h Dolar 34,1775 % 0.03
h Euro 38,2564 % 0.03
h Altın (Gr) 2.914,54 %-0,18
a Öğle Vakti 12:59
İstanbul 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 34,1775h

    34,1709

  • EURO 38,2564h

    38,2473

  • Gram Altın -0,18h

    2.914,54

a

Türkiye için parasal gevşeme ne zaman mümkündür?

Parasal sıkılıkla konut stoku arasında bir ilişki kuruluyor bugünlerde. Avrupa Draghi’nin yıllık 800 milyar Euro’luk selektif yatırım tavsiyesini tartışırken Çin tüm genişlemeci adımları atıyor. Konut stokuna göre bir gevşeme stratejisi izleniyor veya gevşeme kapasitesi hesaplanıyor gibi. Sanki diyorum konut stoku fazla olan ekonomiler “genel” parasal gevşeme eğilimi gösterirken konut arzında bir bolluk olmayan ekonomilerde “selektif” parasal gevşeme daha makul görülüyor. Konutun ekonomik rolü barınmadan

Türkiye için parasal gevşeme ne zaman mümkündür?
0

BEĞENDİM

Parasal sıkılıkla konut stoku arasında bir ilişki kuruluyor bugünlerde. Avrupa Draghi’nin yıllık 800 milyar Euro’luk selektif yatırım tavsiyesini tartışırken Çin tüm genişlemeci adımları atıyor. Konut stokuna göre bir gevşeme stratejisi izleniyor veya gevşeme kapasitesi hesaplanıyor gibi.

Sanki diyorum konut stoku fazla olan ekonomiler “genel” parasal gevşeme eğilimi gösterirken konut arzında bir bolluk olmayan ekonomilerde “selektif” parasal gevşeme daha makul görülüyor.

Konutun ekonomik rolü barınmadan ibaret görülür ama öyle değildir. Konutun başat ekonomik rollerinden birisi de teminat niteliğidir.

Konut fiyatlarını şişirmemek, şişmişse patlatmamak finansal kesimin istikrarı bakımından önemlidir. Banka kredisini tahsil edemeyebilir. Sıkıntı olmaz. Çünkü teminatı vardır. Bu da genellikle gayrimenkuldür. Ama teminata aldığı değerler marjların üzerinde ucuzlarsa bunalım başlar. Batan krediler zarar yazar.

ABD’den çıkan 2008 krizinin, mesela, kök nedeni budur. 2008 Krizi konut teminatlı kredilerin çok kere türevlenmiş olması üzerinden tartışılır ama bu kısmı problemin ikinci katmanıdır.

Bu kısa tahlil dahi inşaat sektörünün sağlıklı ve sürdürülebilir gelişiminin finansal istikrar için önemini ortaya koyar. Bir gaza bir frene basan yahut bastırılan inşaat sektörü finansal riskleri artırır.

Hatta kim kime ne kadar imar izni verecek, inşaat sektörüne krediler ile konut kredileri dengesi nasıl hesaplanacak, iskân ve göç politikaları konut piyasasıyla nasıl ilişkilen-dirilecek, konut ihtiyacının şiddetine göre nasıl imalat planlaması yapılacak gibi meseleler finansal istikrarın başat konusudur.

Herkes tarımda planlama konusunda fikir sahibidir. Fakat konutta planlamanın da en az tarımda planlama kadar önemli olduğu gözden kaçırılır.

Hasılı madem bugün Türkiye’de bir konut stoğu fazlası yok, genel bir parasal gevşeme beklentisi oluşturmaya da gerek yoktur. Ancak konut stoğu oluşmaya başladığında genel bir gevşeme beklenebilir. Bunun da epey zaman alacağı anlaşılıyordur.

Ama selektif anlamda genişlemeci adımlar, mesela ihracatçılar için sunulan krediler gibi, önümüzdeki aylardan itibaren beklenebilir.

Ekonomik Aktörlerin Enflasyon Beklentileri Neden Uyumlaşmıyor?

Türkiye’de devlet, hanehalkı, reel kesim ve finansal kesim katılımcılarının enflasyon beklentisi hala birbirinden güçlü biçimde ayrışıyor.

Konu bu hususa gelince tartışmanın genel ekseni bu ayrışmayı giderme temennisi üzerine ilerliyor. Fakat nedenleri üstünde yeterince ve detaylıca durulmuyor.

Mesela piyasa katılımcıları anketinde 5 yıl sonrası için dahi tek haneli bir enflasyon beklentisi yok. Bu diğer üç aktörün devletten farklı değerlendirdiğini gösteriyor.

Olabilir. Yani ekonomi yönetiminin oksimoron bir pozisyon aldığı kabul edilebilir.

Fakat detaya inildiğinde her bir aktör zaten diğerinden ayrışıyor. Hanehalkı mesela beklentilerini tepkisel şekillendiriyor gibi duruyor.

Ancak konu reel kesim ve finansal kesim arasındaki ayrışma olunca dikkatli tartışmak gerekiyor. Bu tespit edilebilen bir durum ve ayrışmanın gerçek nedeni bulunup giderilemezse buradan sorun çıkar.

Ben

reel kesim ile finansal kesim arasındaki beklenti farkının kur beklentilerinin ayrışmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Belki ücretler, kiralar gibi unsurlar da işin içindedir ama asıl belirleyici kurdur gibi geliyor.

Reel kesim hala kurda güçlü artışlar yani TL’de değer kaybı bekliyor. Finansal kesim ise TL’nin değer kaybının ortodoks politika denkleminde mümkün olmadığını biliyordur.

Ortodoksinin toplum üzerindeki tüm maliyeti dolar kuru yukarı çıkarsa boşa çekilmiş olur. Kısaca ortodoks politikalara rağmen kur çıkarsa enflasyon düşmez.

Reel kesim ortodoksinin bu gerçeğinin farkında değildir, demiyorum. Bu detay birçok sektör için yaşamsal olduğundan kabullenmek istemiyordur belki. Psikolojik bir savunma gösteriyor olabilir yani.

Fakat kurla ilgili gerçekleri artık reel kesimin önüne koyup planlarını buna göre yapmalarını sağlamak lazım. Bu yapılamazsa ekonomi yönetiminin de kur konusunda kafası karışık olduğu sonucuna çıkılır ki; bu sevimsiz olur.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP