34,5518
35,9827
3.000,59
Baba, Kıyamet, Dracula gibi kült filmlerin yaratıcı yönetmeni Francis Ford Coppola’nın Cannes Film Festivali yarışma bölümünde prömiyeri yapılan 40 yıldan beri düşleyip sonunda mal varlığının bir kısmını ipotek ederek 120 milyon dolara çektiği retro fütüristik epik dramı “Megalopolis” sinemalarımızda gösterime girdi. Yönetmen Cannes’da The Conversation (Konuşma/1974) ve Kıyamet (1979) filmleriyle büyük ödül Altın Palmiye’yi almıştı.
“Megalopolis’in tohumları ben çocukken atıldı. H.G. Wells’in romanından Alexander Korda’nın uyarladığı Things to Come (Dünyamızın Geleceği/1936) gelecekte dünyanın yeniden kurulmasını anlatan film beni hep etkiledi. MÖ 63’teki Catilina olayı da bende iz bıraktı. Konsül Catilina Roma’da gücü ele geçirmek istiyordu. Ona göre, politik çatışmalardan ötürü Roma yıkılmalı ve yeniden yapılmalıydı. Catilina’nın en büyük düşmanı ise Cicero’ydu” diyen Coppola 1980’lerden beri tasarladığı projesini 2024’te gerçekleştirebildi. 21. yüzyıldaki Yeni Roma’da (ekonomik, sosyal, tarihi boyutta dünyanın süper gücünü temsil eden New York) her şey değişmelidir. Zamanı durdurabilen, hırslı ve yetenekli mimar Cesar Catilina Yeni Roma’yı baştan aşağı değiştirmek herkesin mutlu olduğu, eğitim aldığı, aç kalmadığı düşsel bir kente dönüştürmek istiyordur. Karşısında yozlaşmış, aşırı tutucu belediye başkanı Franklyn Cicero vardır. Başkanın sosyetik kızı Julia ortayı bulmak amacıyla Catilina’nın yanında çalışmaya başlar, genç adamı tanıdıkça ona aşık olur. Julia babası Cicero ile kocası Catilina’nın gelecekle ilgili farklı vizyonları arasında kalır.
YILDIZLAR GEÇİDİ
Cicero kenti dev eğlenceli bir kumarhaneye, Catilina ise Yeni Roma’yı tüm insanların düşler kentine çevirmek ister. Antik Roma’nın görkemi, zenginliğiyle dolu yeni ABD’nin başkenti Yeni Roma politik çekişmelerle, tragedyalarla, aile çatışmalarıyla, ihanetlerle, aşk öyküleriyle doludur. ‘Tek amacım yüreğimden gelen bir film yapmaktı. Gerçek aşk üstüne bir film. İnsan yaşamının tüm boyutlarında aşk kristal derecesinde karmaşık bir duygudur, yerküre tehlike içinde, insan ırkı intihar etmekten hiç sakınmıyor” diyen usta nisan ayında filmini adadığı eşi Eleanor’u yitirdi. Megalopolis, Coppola’nın adeta Eleanor’a aşk mektubu niteliğinde. Dram, aşk, fantastik, bilimkurgu, epik türlerini harmanlayan Coppola yapım tasarımları, canlı dev heykeller, göz kamaştırıcı ışıklar, suların hareketleri, üst üste bindirilen görüntülerle izleyiciyi sürekli değişen bir dünyanın içine taşır. İlk jenerikte yönetmen bunun bir masal olduğunu açıklar, Amerika’nın etik değerlerine ne oldu, bireyselliğin zorbalığıyla, vahşi kapitalizmin enfeksiyonuyla insanlık tüm duyarlılığını yitirdi mi sorusunu sorar, bunu da Amerikan tarihinin önemli kesitlerinden (Soğuk Savaş, 11 Eylül) örneklerle anlatır. “Rousseau, Voltaire, Dickens, Pirandello, Spinoza, Shakespeare, Platon, Eurepides ,Kubrick, Bergman, Visconti, Goethe, Tolstoy, Hitchcock olmasaydı Megalopolis’i gerçekleştiremezdim” der Coppola. Korkulacak, acı çekilecek, mutsuzluk dolu, adaletsiz bir dünya mı, yoksa uzun ömürlü, adaletli, mutlu, eşit, bölünmez bir dünya mı sorusunu sorar.
Yıldız oyuncu kadrosunda Adam Driver, Giancarlo Esposito, Nathalie Emmanuel, Aubrey Plaza, Jon Voight, Dustin Hoffman, Shia Labeouf, Laurence Fishburne, Jason Schwartzman, Talia Shire yer alıyor.