34,5370
35,9964
3.009,10
MODERN İNSANLARI EVRİM TARİHİNDE EŞSİZ KILAN NEDİR?
Toplumlar halinde yaşamak ve çevremizdekilere özen göstermek muhtemelen türümüzün sadece hayatta kalmasını değil, milyarlarca yıl boyunca evrimleşmesini de sağladı.
Bilim insanları arasındaki bu popüler teori, alışılmadık özelliklere sahip ufak bir kemik fosili üzerindeki çalışmalarla da destekleniyor.
1989’da bir grup paleontolog (fosil bilimci), İspanya’nın Valencia kenti yakınlarındaki bir mağarada 6 yaşındaki bir Neandertalin iç kulağına ait 5 santimetrelik bir kemik fosili buldu.
Kemiğin ait olduğu fosilin cinsiyeti tespit edilemese de ona Tina adı verildi.
Bir Neandertalin kulak kanalı parçasını bulmak sık yaşanan bir keşif değil. Arkeologlar genellikle kafatası, dış ya da uzuv kemikleri gibi daha büyük kalıntılar buluyor.
Homo sapiens (modern insanlar) ve Neandertaller (Homo neanderthalensis) aynı anda yaşayan ve ortak atadan gelen farklı hominid (insansı) türleri olarak sınıflandırılıyor.
Neandertaller, soyları 40 bin yıl önce tükenene kadar, yüzbinlerce yıl Avrupa’da yaşamışlardı. Onlar tür olarak, bilinen en yakın akrabalarımız arasında.
İspanya’da bulunan fosilin, halk dilinde Buz Devri olarak adlandırılan Pleistosen dönemin geç evrelerine ait olduğu ve 120 bin ila 40 bin yaşında olduğu tahmin ediliyor.
Kazı çalışmasını yürüten, Valencia Üniversitesi’nin Tarih Öncesi Dönemler departmanından Prof. Valentín Villaverde Bonilla, “Bizim için asıl sürpriz tomografi sonuçları oldu. Sonuçlar Neandertalin Down sendromuyla tutarlılık gösteren ve hayatı boyunca ciddi sağlık sorunlarına neden olacak olan doğum kusurlarına sahip olduğunu gösterdi” diyor.
HAYATTA KALMASINA TEHDİT OLUŞTURAN SORUNLAR
Villaverde, fosildeki kusurların Tina adını verdikleri Neandertalin kalıcı kulak iltihabı, sağırlık, denge sorunları ve muhtemel hareket zorlukları yaşadığının göstergesi olduğunu söylüyor; “Hayatta kalmasını zorlaştıracak, kendi başına altından kalkması imkansız olan ciddi zorluklar yaşamış olmalı” diyor.
Down sendromu, bir kişinin ekstra bir kromozoma sahip olmasıyla sonuçlanan bir genetik durum. Bu durum, farklı seviyelerde entelektüel özürlere; kalp, sindirim ve diğer organlarda da fiziksel sorunlara neden olabiliyor.
Yine de kemikten, Tina’nın 6 yaşına kadar yaşadığı bilgisine ulaşılıyor. Bu, tarih öncesi toplumlarda Down sendromlu bir çocuk için beklenen yaşam süresinin çok üzerinde.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, 20. yüzyılın başında, 1920’lerle 1940’lar arasında Down sendromlu çocukların ortalama yaşam süresi 9 ila 12 yıl arasındaydı.
Prof. Villaverde “Bu çocuğa özel ilgi göstermiş olmasalardı, 6 yaşına kadar yaşayamazdı” diyor.
Alcala Üniversitesi’nden fosili inceleyen ekip, Tina’nın 6 yıl yaşamış olmasının muhtemelen sadece kendi annesinin çabasıyla da değil, bir sosyal grubun ortak çabasıyla olabileceği sonucuna ulaştı.
Araştırmanın sonuçları Science Advance dergisinin Temmuz sayısında yayımlandı.
Şimdi bilim insanlarının karşı karşıya olduğu soru şu: Çocuğa gösterilen bu özen bir fedakarlık mıydı yoksa kişisel çıkar için mi yapılmıştı?
BAKIM SUNMANIN ARKASINDAKİ NEDEN NEYDİ?
Neandertallerin engelli bireylere bakım sundukları uzun süredir bilinen bir gerçek, ama bunun arkasındaki nedenle ilgili tartışmalar sürüyor.
Araştırma ekibi “Bazı araştırmacılar bakımın, alınacak bir karşılık için yapıldığını savunurken; bazıları da bakım sunmanın toplumsal olarak olumlu davranışlarla bağlantılı olarak, duyulan şefkat nedeniyle yapılmış olabileceğini savunuyor” diyor.
Tina’nın küçük kulak kemiğini inceleyen ekipten Alcala Üniversitesi’nde araştırmacı Mercedes Conde Valverde BBC Mundo’ya yaptığı açıklamada; “Hastalık ya da sakatlıklara sahip ve bir grubun bakımına muhtaç olduğu düşünülen başka Neandertal fosilleri de mevcut. Ancak bunlar yetişkinlere ait kalıntılar, ve doğumsal kusurlara işaret etmiyorlar; muhtemelen yaşamlarının daha geç dönemlerinde yaşadıkları hastalıkları, sakatlıkları ya da diğer travmaları gösteriyorlar” diyor.
Mercedes Conde Valverde, bu noktada yeniden davranışsal nedenlere vurgu yapıyor ve “Tartışma şu; yetişkinken, bir grubun size yardım etmesi gerçekten fedakar bir davranışı mı gösteriyor, yoksa bu karşılık beklenerek yapılan bir yardım mı?”
NE KADAR FEDAKARIZ?
Peki Tina’nın durumu bize ne gösteriyor? O kusurlu doğmuştu ve buna rağmen 6 yıl yaşadı.
Mercedes Conde Valverde, “Bu ona çok fazla özen göstermek zorunda kalmış olduklarını, ve o bir çocuk olduğundan, ondan bir karşılık beklemediklerini işaret ediyor” diyor.
Ciddi hastalıklara sahip çocuklarla ilgili çalışmaları ilginç yapan şey de bu.
Çocukların, kendilerine yapılan bu yardımı geri ödeme şansları çok düşük. Bu da Neandertallerin, bizim gibi, fedakar davranışlara sahip olduğunu gösteriyor.
Bu konudaki bilinen başka bir örnek de bir şempanze ailesine ait. Down sendromuyla doğan bir şempanzenin, annesinin ve ablasının yardımıyla 23 ay yaşadığı biliniyor.
Ancak kızı yardım etmeyi bırakınca, anne hastalıklı yavrusuna gerekli bakımı tek başına sağlayamamış ve yavru şempanze hayatını kaybetmişti.
Araştırmacılara göre Neandertallerin de modern insanlar gibi şefkat duygusuna sahip olma ihtimali, iki ayrı evrimsel yoldan gitmiş olan Neandertaller ile modern insanların geçmişine dair yeni bir bağın da göstergesi olabilir.
Conde Valverde, “Bu iki türün ortak atalarının şefkate sahip olduğu ve iki evrimsel kolun da bunu ondan miras aldığı anlamına gelir” diyor.
Neandertal ve Homo Sapienslerin ortaya çıkmasını sağlayan ataları, yaklaşık bir milyon yıl önce yaşamıştı.
Valverde, “Çalışmamızda öne sürdüğümüz şey, topluluğun diğer üyelerinin de ya doğrudan Tina’ya ya da annesine destek sunmuş oldukları. Bu da Neandertallerin bu anlamda bize çok yakın bir tür olduğunu gösteriyor” diyor.
Neandertallerin bakım verme davranışları, daha geniş ve karmaşık bir sosyal bağlamda incelenebilir.
Çocuğa ait kalıntı üzerinde çalışmak, araştırmacılara, “bakım vermenin” ortak ebeveynlik gibi kompleks bir sosyal stratejiye mi işaret ettiğini inceleme şansı veriyor.
Çalışmanın sonuç raporunda “Bir yandan bazı araştırmacılar, sadece paleopatolojik [eski insan toplumlarına ait kemikler üzerine yansıyan hastalıkları inceleyen bilim dalı] kanıtlar üzerinden, bakım verme davranışı üzerine kesin sonuçlara ulaşmanın mümkün olmadığını ve çıkarımların dayanaksız varsayımlar üzerine kurulduğunu savunuyor. Ancak son yıllarda, bakım verme davranışının tarih öncesi dönemlerdeki varlığına dair paleopatolojik kanıtların nesnel bir bilgi kaynağı olduğu görüşü daha fazla kabul görüyor” deniyor.
Bu alandaki çalışmaların bir diğer ilgi çekici yanıysa, insanların neden zamanlarının ve emeklerinin bir kısmını geçici ya da kalıcı engeli bulunan grup üyelerine bakmaya harcadıklarının yanıtını bulmak.
Alcala Üniversitesi’nden Ignacio Martínez Mendizabal, “Bu keşif bana Down sendromlu insanları daha görünür kıldığı için de güzel geliyor. Hepimiz insan evriminin birer parçasıyız. Her zaman buradaydık ve bu yolculuğu beraber yapıyoruz” diyor.
“Bunun ötesinde daha teknik, derin, bilimsel ve evrimsel biyolojiyle ilgili soru şu; toplumlarımızda korunmasız insanlara bakım verme davranışımız – bu insansı davranış – ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?”