34,5478
36,2816
2.919,63
CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a seslenerek “Dışişleri Bakanlığı yeni atama yapmış. Üç yeni Dışişleri Bakan Yardımcısı. Bakan yardımcılarınız eskinin müşteşar konumunda olanların kariyer diplomatı olması gerekiyor. Bakıyoruz İletişimcileri koyuyorsunuz. Bir kurumu zayıflatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ondan sonra da vakıf aracılığıyla güçlendirecekmişsiniz. Yani güçlendireceksen Türkiye’de eğitimin kalitesini güçlendir. Kendi diplomasi akademin yok mu senin? Niyetiniz neyse onu söyleyin Sayın Fidan. Bir dış politika yürütürken bu kurumun yapısını bu kadar bozmayın, zayıflatmayın. Kurumları bu kadar zayıflatırsanız bunun altında kalırsınız” ifadelerini kullandı.
İlhan Uzgel, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Uzgel, şöyle konuştu:
“Partimizin yerel seçimlerden birinci çıkması yalnızca Türkiye için değil bölge ve dünya için de önemli bir gelişmeydi. Bu yüzden çok dikkat çekti. İlgi çok arttı. Sürekli üst düzey büyükelçi düzeyinde büyük ülkeler büyükelçilikleri genel başkanımızla görüşmek istiyorlar. Randevu talepleri oluyor. Yurt dışında da öyle. Gerek benim yaptığım temaslarda gerekse genel başkanımızın yurt dışı gezilerinde kendisine yoğun bir ilgi var. Bunu söyleyerek başlamak istiyorum.
Artık ezberlediniz biliyorum ama dış politika iyi gitmiyor. Çok sorun var çok yanlış var. Yanlışta ve hatalarda ısrar var. Şimdi bir defa içerik olarak bölgede bizden habersiz yaprak kıpırdazmadan yaprak kıpırdamayan bir diplomasi sürecine geçtik. Evet tek tük görüşme, ziyaret oluyor ama bölgenin gündemine baktığınızda inanılır gibi değil. Kuzeyinde savaş var. Doğusunda istikrarsızlık var. Güneyinde savaş var, katliam var. Türkiye’ye uğrayan yok. Biden kabul etmiyor Putin gelmiyor. Normalde Türkiye gibi bir ülke şu an vızır vızır Dışişleri Bakanları’nın, devlet başkanlarının birinin uçağının inip diğerinin kalkması lazım. Uluslararası örgütlerin toplantı yapması lazım. Yani Arap birliği toplanacak, İslam işbirliği konferansı toplacak vs. Bunların hiçbiri olmuyor farkındaysanız. Batıdan pek gelen yok zaten. Hatta şöyle söyleyebilirim; son aylarda yoğun seçim gündemine rağmen genel başkanımızın yurt dışı faaliyetleri Erdoğan’dan daha fazla nerdeyse. Dolayısıyla Türkiye böyle şu kapasitesiyle şu kritik coğrafi konumuyla bölgesel gelişmeleri uzaktan izleyen, tribünden dış politika takip eden bir ülkeye dönmeye başladı. Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki Amerikan Başkanı’yla Beyaz Saray’da görüşmek en büyük hayali. ‘En büyük stratejik planı ne’ diye sorsanız ‘Biden ile bir fotoğraf versek ya Beyaz Saray’da’ diyecek. Hatta hayıflandı. İşte ‘Trump ile iyiydi de Biden ile kuramadık’ gibi. Bir taraftan kendisi dışındaki herkese gayrimilli diyor bir taraftan da uluslararası konferanslarda, zirvelerde Biden’i kolluyor. Şimdi bu ikisi birden olmaz.
“HAMAS VE FİLİSTİN CUMHURBAŞKANI’NIN KAFASINDA EŞİTLENMİŞ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan da AKP hükümeti de Dışişleri Bakanı da tuhaf bir Hamas sevdası içerisinde. Nereden çıktı bu? Bu anlamsız ve faydasız bir sevda. Hamas sivil katliamı yapıp sonra da kendi halkının katliamını sebep olmuş bir parti, örgüt bir de bunu şeyle karşılaştırıyor Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bankanı ‘efendim Kuvayi Milliye’ymiş.’ Yani şimdi ne alakası var? Birisi tarihsel boyutu, derinliği var. Verdiği bir mücadele var. Diğeri Filistin hareketini bölmekten başka hiçbir olumlu sonuca uaşmamış hareket. Öyle ki Yunan başbakanıyla basın toplantısı yaparken sorulan bir soruya verdiği cevapta Hamas o kadar zihnine işlemiş ki yani Filistinli diyeceğine Hamaslı diyor. Yani Hamas ile Filistin, Filistin’de Hamas, Cumhurbaşkanı’nın kafasında eşitlenmiş. Başka bir Filistin anlamıyor. Kimsenin bu coğrafyada neredeyse Katar dışında kimsenin yan yana gelmek istemediği Hamas’la bu kadar içli dışlı olmanın mesela Türkiye’ye faydası ne oldu? Filistinlilere de faydasını ne oldu? Bir açıklasınlar hakikaten çok merak ediyorum. Desinler ki biz Hamas’la yakın temas kurduk. O da Türkiye’ye Filistin’e bölgesel sorunlara şu açıdan fayda sağladı. Merak ediyorum. Mesela bir anlatsınlar.
“DİPLOMASİ BU KADAR UCUZLATILIR MI?”
”Dış politikada sorun var. Dışişleri Bakanlığı’nda daha fazla sorun var. Şimdi Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin en modern, en kaliteli, uluslararası anlamda en saygın kurumlarından biridir. En köklü kurumlarından biridir. Bir defa neredeyse bütün atamalar sorunlu. Dışarıdan yapılan siyasi atamalar sorunlu. Liyakat yerle bir. Yani diplomatlık mesleğini ucuzlatmaya başladınız. Bir konsolosluğunuz var. Ziyaret etmiş. Yani ziyaretlerini kabul etmişler. Böyle ergence tavırlar falan… Bu insan da Türkiye’yi temsil edecek. Diplomat sonuçta. Konsolos da olsa diplomatik kimliği var. Ve bir tane açıklama yapmıyorsun. Bir tane özür yok. Bir tane geri çağırma yok. Bu mudur yani? Diplomasi bu kadar ucuzlatılır mı? Bir kurum bu kadar yıpratılır mı? Yani bu fotoğrafı gören diğer diplomatlar zannediyor musunuz ki bunlar hiç görülmüyor hiç bakılmıyor hiç takip edilmiyor? Herkes gördü. Size aynı muameleyi yapsalar ne olacak?”
“BAKANLIK BÖYLE Mİ GÜÇLENECEK?”
”Şimdi daha da vahimi; AKP grubu Meclis’te bir yasa teklifi hazırladı. İnanılır gibi değil. Dışişleri Teşkilatı Güçlendirme Vakfı kuracakmış. Nasıl olacak? Vakıf bir defa para kazanacak. Yani bir okuyorsunuz ben gözlerime inanamadım hakikaten doğru bir şey mi okuyorum diye. Şimdi vakfa gelir sağlayabilmek için yurt içinde ve yurt dışında taşınır ve taşınmaz alıp satabilecek. Dışişleri Bakanlığı böyle mi güçlenecek? Hani bir kripto işine girmemişsiniz ki onu da yapabilir bu yetkilerle. Başka işiniz yok mu sizin? Dışişleri Başkanlığı’nı güçlendirmenin başka bir yolu yok mu? Derdiniz ne? Bu teklifi sunan milletvekili şöyle bir veri veriyor; diyor ki şu anda yurt içinde 53 arsa var Dışişleri Bakanlığı’nın arsası var. 10 tane binası var. Yurt dışında 36 arsası 242 binası var. Yani oturmuş bunları çıkarmışlar. Ya Türkiye’de satacak bir şey kalmadı. Sattın bitirdin, Dışişleri Bakanlığına bağlı ona ait zamanında bu ülkenin halkından toplanan vergilerle alınmış arsalara, binalara mı göz diktiniz? Onlar ne zahmetlerle alındı zamanında. Bunu mutlaka engellenmesi gerekiyor.”
Dünyanın en çok misyon bulunduran, misyona sahip üçüncü ülkesiymiş Türkiye. Yani her şeyi sayıyla ölçüyorsunuz. Nicelik mi nitelik mi dediğimizde hep niceliğe. Büyük adalet sarayı hukuk yok. Büyük hastane randevu yok. Çok büyükelçilik var çok temsilcilik var Dışişleri’nin diplomamisisinin kalitesi yok. Bu sevdadan vazgeçmemek gerekiyor. İşin içine kaliteyi katın.
“NİYETİNİZ NEYSE ONU SÖYLEYİN SAYIN FİDAN”
Yasak teklifine bakıyorsunuz. Yüksek Öğrenim Kurumu kurabiliyormuş. Niye? Yani Dışişleri Bakanlığı bir vakıf kuracak. Bakan aynı zamanda vakfın başkanı olacak. O vakıf bir üniversite kuracak. Onun bir mütevelli heyeti olacak onun 10 kişilik mütevelli heyetini bakan atayacak. Onun da başında olacak. Rektör de ol. Derslerin hepsine de sen gir. Şimdi bu Dışişleri neyle uğraşıyor? Türkiye’de üniversite mi kalmadı?
Emlakçı mısınız siz? Şimdiye kadar Dışişleri Bakanlığı Osmanlı döneminden bu yana bir yerde bina alamıyor muydu? Bunun için bir vakfa mı ihtiyaç var? Tam biz bunları düşünürken bir bakıyoruz Dışişleri Bakanlığı yeni atama yapmış. Üç yeni Dışişleri Bakan Yardımcısı. Bakan yardımcılarınız eskinin müşteşar konumunda olanların kariyer diplomatı olması gerekiyor. Bakıyoruz o üç tanesinden iki tanesi de yazar. İletişimcileri koyuyorsunuz. Bir kurumu zayıflatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Ondan sonra da vakıf aracılığıyla güçlendirecekmişsiniz. Yani güçlendireceksen Türkiye’de eğitimin kalitesini güçlendir. Kendi diplomasi akademin yok mu senin? Niyetiniz neyse onu söyleyin Sayın Fidan. Bir dış politika yürütürken bu kurumun yapısını bu kadar bozmayın, zayıflatmayın. Kurumlar olmazsa, devlet olmaz. Devleti var eden şey bir kişiler değil. Kişiler gelip gidiyor. Bakın siz kim bilir kaçıncı Dışişleri Bakanısınız. Ama kurum kalıyor. Kurumları bu kadar zayıflatırsanız bunun altında kalırsınız.”