yaşadığı köyde, turizmle beraber birçok kişi zenginleşirken o, zenginleşme yarışının dışında kalıyor. Biraz da kendi karanlık tarafına geçtikten sonra, hayatındaki kadın kavramını da yok eden, en son kendi kendini de yok eden bir şeye dönüşüyor. Nermin’in gidişi, heykelin yok oluşu gibi” şeklinde anlattı
Yönetmen, yeni projesi olup olmadığı sorusuna, “Şu an ikinci senaryoma yoğun bir şekilde çalışıyorum; o da psikolojik gerilim temalı. Bunu aslında bir hedef gibi planlayarak yapmıyorum, biraz oraya götürüyor yazmak istediklerim, düşünmek istediklerim” yanıtını verdi.
Oyuncu Cem Zeynel Kılıç, filmi ilk kez Ankara Film Festivali’nde izlediğini belirterek, projeye dahil olma sürecine ilişkin şunları söyledi:
“Burada ilk kez izledim ‘Hakkı’yı. Sadece senaryoyu ve setteki çekimleri biliyordum. Dışarıdan göremiyordum. O yüzden hala etkisi var bende. İyi bir role gelince; hani büyük küçük rol olmaz denir ya, iyi senaryolarda olmaz. Ama kötü senaryolarda olur o, rol seçeriz. Bana sorarsanız, iyi eser hepinizin farklı çıkarımlar yaptığı eserdir. Yani o film hepinizin olur. Mesela, yönetmenin veya senaristin hiç düşünmediği şeyi siz yorumluyorsunuz ya işte o, onun iyi olduğunu gösterir. Zaten makbul olan da odur. Biraz seyirciye bırakmaktır işi. Bu senaryoyu okuduğumda dedim ki, çok iyi. Hem günümüz Türkiye’sini anlatıyor hem de aslında insanlığın evrensel değerlerin. İkisini o kadar güzel harmanlamış ki.”
“Çocuksuz evlerde sıkılma anlarım besledi hikayeyi”
Ölü Mevsim’in yazar ve yönetmeni Doğuş Algün, ise yapım sürecinin nasıl geliştiğini şöyle ifade etti:
“Filmin bir doğma anı yok, zamanla gelen gözlemlerden oluşuyor. Çocukluk yıllarından, çocuksuz evlerde sıkılma anlarım filmi besleyen noktalar. Senaryo süreci, filmi çektikten sonra bile devam etti, özellikle kurgu esnasında, ve toplamda yedi yıl sürdü senaryo aşaması. Son dört yılda senaryo hareketlendi. Bu süreçte izlediklerim ve okuduklarımdan esinlendim. Bir yandan oyun da yazdığım için dramaturji de çalıştık. Filmin kaba kurgusu dört saatti ve sonradan, baştan kurguladık. Sahne sahne kameranın hareketini tartıştık görüntü yönetmeni Ece Latifaoğlu ile. Kamerayı omuzda istedik, karakterlere daha derin girebilmek için ve bunun bir film olduğunu seyirciye nasıl unutturabiliriz üzerine düşündük ve hatta müzik bile kullanmadık.”
Filmde Nimet rolünü canlandıran Funda Eryiğit de “Senaryo en başta tavladı beni. Sadece oynadığım karakter değil, diğer karakterler ve diyaloglar da çok etkileyiciydi. Oynadığım karakter de merak ettirdi ve sorgulattı beni. Senaryoda bütün karakterler incelikli düşünülmüş, bütün karakterler kendi derdinde. Kardeşler birbirini anlayamıyor ve bu durum diğer karakter ilişkilerinde de var” dedi.
“Yeşilçam’a özlemle yaşıyorum”
Yarışmanın son gösterimi Mukadderat’ın gösteriminde ise yönetmen Nadim Güç, “Erdi bu senaryoyla geldiğinde kahraman olmayan birinin hikayesini anlattığını düşündüm. Herhangi bir evde olabilecek, herhangi bir hikaye. Bu çok hoşuma gitti. Yeşilçam’a özlemle yaşıyorum, bunu özellikle yapmasam da Yeşilçam sinemasına benzetilmesi hoşuma gitti. Filmde bir kadının değişimi ve halkalar şeklinde büyüyen, erkeklere de dokunan ve değiştiren bir yapı vardı. Kadınlar da, erkekler de hata yapıyor. İnsan olmaya doğru giden bir yol çiziyoruz filmde” ifadelerini kullandı.
Senarist Erdi Işık, Sultan karakterini yazarken annesinden esinlendiğini belirterek; “Her ailede benzer hikayeler var. Sultan’ı Nur Abla’yı düşünerek yazmıştım. Nadim’e ‘Çocukluğumun geçtiği Cide’sini hayal ettiğimi ve bunu yansıtmak istediğimi söyledim” dedi. Oyuncu Aslıhan Gürbüz ise Nur Sürer ile birlikte aynı filmde yer alma deneyimini “Benim için Türkiye sinemasının yaşayan çınarlarından biriyle oynamak çok büyük öğretiydi” sözleriyle tarif ederken; filmi ilk kez Ankara Film Festivali’nde izleme şansı bulduğunu söyledi.
Gürbüz, Mukadderat filmine ilişkin, “Uzun zamandır okuduğum en iyi senaryoydu” şeklinde konuştu.
“Mübadele değil, tehcir”
Bülent Vardar’ın yönettiği “Köklere Yolculuk” (2024) adlı belgesel de dünya prömiyerini 35’inci Ankara Film Festivali kapsamında yaptı. Yunanistan’ın Yenice-i Vardar (Giannitsa) bölgesinde doğan ve büyüyen dedesi ile babaannesini odağına aldığı filmin gösteriminin ardından yönetmen Bülent Vardar, seyircilerin sorularını yanıtladı.
Sancılı bir yapım süreci geçirdiğini belirten Vardar, “Belki de çoğu zaman bu işi bitirmekten vazgeçmeyi düşünmüş de olabilirim, çünkü çok parasız koşullarda bu filmi bitirmek zorunda kaldım” açıklamasında bulundu.
Zorluklara rağmen motivasyonunu kaybetmediğini belirten Vardar, şunları söyledi: “Beni motive eden şey, yıllar sonra Ayşe Hoca’nın gözleri yaşararak anlattığı şekilde, benim köklerim nereden geliyordu ve neden böyle oldu, niye orada hayat devam edemedi, bu insanlar buraya getirilmek zorunda bırakıldılar gibi sorular oldu. Bana sorarsanız, mübadele değil de bir tehcir, anlaşmayla göçe zorlanmışlar.” Yönetmen açıklamasında, “İlk gösterimimizin Ankara’da, Türkiye’nin en önemli festivallerinden birinde yapılmış olması da benim için mutluluk kaynağı.”
Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çankaya Belediyesi ile Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun destekleriyle düzenlenen 35’inci Ankara Film Festivali ile ilgili gelişmeler festivalin sosyal medya hesaplarında paylaşılıyor.